Emre Konuk

Büyü nasıl bozuldu?

Filistin’deki terapistlerin eÄŸitimi ve süpervizyonu için son zamanlarda birkaç defa Filistin’e gittim. EÄŸitimler ve süpervizyon deÄŸiÅŸik ÅŸehirlerdeydi. Dolaşırken ÅŸehrin ve kasabanın orta yerinde yıkık binalar görüyordum. Sonradan öğrendim ki, bu binalar İsrail’in füzeyle vurduÄŸu, içinde sivillerin ve aynı zamanda Hamas Yöneticiler’inin ya da üyelerinin yaÅŸadığı ve İsrail yerleÅŸim bölgelerine füze atışı yaptıkları binalar. Bunları savaÅŸ anıtı olarak öyle tutuyorlarmış.

Sonradan baÅŸka ÅŸeyler de öğrendim. ÖrneÄŸin Hamas füzeyi fırlattığında İsrail tarafı bir – iki saniye içinde fırlatılan yeri bir – iki metre hatayla belirleyip anında füzeyle vurabiliyor. Yani İsrail kendisine atılan her füzeye karşılık verebilir durumda. Ama bunu yapmıyor çünkü füzeler sivillerin oturduÄŸu apartmanlardan, marketlerden veya okullardan atılıyor. Hamas’ın sivillrein yaÅŸadığı binalardan füze atışı yapma nedeni de zaten bu. İsrail hangi kritere göre harekete geçip sivillerinde yaÅŸadığı Hamas karargahını vuruyor bilmiyorum. Galiba bir kriter, Hamas’ın İsrail tarafından sivilleri vurması. Onun dışında da, taktik nedenlerle, örneÄŸin olayları tırmandırmak için olabilir. Kısacası İsrail de Hamas da, gerekçesi ne olursa olsun sivillerin öleceÄŸini bile bile atışını yapıyor. Hamas buna canlı bombalarıda ekliyor. Burada Hamas’ı kaldırıp Hizbullah da diyebiliriz. Aynı durumlar onlar içinde geçerli.

Peki nasıl oluyor da, örneÄŸin Çanakkale Savaşı’nda her iki taraftan yüz binlerce insan ölürken, gece olduÄŸunda savaÅŸ duruyor, ölüler gömülüyor, yaralar sarılıyor, yemek yeniyor, namaz kılınıyor, herkes rahat rahat uyuyor, ertesi gün dinlenmiÅŸ bir biçimde savaÅŸa devam ediliyor? Neden iki taraftan hiçbir kumandan gece karanlıktan faydalanıp düşmanı uykuda basmıyor? Yüzyıllardan beri ordular “kuralına göre savaşırken ne oldu da ÅŸehirler bombalanmaya, siviller öldürülmeye baÅŸlandı? Oyunun kuralları nasıl deÄŸiÅŸti?” Daha doÄŸrusu kimler deÄŸiÅŸtirdi?

Versailles Anlaşması

Bunu anlamak için 1919’a gitmemiz gerekiyor. Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna geliniyor. Almanya’nın savaşı kaybettiÄŸi kesin. İşte bu noktada George Creel piyasaya çıkıyor. George Creel bugün “halkla iliÅŸkiler” diye bilinen mesleÄŸin kurucusu olarak tanınır. Woodrow Wilson baÅŸkan Creel’i halkla iliÅŸkiler komitesinin başına getirir. Creel’in iÅŸi Amerika’yı savaÅŸa sokmaktır. 75 bin kiÅŸiyi iÅŸe alır.

Creel bir strateji geliştirir. Ona göre Almanları teslim olmaya razı etmek için, onlara savaş sonrası hiçbir zarar verilmeyeceğini, savaş tazminatı istenmeyeceğini, onurları ve gururlarıyla oynanmayacağını garanti etmek gerekir. 14 maddeden oluşan bir metin hazırlar. Wilson da bunu bütün dünyaya ilan eder.

