Emre Konuk

İyimserlik, Karamsarlık ve Başarı Üzeri

1999 Marmara Depreminden sonra bölgeye giden meslektaşlarımız çok ilginç bir durumla karşılaşmışlardı. Aslında bu, hiç beklemediğimiz ya da bizi çok şaşırtan bir durum değildi, ama canlı olarak görmek ve yaşamak farklı bir deneyimdi bizim için..

İnsanlar bir trajedi ya da bir felaket yaşadıklarında, o felaketi veya trajik durumu yaşayışları, başa çıkışları ve sonraki yaşamları açısından farklılıklar gösteriyor. Örneğin, bazı insanlar o felaketin ve trajedinin getirdiği şokun etkisinde kalarak bir süre kendilerine gelemiyorlar. Şoku atlattıktan sonra bir kısmı gereken işleri şu veya bu şekilde yapmaya başlıyor, bir kısmı ise toparlanmakta zorluk çekiyor. Bir kısmı da giderek klinik bir takım sorunlar yaşamaya başlıyorlar; örneğin depresyon, korkular, geleceğe yönelik karamsarlıklar ve umutsuzluklar. Ancak öyle bir grup insan var ki, onlar felaketin hemen arkasından hızla toparlanıyor, hemen organize oluyorlar. Nasıl oluyor da oldukça büyük bir grup insan toparlanmakta zorluk çekerken, depresyona girerken, çaresizlik ve umutsuzluk davranışlarına ve duygularına egemen olurken, sayıları az da olsa bir kısım insan diğerlerinin gösterdikleri tepkileri ve davranışları göstermiyor? Nasıl hemen toparlanıp yaşamlarına devam edebiliyorlar?

Bunların yanıtını vermeden önce, bu soruları ilk kez soran kiÅŸi olan Martin Seligman’ın yaklaşık 25 yılı kapsayan macerasını kısaca anlatmak istiyorum.

Kimler Depresyona EÄŸilimli?

Martin Seligman, bir psikolog ve bir araÅŸtırmacı. Bir kaç yıl önce de Amerikan Psikoloji DerneÄŸinin baÅŸkanlığını yürütüyordu. Kendisi için, bugün psikolojide Pozitif Psikoloji olarak anılan bir akımın kurucusu ve bu psikolojinin teorik yapısını hazırlayan kiÅŸi diyebiliriz. Seligman, 1970’li yıllarda depresyon üzerinde yoÄŸunlaÅŸtı. O yıllarda depresyonun büyük ölçüde biyolojik nedenlere baÄŸlı olduÄŸu düşünülürdü ve bu düşüncenin büyük ölçüde geçerli bir yanı da vardır. Ancak, Seligman,‘depresyon öğrenilmiÅŸ bir davranış olabilir mi’ sorusuyla ilgilendi. Yola çıkış noktası da şöyle özetlenebilir: Depresyon geçiren kiÅŸilerin isteksizlik hali, keyifsizlik, uyku bozukluÄŸu, sık aÄŸlama hissi vs. gibi birçok ortak yanları var. Bunların da temelinde, yoÄŸun bir çaresizlik ve buna baÄŸlı olarak ümitsizlik hissi yatar. Seligman iÅŸte bu ortak yanın önemli olduÄŸunu düşündü ve laboratuar koÅŸullarında, çaresizlik hissini yaratarak depresiv davranışları ortaya çıkarıp çıkaramayacağını görmek istedi.
Seligman iÅŸe maymunlarla baÅŸladı. Maymunları iki guruba ayırdı. Bir guruba elektrikle ÅŸok verdi ama ÅŸoktan kaçma olanağı tanıdı: yandaki kafese kaçıp kurtulmak gibi. DiÄŸer grup maymuna bu olanağı tanımadı. Elektrik ÅŸokundan kendilerini kurtarabilen maymunlar normal hayatlarına kısa sürede döndüler. Ancak diÄŸer grup maymun, yani elektrik ÅŸokundan kaçamayan, yani ‘çaresiz kalan’ maymunlar bir zaman sonra bir köşeye çekilip depresiv bir insanın gösterdiÄŸi aynı davranışları gösterdiler: Kendilerine bakmadılar, yeme ve uyku düzenleri bozuldu, tüyleri döküldü, anne olanlar çocuklarına bakmadı, cinsel yaÅŸamları aksadı, sosyal yaÅŸamları aksadı, daha kolay hastalandılar, kanserojen ortama sokulduklarında kansere yakalanma riskleri arttı, daha kolay ülser oldular, hastalıklarını daha zor atlattılar. Yani ‘depresyona girdiler’, saÄŸlıkları bozuldu ve sosyal açıdan ‘baÅŸarısız’ oldular. Seligman bu olguya “öğrenilmiÅŸ çaresizlik” dedi.

