Basında Dbe

Yavaş!

Yavaş!

En son ne zaman saate bakmadan hareket ettiniz? Hızlı yaşama 'dur!' demenin zamanı geldi; dünyada yükselen trend artık yavaşlamak...

Öyleyse, tam şu an olduğunuz yerde durun! Ne yapıyor ya da nereye yetişiyor olursanız olun önemli değil. Sadece yavaşlayın!

Çünkü bu, hayatınızda köklü bir değişime neden olabilir.

Son dönemde kalabalık arkadaş grupları arasında oldukça popüler olan ve sosyal medyada da sıklıkla paylaşılan Mannequin Challenge videolarına siz de rastlamışsınızdır. Kısaca oyun şöyle; sürenin başladığı an olduğunuz yerde heykel gibi kalıyor ve yaklaşık 10-15 dakika boyunca pozisyonunuzu hiç bozmadan sessizce durmaya çalışıyorsunuz. En sona kalan kazanıyor. Bundan bahsetmemin nedeni, son gördüğüm videonun bende yarattığı etki aslında. Şöyle ki; hayat biraz fazla hızlı akıyor ve bizler önümüzdeki her bir adımı en hızlı şekilde atıp bitiş çizgisine ulaşmak ister gibi yaşıyoruz. Sadece birkaç dakikalığına da olsa sessizce bir köşeye çekilip kendimizle baş başa bile kalamıyoruz.

Bütün işleri koştur koştur yapmalı, acıktığımızda hızlı bir şekilde herhangi bir yiyeceği tüketmeli, bir an önce eve geri dönmeli, hemen uyumalı ve diğer güne geçmeliyiz. Biz hızlandıkça zaman daha da çok hızlanıyor sanki. Biz acele ettikçe ihtiyaç duyduğumuz vakit ellerimizin arasından kayıp gidiyor. Yakalayamıyoruz.

Yetişemiyoruz. Durduramıyoruz. İşte, o videoyu izlerken bu durumu aksine çevirmenin formülünü gördüm aslında. Yavaşlamak, yavaşlamak ve sonunda durmak.

Sadece ihtiyaç duyduğunuz kadar durmak. İnanın bana bazen gün içinde beş dakika durmak bile hafta sonu kaçamağına eş değer bir rahatlama katacak hayatınıza, emin olabilirsiniz. Hatırlayın; Ferrari'sini Satan Bilge kitabında 'sessizlik ritüeli'nden bahsedilir. Hareket etmeden, huzurlu, sakin bir yerde hiç konuşmadan, sevdiğiniz bir şeye odaklanarak geçireceğiniz kısa süre, eğer isterseniz zamanın nasıl da yavaş akabildiğine hayretle tanık olmanıza neden olacak.

Göreceli Zaman Algısı

"Biz her şeyi bilen, tüm olacakları tahmin eden ve çok hızlı hareket eden robotlar gibi davrandıkça beynimiz de durumu öyle algılıyor ve zamanın akışını hızlandırıyor. "

