Emre Konuk

Davranışsal Ekonomi Üzerine - IV

Geçen haftaki yazımızda geleneksel ekonominin genellemeleriyle insanı standardize ettiğinden ve “öngörülebilir” varsaydığından, bu yaklaşıma meydan okuyan davranışsal ekonomi ekolünün ise tam tersine, insanın çok fazla belirsizlik barındıran bir varlık olduğunu vurguladığından bahsetmiştik. Davranışsal ekonominin bilimsel çalışmalarla ortaya koyduğu insana dair bu özelliğe paralel olarak ekonomik yaşamın da pek çok belirsizlik içerdiğini paylaşmış, ticaretin bir matematiksel formül gibi  basit ve net olmadığına, alış-veriş sürecinde pek çok problemle karşılaşılabildiğine değinmiştik. Bugün de davranışsal ekonominin katkılarından örneklerle devam edeceğiz.

ABD’nin prestijli okullarından Princeton Üniversitesi’nin akademisyenlerinden ve davranışsal ekonomi alanının önde gelen isimlerinden, Nobel ödüllü, bilişsel ve deneysel psikolog Daniel Kahneman’ın çalışmaları ile başlayalım. Kahneman çalışma hayatı boyunca bilişsel ve deneysel psikolog Amos Tversky ve her ikisi de davranışsal ekonomist olan Jack Knetsch ve Richard Thaler gibi isimlerle önemli işbirlikleri gerçekleştirdi. Yargıda bulunma ve karar alma konuları ile ilgilenen bu araştırmacıların çalışmaları, ekonomi dünyasını; beklenti teorisi (prospect theory) ve bu teoriyle ilişkili olan kayıptan kaçınma davranışı (loss aversion), çerçeveleme etkisi (framing effect) ve sahip olma etkisi (endowment effect) gibi çarpıcı olgularla tanıştırdı.

Kısaca değinecek olursak, tüm bu olgular, insanın, ekonomik yaşama özgü belirsizlik ve risk durumunda, karar alma mekanizması ile ilgili, geleneksel ekonomi yaklaşımı tarafından öngörülememiş olan unsurlar. Örneğin, ekonomik olasılıklar hakkında fikir yürütürken yahut karar alırken, safi rasyonaliteden veya “engin” bilgilerimizden değil, bilinçsiz bir biçimde, heuristikden, yani zihinsel kısayollardan faydalanıyoruz. Ancak bu zihinsel kısayollar, pek çok kez gerçeği değil, bizim öznel deneyimlerimizi yansıtıyor ve yanılgıya düşmüş oluyoruz. Beklenti teorisi ise aldığımız kararları etkileyen başka faktörleri açıklıyor; insanların olası kayıp ve kazançları nasıl değerlendirdiklerine ve neye göre karar aldıklarına ışık tutuyor. Mesela, söz konusu araştırmacılar, insanlar için kayıptan kaçınmanın, kazanç sağlamaktan çok daha öncelikli olduğunu göstermişlerdir; kaybı önlemenin, kazanç elde etmekten yaklaşık iki kat daha önemli olduğu anlaşılmıştır. Çalışmalara göre bir teklifin nasıl sunulduğu da kararımız üzerinde büyük rol oynayan diğer bir unsurdur. Çerçeveleme etkisi olarak adlandırılan bu olguya göre, aynı ekonomik seçeneğin farklı formlarda sunulması, alternatifleri başlı başına farklı içerikler olarak algılamamıza ve birini diğerine tercih etmemize sebep olabilmektedir. Geleneksel teorilerin açıklayamadığı, davranışsal ekonomi tarafından ortaya koyulan bir başka unsur da sahip olma etkisidir. Çalışmalar, bir nesneye sahip olduktan sonra o nesnenin maddi değerini, önceki değerine göre daha yüksek bir miktar olarak biçtiğimize işaret etmektedir.