Seligman aynı fenomenin geçerliliÄŸini insanlarda da görmek istedi. Laboratuar koÅŸullarında insanlara kaçamayacakları rahatsız edici sesler, bazen ÅŸoklar verdi ve bu deneylerden sonraki davranışlarına baktığında toparlanmakla ilgili, ileriye bakışla ilgili benzer davranışlar gördü. Yine de bir olgunun açıklanması gerekiyordu:Elektrik ÅŸokuna maruz bırakılan maymunların tamamı depresyona girmiyordu. Bir bölümü, örneÄŸin 1/3’i, ne yapılırsa yapılsın depresyona girmiyordu. Ä°nsanlardan da yine benzer oranda bir grup ne yapılırsa yapılsın depresiv haller sergilemiyordu. Deprem bölgesinde rastladığımız bazı kiÅŸiler de, diÄŸer insanlarla aynı trajedileri paylaÅŸtıkları halde yaÅŸama farklı bir biçimde asılabiliyorlardı. Yani, bir grup insan ne yaÅŸarsa yaÅŸasın, etrafındaki insanlar ne yaşıyor olursa olsun, felaket ister büyük ister küçük olsun, bir türlü depresyona girmiyor. Ä°ÅŸte Seligman bu noktada, teorisinin geçerliliÄŸini gösterebilmek için bu soruya yanıt vermek zorundaydı.

Ä°yimserler Karamsarlar

Seligman, depresyona insanların felaketleri, trajedileri ve olumsuz durumları ‘açıklama tarzlarının’ yani, düşüncelerinin yol açtığını varsaydı. ‘Ä°yimserleri’ ve ‘karamsarları’ ayırt eden bir ölçek geliÅŸtirdi. Laboratuar deneylerinde ‘çaresizlik’ hissi yaÅŸayanların ‘kötümserler’ olduÄŸunu gördü. Aynı olguyu depresiv kiÅŸilerde de gözledi. Daha sonra ölçeÄŸi çocuklara ve yetiÅŸkinlere uyguladı. Zaman içinde karamsarların iyimserlere göre depresyona girme olasılıklarının çok daha yüksek olduÄŸunu gördü. GeliÅŸtirdiÄŸi eÄŸitim programıyla, ‘karamsar’ yani depresyon riski taşıyan çocukların, depresyona girmelerinin bir kader olmadığını gösterdi.

Peki Seligman’a göre iyimser kim, kötümser kim? Yukarıda da belirttiÄŸim gibi, iyimserlik ve kötümserlik; olumsuz olayları, durumları ‘açıklama tarzı.

Karamsarlar: Durumdan kendilerini sorumlu tutma eğiliminde oluyorlar. Durumu kalıcı görüyorlar ve ne yaparlarsa yapsınlar değişmeyeceğini düşünüyorlar. Eğer bu tutum yaygınsa ne yazık ki depresyon büyük ölçüde kaçınılmaz gözüküyor. Yani sigara kanser için nasıl bir risk oluşturuyorsa, karamsarlık da depresyon için öyle risk oluşturuyor. İlaç işe yarayabiliyor, ama kesildiğinde geri gelebiliyor. İyi haber şu ki; bu düşünce yapısını değiştirmek mümkün.

