Harvard Uzlaşma Projesi
Geçtiğimiz iki hafta, sorunları aşmak için takındığımız iki tavır üzerinde durmuştuk. Birincisi; sorunların ortaya çıkmasına yol açan nedenleri araştırmak ve buradan kalkarak çözüme gitmekti. İkincisi ise; geleceğe, hedeflere, değişime ve çözüme odaklanmaktı. Buradaki temel varsayımımız şuydu: Değişimi sağlamak için sorunları ortaya çıkaran nedenlerle uzun boylu uğraşmamız gerekmeyebilir. Bu yaklaşıma bir de örnek vermiştik.
Bu hafta, yine şimdiye ve çözüme odaklanan ama ek olarak, düşeceğimiz tuzaklardan uzak kalmamızı sağlayan, kullanabileceğimiz araçlar, taktikler öneren bir başka yaklaşımı dile getireceğim: Harvard Uzlaşma Projesi.
Bu proje aslında 1970’lerde uluslararası çatışmalarda uzlaşmayı sağlamaya yönelik Harvard Üniversitesi akademisyenlerinin bir girişimi olarak ortaya çıktı. Bugün güzel vatanımızda yaşamımıza bir türlü sinememiş olsa da “kazan-kazan” diye bildiğimiz yaklaşımdır.
Yaklaşımın mimarları Roger Fisher ve William Ury 30 yılı aşan bir süreçte pek çok uluslararası çatışmanın aşılmasında birinci derecede rol aldılar ve ciddi başarılar elde ettiler. Yıllar boyunca yaklaşımlarına hep bir şeyler eklediler. Yaklaşım, uzlaşma gerektiren tüm durumlar için geçerlidir. Yani araba alırken, çocuğunuzla veya eşinizle tartışırken, işyerinde yöneticinizle dalaştığınızda veya iş yapış biçimiyle ilgili sorun çıktığında rahatlıkla uygulanabilir.
Fisher ve Ury’nin dilimize de çevrilen ilk kitaplarının (Getting to Yes) çok kısa bir özetini vereceğim.
İnsanlarla Problemleri Birbirine Karıştırmayın
Bir sorun etrafında tartışan iki ya da daha çok kişiyi dinlediğimizde, mesajların iki düzeyde gelip gittiğini görürüz: Biri içerikle yani işin özüyle ilgili, diğeri ise tarz ve üslupla yani ilişkiyle ilgilidir. Tartışmalar hep içerikle ilgili gibi gözükse de sürece damgasını vuran tarz ve üsluptur. Haklı olduğumuz pek çok tartışmayı tarzımız nedeniyle kaybederiz.
Birinci adım: Her uzlaşma girişiminde işin özünü (içeriği) ilişkiden ayırın.
- Dikkatinizi insanlardan çok amaca-içeriğe yöneltin
- İyi dinleyin anladığınızı belli edin
- Karşı tarafın niyetlerini kendi korkularınızdan üretmeyin
- Tekliflerinizin karşı tarafın değerleriyle çatışmamasına dikkat edin
- Duyguları açıklığa kavuşturun ve geçerli bulduğunuzu belli edin
- Kendinizi onların yerine koyun
- Karşı tarafın dilini kullanın
- Karşı tarafın boşalmasına izin verin
- Kişileri ve pozisyonları değil çıkarları uzlaştırın
- Çatışan kişiliklerin arkasında uzlaşılabilir çıkarlar vardır
- Çıkarları net tanımlayın
- “Niye olmasın” diye sorun. Bu sizi karşı tarafın görüşüne yaklaştırılabilir
- Erken karar vermeyin
- Tek cevap aramayın
- Tercihlerini öğrenin
- Ortak çıkarların altını çizin
- Değişik uzmanlara danışın
- Pazarlık gücünüzü yüksek tutun. Daima seçenekleriniz olsun
- Karşı tarafın seçeneklerini mutlaka göz önüne alın
- İstediğiniz gibi oynamazlarsa, pozisyonlarına, statülerine, kişiliklerine saldırmayın
- Düşüncelerinizi savunmayın, eleştirmelerini isteyin, tavsiyelerini sorun
- Size yönelik bir saldırıyı probleme yönelikmiş gibi ele alın
- Ölçülerinizin ve tuttuğunuz yolun adil olmasına dikkat edin
- Her sorunu birlikte objektif ölçü arama uğraşı olarak gösterin
- Baskıya boyun eğmeyin
Haftaya, uzlaşma sürecinde “duyguları yönetmeye” odaklanacağız.
Kaynak
"Evet" Boyun Eğmeden Anlaşmaya Varmak
William Ury , Roger Fisher, Bruce Patton
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / Yayınevi Genel Dizisi
13.04.2008
Benzer İçerikler :
İki hafta önce, belirsizlik durumunda karar alırken etraftaki benzerlerimizin yaptıklarını taklit etme eğilimimizden söz etmiştik. Bu eğilimimiz işe yarıyordu ...
Geçen yazıda CCL’in (Center for Creative Leadership) yaklaşık 15 yıl süren bir araştırmasından söz ettim. CCL çalışmasında temel olarak üstün performans ...
Geçtiğimiz haftalarda sizleri, birçoğumuzun ısrarla kabul etmek istemediği irrasyonel tarafımızla yüzleşmeye davet etmiş; sanılanın aksine, akıldışının ...
Şu sıralar Amerika’yla ilgili iyi şeyler söylemek pek makbul bir şey değil biliyorum. Bugün bu suçu bilerek işleyeceğim. Yaşamımın en verimli, en çok ...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta, strese bağlı bozuklukların ve hastalıkların önemli bir nedeninin beynin gerçek tehlikeyle hayali tehlikeyi ayırt edememesinden kaynaklandığını...
Bir yazımda “şiddet ve boyun eğme” ilişkisi üzerinde durmuş ve şu soruları sormuştum: Nasıl oluyor da bir Hizbullah üyesi evinin bodrumunda bir ...
Öğretmenler, aileden sonra çocuğu en çok etkileyen kişiler olarak ikinci sıradadırlar. Dünya nüfusunun büyük bir kısmı zorunlu eğitimlerini lise bittikten ...
Geçen hafta, fiziksel alanda mutlu olabilmek için beslenmenin ve egzersizin öneminden söz ettik. Beslenme alışkanlıklarımız ve yaptığımız egzersizin yalnızca ...