Kahneman, Knetsch ve Thaler’ın yaptığı bir deneyden söz edelim. Öncelikle araştırmacılar, katılımcıları iki gruba ayırıyor, sonrasında ise her iki gruptaki üyeler bir saat süren birer anket dolduruyorlar. Ancak katılımcıların sandığının aksine, araştırma, anketle ilgili değil, anket sonrasıyla ilgili.  Anket sonrasında araştırmacılar, gruplardan birindeki (A grubu) üyelere önce birer kahve bardağı hediye ediyorlar, sonra ise o bardağı geri almaya çalışıyor ve karşı tarafın ne kadar isteyeceğini soruyorlar. İkinci gruptakilere ise öncesinde hediye edilmeksizin, aynı kahve bardağını satın almak için ne kadar verecekleri soruluyor. Sizce iki fiyat arasında bir fark var mıdır? Araştırma sonuçlarına göre, evet, var – hem de büyük bir fark. A grubundaki katılımcıların bardağı geri vermek için istedikleri ücret, B grubundakilerin bardağı ilk olarak satın almak üzere vermeye razı olduklarından çok daha yüksek; neredeyse iki katı. Bu bulgu, geleneksel ekonomi yaklaşımının varsayımları ile oldukça ters düşüyor; çünkü bu yaklaşıma göre, bardağın her birey için belli bir değeri olması, bu değerin farklı kontekstlerden etkilenmemesi ve değişkenlik göstermemesi ve kişinin “rasyonel” olması beklenirdi. Aynı bardak için farklı iki fiyat biçmek ise ekonomik rasyonalite ile açıklanabilecek gibi değil. Araştırmacılar bu durumu sahip olma etkisi ile açıklıyor: Bir şeye sahip olduktan sonra, bizim için olan değeri katlanıyor. Davranışsal ekonomistlere göre bunun sebebi, kısa bir süreliğine de olsa aşina olduğumuz bir şeyin, alış-veriş sürecinde yaşanabilecek olası risklerden muaf olması. Başka bir deyişle, risklerle dolu ekonomik yaşamda, riske girmek yerine bizim için belli bir güvenilirliği olana tutunmanın değeri başka.

Önümüzdeki hafta yine örneklerle konumuza devam edeceğiz.

Kaynaklar

  • Lunn, P. (2010). Basic Instincts: Human nature and the new economics. London, UK: Marshall Cavendish Business.
  • Kahneman, D., & Tversky, A. (Eds.). (2000). Choices, values and frames. New York: Cambridge University Press.
  • Kahneman, D., Krueger, A., Schkade, D., Schwarz, N., Stone, A. (2006). "Would you be happier if you were richer? A focusing illusion". Science 312 (5782)

04.08.2011

Benzer İçerikler :

Müşteri Bağlılığı - V

Son birkaç yazımızda müşteri bağlılığı ile ilgili etmenlerden söz etmiş, minimum müşteri eforu stratejisi ile müşteriyi merkeze koyarak hareket etmenin ve ...

Yetkinlikler Meselesi 3

Geçen hafta bir soru sorduk: Bir insanı işe aldıktan sonra ne kadar değiştirebiliriz? Bu son derece kritik bir soruydu, çünkü bütün dünyada, yetkinlikleri...

Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri 1

CCL (Center for Creative Leadership) bizim bugün liderlikle ilgili ne biliyorsak pek çoğunu borçlu olduğumuz bir araştırma ve eğitim kurumu. 1983’de...

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 3

Hatırlarsanız geçen haftalarda sizlere zihnimizin çalışma prensiplerinden ve bugüne kadar kat ettiği mesafeden söz etmiştim. Son olarak da inançlarımızın ...

İlginizi Çekebilir :

Mutluluk Para Getirir mi? 3

İddiamızı yineleyelim: 1. Bir iş yerinde çalışanların mutluluğunun artması; o iş yerinde satış, kar, verim, işten ayrılma, iş kazaları, ölümler gibi pek çok...

Kalabalığın Aklı 2

Geçen hafta Türk Milleti’nin seçimlerde nasıl her seferinde ortak aklını, sağduyusunu çalıştırıp, rivayet edilenin tersine bazan en doğru kararı...

Eğitimde Dönüşüm

Bayağı bir zamandır pek çok alanda bulunduğumuz yerden daha farklı bir yerlere gelme isteği ve çabası ön planda. Yavaş da olsa, üzerinde genelde anlaştığımız ...

Günahlarımızdan Arınırken

Geçen hafta yazımızda 1 Mayıs “katliamında”, daha doğrusu 12 Eylül’e giden yolda mağdur olanların pek de öğle sütten çıkmış akkaşık...