Emre Konuk

Kolestrol: Bir Masal Daha 2

Geçen hafta “şehir efsaneleri” dizisinden “kolesterol masalını” irdeleyeceğimizi müjdelemiştik. Daha önce de hatırlayacaksınız, kilolu olmakla, yani şişmanlıkla sağlık arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir dizi yazı yazmış ve bazı saygın uluslar arası kurumların araştırma sonuçlarının bilinçli olarak çarpıtılmasına nasıl aracı olduklarını ve çarpıtılan verileri sağlık ve beslenme politikalarını oluşturmada nasıl rahatlıkla kullandıklarını görmüştük.

Hastalık İmal Edilir mi?

Aslında altını çizdiğimiz şey; komik gibi gelecek ama, hiç yoktan hastalık imal etmekle ilgiliydi. Yani, olmayan bir hastalık tanımlayıp, milyonlarca hasta yaratırsanız, ve olmayan bir hastalığın tedavisi için işe yaramayan bir ilacınız varsa iyi iş yakalamışsınız demektir.

Ruh sağlığı alanından örneği verelim. 1960’lara kadar homoseksüellik, DSM 4 diye bilinen, Amerikan Psikiyatri Derneği’nin yayınladığı uluslar arası akıl hastalıkları teşhis manüelinde bir “akıl hastalığı” olarak tanımlanırdı. Bu “hastalara” ilaç verilir ve terapi uygulanırdı. Tabii ortada bir hastalık olmadığı için tedavisi de yoktu. Yani bütün dünyada milyonlarca insan homoseksüel oldukları için akıl hastası muamelesi görürdü. İlaçlarını alırlar, kuzu kuzu terapilerine giderlerdi. Tabii hiç biri “iyileşmediği” için onları iyileştirmeye çalışanları zengin ederlerdi.

Bir başka örnek ise, şişmanlığı pratik bir biçimde tanımlayan BMI endeksinde, normal kilonun nasıl tanımlandığıdır. Eğer beden ağırlığınızı boyunuzun karesine bölerseniz BMI endeksini bulursunuz. Eğer bu rakam 30’un üstündeyse şişmansınız ve tedavi olmanız gerekir. Yılar önce şişmanlığın, yani sağlıksız/hasta olmanın ölçüsü 35 idi. Bir tarihte bu rakam 35’den 30’a indirildi ve birden 70 milyon Amerikalı bir gecede tedavi edilmesi gereken hastalar kategorisine giriverdi. Tabii bir o kadar da Avrupalı. Bütün dünyada bu rakam kaç milyarı bulmuştur bilemiyoruz.

Şişmanlığın tedavisinde kullanılan ilaçlar her gün alınır. Yani şirkete iyi para kazandırırsınız. Çünkü neredeyse kimse zayıflayıp, geldiği yerde duramadığı için pratikte her gün ilacınızı almak zorundasınızdır. İlaç yetmediği için, yemek tüketiminizi denetleyebilmek için diyetisyene gidersiniz. O da yetmez, bir de terapiste gider. Tabii ortada hastalık olmadığı için, ve herkes olmayan bir problemi halletmeye çalıştığı için hiç kimse “iyileşmez”.

İşin vahim tarafı, kimsenin iyileşmediği herkes tarafından, yani doktorlar, diyetisyenler, araştırmacılar, terapistler, ilaç şirketleri tarafından net bir biçimde bilindiği halde, bu oyun boyutları artarak sürdürülmektedir.

Aynı oyun kolesterol için de oynanmaktadır. Yüksek kolesterolün başta kalp olmaküzere ciddi hastalıklara neden olduğu henüz gösterilmemiştir. Son söyleyeceğimizi şimdiden söyleyelim: Bir sürü araştırma, kolesterol yükseldiğinde daha uzun yaşadığımızı, düşükse daha çabuk hakkın rahmetine kavuştuğumuzu göstermektedir. İyi mi?

Önümüzdeki hafta böyle bir yalana nasıl inandırıldığımızı göreceğiz.

21.08.2009

Benzer İçerikler :

Malatya Olayına Sevinirken

Malatya olayının sonrasını heyecan ve itiraf etmeliyim keyifle izliyorum. Bir kere aynı olay bir kaç yıl önce olsaydı, ki oluyordu, haberimiz bile olmazdı. ...

Ergenin Aklı 1

Ergenlik dönemi, çocuklar ve aileleri için genellikle biraz sıkıntılı bir dönemdir. Çocuk, ergenlik dönemine girmesiyle birlikte, kendi isteklerine göre ...

Örgütlü Şiddet ve Zorbalık

Bir yazımda “şiddet ve boyun eğme” ilişkisi üzerinde durmuş ve şu soruları sormuştum: Nasıl oluyor da bir Hizbullah üyesi evinin bodrumunda bir ...

Kenya'da Demokrasi

Nairobi'de daha işimiz bitmedi. Üç günlük travma eğitimini süpervizyon izliyor. Bir hafta süreyle, Nairobi ve civarındaki kliniklerde çalışan ve eğitime ...

İlginizi Çekebilir :

Eğitimde Dönüşüm - IV

Geçen yazımızda psikolojik gelişim ile ilgili önemli bir konuyu gündeme getirmiş; genetik ve çevresel unsurların rolleri üzerine konuşmuştuk. Belli bir genetik ...

Kırmızı Et Meselesi - 2

Önce geçen haftanın bir özetini yapalım: Kırmızı etle hastalık arasındaki ilişkiden yaklaşık yarım yüzyıl önce, ilk söz eden Ancel Keys oldu. Başta her tü...

İş En İyi Yapanındır

Eğitim programları düzenlenirken çalışanların zayıf ve güçlü yanları belirlenir ve ne yazık ki çalışanların zayıf oldukları alanlara odaklanılır. Oysa büyük ...

Marka Evliliği 3

Önce geçen iki haftanın kısa bir özetini yapalım. Markanın bilinirliği onun iyi bir marka olduğunu garanti etmez. Çünkü hedef, markanın bilinir olması...