İyimserler: Durumdan başkalarını sorumlu tutma eğiliminde oluyorlar. Yaşananı geçici ve yaşamlarının diğer yanlarını etkilemeyecek bir durum olarak görüyorlar. Eğer bu tutum yaygınsa iyimserler başlarına ne gelirse gelsin depresiv bir hal yaşamıyorlar, yaşayacak olurlarsa da çabuk toparlanıyorlar.

Karamsarların riskleri depresyonla da sınırlı değil. Sağlıkları etkileniyor: Daha sık hastalanıyorlar, bağışıklık sistemi zayıflıyor, daha erken ölüyorlar. Karamsarların evlilik yaşamlarından söz etmek istemiyorum, daha fazla iç karartmanın alemi yok.

Karamsarlık ve İşte Başarı

Karamsarların riskleri iÅŸ ve akademik yaÅŸamda da yüksek. Karamsar çocukların California BaÅŸarı Testlerinde puanları düşük çıkıyor ve sınıfta ‘çaresizlik’ hissini daha sık yaşıyorlar. Bu da demek oluyor ki, çocuÄŸunuzun okuldaki baÅŸarısızlığı ‘aptal’ olduÄŸundan deÄŸil, belki de depresiv ya da depresyon öncesi bir hal yaşıyor olmasındandır. Pennsylvania Ãœniversitesinde yapılan bir araÅŸtırmada; okula yeni giren öğrencilerden ‘iyimser’ olanların çok daha baÅŸarılı oldukları belirlenmiÅŸ.

Ä°ÅŸ yaÅŸamına gelince aynı eÄŸilimi orada da görüyoruz. Sigorta sektöründe yapılan bir çalışmada, iyimserlerin karamsarlara göre %35 daha fazla poliçe sattığı görülmüş. En iyimserlerle en karamsarlar karşılaÅŸtırıldığında bu fark %350’ye(üçyüzelli) çıkıyor.Yani bir iyimserin yaptığı iÅŸi dört kötümser yapıyor.

Önümüzdeki hafta bu konuyu işlemeye devam edeceğiz.

19.12.2004

Kaynaklar

  • Seligman, Martin E.P., Learned Optimism, Pocket Books, 1990
  • Seligman, Martin E.P., Authentic Happiness, Free Press, 2002

Benzer İçerikler :

YeteneÄŸe Odaklanmak

Başarılı bir yönetici olmak için daha önce bahsettiğimiz iki anahtarı kullandınız, yani çalışanlarınızı yeteneklerine göre işe aldınız ve işin sonucunda ...

Nasıl Zayıflayacağız 3

Geçen hafta, zayıflamak söz konusu olduğunda, öncelikli hedefin zayıflamak değil, yemekle kavgayı sonlandırmak ve yemekten keyif almayı öğrenmek olması...

Popüler Psikoloji Mitleri - IV

Bildiğiniz gibi bir süredir sizlere popüler psikoloji endüstrisinin katkılarıyla üretilen ve toplumun büyük bir kesiminde gerçek olarak bilinen mitlerden ...

Ä°kna - III

Geçtiğimiz hafta politik, sosyal, pazarlama amaçlı kampanyalarda ve her tür kişilerarası iletişimde mesajın amaca hizmet edebilmesi için, nasıl bir dil ile ...

İlginizi Çekebilir :

Emin Olmak

Bir düşünün: Kaç kere bir başkasıyla, çatışan inanışlarınız sebebiyle, yapıcı veya yıkıcı, sonu gelmeyen bir tartışmaya girmişsinizdir? Kaç kere bir başkasının ...

Fast Food ve Depresyon

“Fast food” hakkında senelerdir pek çok ÅŸey yazılır, çizilir. Özellikle fiziksel saÄŸlık bakımından olumsuz koÅŸullar ile iliÅŸkisini ortaya koya...

Döngüleri Kırmak 4

Önce kısa bir özet: Nerede kronik hale gelmiş, aşılamamış bir sorun varsa orada kısır bir döngünün oluştuğunu görebiliriz. Yani sorunu aşmak için bulduğumu...

Yetkinlikler Meselesi 5

Geçen hafta, “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili olarak yanlış anlaşılan bir kaç noktayı netliÄŸe kavuÅŸturmaya çalışmıştık. Parantezi kapayÄ...