EÄŸer birilerini aldatmak istiyorsanız mesajınızı güven duyulan birine verdirtirsiniz. Wilson pataloji boyutlarında dürüst bir insan. Neticede Almanya kendisine verilen sözlere inanır ve teslim olur. Bir yıl sonra Barış Konferansı baÅŸlar. Clemenceau (Fransa) ve Llyod George(İngiltere) aç kurtlar gibi kanını emmeye hazırdırlar. “14 madde” unutulur. Versailles AnlaÅŸması ile endüstri bölgeleri Almanya’nın elinden alınır. Silahsızlandırılır. Ordusu tavsiye edilir. 21 milyar dolar tazminat istenir. Ekonomist Keynes’e göre bu miktar mümkün olanın dört katıdır. Bu rakam daha sonra 32 milyar dolara çıkartılır. Almanya “suçlu” olduÄŸunu ve daha bir sürü aÅŸağılayıcı maddeyi kabul atmak zorunda kalır. Wilson ne zaman “14 Madde” hatırlatsa, adamı mezarlıklara götürüp Almanya’yı neden azarlamıyor diye azarlarlar.

Wagner’i, Beethoven’i, Schopenhauer’ı, Nietzsche’yi yaratan bir kültürün bunu hazmetmesi herhalde beklenemezdi. Zaten birkaç yıl sonra da Almanya Hitler’ini yaratır. Almanya yalnızca kızgın deÄŸildir. “Ahlakı da bozulmuÅŸtur”. Siz iÅŸ ortağınıza veya oÄŸlunuza ahlaki deÄŸerlerle yaklaşıp ihanet ederseniz, onları yalnızca kızdırmazsınız, aynı zamanda onların ahlakını da bozarsınız. Güvenin sarsılması insanları en çok sarsan ÅŸeydir.

Oyunun kuralları, ona baÄŸlı olarak da deÄŸerler deÄŸiÅŸtiÄŸine göre artık herÅŸey yapılabilir. Åžehirleri bombalayabilir, hatta atom bombası atabilirsiniz. Avrupa’nın orta yerinde on binlerce insan katledilir, iÅŸinize gelmediÄŸi için sesinizi çıkarmayabilirsiniz. Bütün bunlara kızıp siz de onların çoluÄŸunu çocuÄŸunu Allah adına öldürebilirsiniz.

Anlaşılan oyunun kurallarını, ona bağlı değerleri, ilkeleri yeniden düzenlemek gerekiyor. Umalım ki, bütün bu kavga böyle bir sonuca götürsün bizi. Amin.

Kaynaklar

Gregory Bateson. Steps to an Ecology of Mind, Ballentine Boks, 1972.
George Creel. How We Advertised America, 1920.

06.08.2006

Benzer İçerikler :

Evlilikler Nasıl Başlar Nasıl Biter 4

Geçen hafta hangi evliliklerin iyi gittiÄŸini, hangilerinin kötü gittiÄŸini anlayabilmek için araÅŸtırmalara bakalım demiÅŸ ve bunun için de Gottman’Ä...

Çalışanı Kazanmak

İstersek biz de deneyebiliriz. Yarından baÅŸlayarak bir iÅŸi olan tanıdıklarımıza, çalışma arkadaÅŸlarımıza ÅŸu soruyu sorabiliriz: “Son bir yıl içinde,...

Ruh İkizimi Ararken 1

Birkaç hafta boyunca internette başlayan ve sürdürülen ilişkileri irdeledik. Her zamanki gibi kısa bir özet yapalım: 1. Online ilişki eninde sonunda ...

Rekabet Statü ve Kıyaslama Üzerine 1

Kendimizi birileriyle kıyaslamanın, yarışın ve tırmanmanın baÅŸarının olmazsa olmaz koÅŸulu olduÄŸunu düşünürüz. “Düşünürüz” demek biraz zayıf...

İlginizi Çekebilir :

Davranışsal Ekonomi Üzerine - IV

Geçen haftaki yazımızda geleneksel ekonominin genellemeleriyle insanı standardize ettiÄŸinden ve “öngörülebilir” varsaydığından, bu yaklaşıma meydan ...

İnsanın Doğası 2

Geçen hafta tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz diye sorduk. Bu soru önemliydi çünkü eÄŸer insan davranışınÄ...

Kalabalığın Aklı

Bugün dananın kuyruğu kopuyor. Bir rivayete göre fazla heyecan yapmamamız gerekiyor. Çünkü inanmamız gerekir ki Türk insanı her seçimde olduğu gibi bu sefer de ...

Malatya Olayına Sevinirken

Malatya olayının sonrasını heyecan ve itiraf etmeliyim keyifle izliyorum. Bir kere aynı olay bir kaç yıl önce olsaydı, ki oluyordu, haberimiz bile olmazdı. ...