Aslında bu konu hakkında düşünmeye tam da şu soru ile başlamak gerek; neden çocukken zaman daha yavaş akar da büyüdükçe hızlanır? Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden Uzman Klinik Psikolog Asena Yurtsever bu soruyu şöyle yanıtlıyor; "Zaman algısını ikiye ayırabiliriz. Birincisi bildiğimiz dünya saati, saatler, dakikalar, saniyeler. Çoğunlukla zaman algısı iyi işleyen kişiler, saate bakmadan saatin kaç olduğunu oldukça yakın tahminlerle bilirler. Bir de beyin saati kavramı vardır. Dr. David Eagleman zamanı kavrayışımızı, bazen hızlı bazen çok yavaş geçen zaman olarak tanımlar. Neden gençken zaman yavaş, yaşlandıkça yıllar hızlı geçer sorusunu araştırır. Yapılan deneylerde ortaya çıkan sonuç şudur: Beyin yeni deneyimler esnasında her yeni adımı düşünür ve deneyimlerken zaman algısı zamanın yavaş geçtiği yönündedir. Oysa artık ne olacağını çok iyi bildiğimiz durumlarda beyin zaten daha az güç sarf etmektedir ve zaman algımız hızlanır." Gördüğünüz üzere biz her şeyi bilen, tüm olacakları tahmin eden ve çok hızlı hareket eden robotlar gibi davrandıkça beynimiz de durumu öyle algılıyor ve zamanın akışını hızlandırıyor. Öyleyse, kontrolü geri kazanmamızda, 'yeni' kilit noktamız diyebiliriz. Günlük rutin yaşantımıza getireceğimiz küçük değişiklikler bile zamanı yavaşlatmaya yarayabilir. Dr. Eagleman'ın zamanı yavaşlatmak için basit önerileri var. Örneğin, eve farklı yollardan dönmek, hiç gitmediğiniz şehirlere tatile gitmek, yeni kurslara giderek yeni şeyler öğrenmek gibi... Tüm bunlar sizi gençlikteki zaman algınıza geri döndürebilir. Bir saniye düşünün lütfen. Yaşadığımız her bir olayın doğal akışından çıktığının farkında mısınız? Tüketim çılgınlığı sonunda zamana da sıçradı. Bir an önce sona ulaşmak ister gibi her şeyi hızlı çekimde yaşamaya başladık. Psikolog Yurtsever bu hale gelişimizi de şu sözlerle özetliyor, "Günümüzde özellikle belli kesimler için hep daha iyisine ulaşmak, hep daha fazlasına sahip olmak, daha fazla eşya, daha fazla başarı, daha fazla para sahibi olmak neredeyse her zaman daha fazla mutlulukla eşdeğer gösteriliyor. Hedefler o kadar büyük ki, hatta ulaştıkça daha da büyütüyoruz ki, yaşam yalnızca çok çalışmak ve çok koşturmak haline geliyor. Tüm bu koşturmacada bazen insan asıl hedefi olan mutluluğu fark edemeyebiliyor." Yani, hiçbir şeye kesin gözüyle bakmamayı öğrenmek de yavaşlamanın anahtarı olabiliyor.

Bir an durup sahip olduklarınıza minnet duymayı bildiğiniz takdirde, size sunulan ne çok hediye olduğunu hayretle göreceksiniz. Aksi halde her şeyi hızla yaşayıp tüketmeye ve hep daha fazlasını isteyerek nihayetinde kendinizi tüketmeye devam edeceksiniz.

Elele / Şubat 2017

Haberin devamını pdf formatında okumak için tıklayınız.

Benzer İçerikler :

İş Garantili Süper Meslekler

Uzun sınav maratonu bitmek üzere. Uzmanlar öğrencileri meslek seçerken dikkat etmeleri gereken hususlar konusunda uyarıyor: Mutlu olacağınız mesleği...

Düşük yapmak dünyanın sonu değil

Her anne adayı sorunsuz bir hamilelik geçirip, sağlıklı bir şekilde bebeğine kavuşmak ister. Maalesef her hamilelik doğumla sonlanmıyor. Yine de bu dünyanın ...

Yöneticim Sadece Ona Biat Edeni Takdir Ediyor

Yenibiris.com anketlerine göre çalışanların yarısından fazlası yeteri kadar takdir edilmediğini ve bu konuda yöneticilerin adil davranmadığını düşünüyor. Bu ...

Koçluk Kavramı yeni Boyut Kazanıyor

İş Dünyasında "Kast Sistemi YIKILIYOR" DBE ve İngiltere merkezli liderlik gelişim markası The Forton Group iş birliğinde verilen "Koçluk ve ...

İlginizi Çekebilir :

LYS sonrası çoktan seçmeli kariyer karmaşası

Tercih döneminin sağlaması niteliğindeki psikometrik testler, gençlerin ilgi duydukları ve başarılı oldukları alanları tespit ederek gelecekte yaşanacak ...

Y Kuşağı Performans Baskısını Tarihe Gömdü

Yakın zamana kadar çalışanların en büyük kâbusu olan performans baskısı, yeni çalışma modelleriyle tarihe gömülüyor. Y Kuşağı çalışanlarını korku ve ...

Bir Yuvadan Öbür Yuvaya

Anaokuluna hazır mısınız? Bu sonbahar ben de “çocuğu anaokuluna giden anneler kulübü” üyesi oluyorum. İlk defa neredeyse tam gün ayrı kalacağız ...

Doğum Sonrası Depresyonu Anneleri Yalnızlaştırıyor!

Bebek sahibi olmak ebeveynler için mutluluk ve heyecan verici bir yandan da stresli bir deneyim. Ancak toplumda idealize edilmiş annelik rolü ve anne olmakla ...