Hayatın Tuzakları 4
Bayağı bir haftadır travmalardan ve hayatın tuzaklarından söz ediyoruz. Son yazıda travmalarımızdan, hayatın tuzaklarından ve onların verdiği acıdan arındığımızda, yani yaşamımızdan olumsuzu çekince, örneğin korkularımızı aşınca, ille de bunun yerini “mutluluk ve doyum alır” diyemeyeceğimizden söz ettik.
İhtiyaçlarımızı iyi tanımlamak, gıdamızın ne olduğunu, yani neyle beslendiğimizi bilmek ve bu ihtiyaçları doyurmak için seçenekleri oluşturmak, seçenekleri yaşama yansıtabilmek için uygun teknikler geliştirmek, yani mutluluğu planlamak gerekir. Hayatın Tuzaklarını elimine etmek bir aşamadır, ancak bu bize mutlu olmak için neye ihtiyacımız olduğunu söylemez.
Pek çoğumuz yaşamı rastgele yaşarız. Yani nereye gittiğimizin farkında bile değilizdir. Bu yüzden de belli bir yaşa geldiğimizde içimiz acımış bir halde, hayal kırıklıkları içinde oluruz. Ancak yaşamla ilgili hedefler koymaya başladığımızda hedeflerimize nasıl ulaşacağımızla ilgili adımları planlayabiliriz. Değişim ne yazık ki rastgele olamıyor. Değişime stratejik yaklaşmak gerekir ve bunun öncesinde kişisel bir vizyon oluşturmamız gerekir.
Yapılacak ilk iş; temel eğilimlerimizi ve mizacımızı yani bize doyum sağlayan ilgi alanlarımızı, ilişki tarzımızı, temel ihtiyaçlarımızı tanımak. Ne yazık ki, daha ufacıkken, doğal eğilimlerimizi yaşamayı değil, bize söyleneni yapmayı öğreniriz. Kendimizi değil başkalarını mutlu etmeye çalışırız. Yani sağlıklı bir bencillik içinde olmayı öğrenmemiz gerekir.
Belki de en çok ihmal ettiğimiz şey ilişkilerimizdir. Arkadaşlarımız bizim değişik ihtiyaçlarımızı karşılar. Biri “çok iyi dosttur”, ötekiyle “çok iyi eğlenilir”, diğeri ise “çok şey öğrendiğim” biridir. Bu seçimleri bilinçli yapmak ve bizi eteğimizden çekecek, gelişmemize katkısı olmayan, hiç değilse en azından keyif alamadığım insanlarla bir araya gelmemeğe özen göstermeliyiz. Tabii buna eşimiz de dahildir. Şirketimize eleman alırken kılı kırk yararız ama 50 yıl birlikte yaşayacağımız eşimizi yıldırım hızıyla seçer, aynı hızla evleniriz.
Bir başka derin doyum kaynağı; birilerine, çocuklarımıza, eşimize, yakınlarımıza, arkadaşlarımıza, çevremize, ülkemize, dünyaya bir şeyler vererek yaşamaktır. Fark yaratmak, değer katmak, en azından birinin gülümsemesine katkıda bulunmak yoğun uğraş gerektirebilir ama alınan doyumun derinliği belki de başka hiçbir şeyle karşılaştırılamaz.
Değişim çok ender olarak yalnız başına gerçekleştirilebilir. Kullanabileceğimiz kaynakların başında yakınlarımız, arkadaş ve dostlarımız gelir. Onlar kararlarımızda ve belirlediğimiz yönde gidişimize birinci derecede katkıda bulunabilirler. Çünkü onların bizim kör noktalarımıza sahip olma olasılığı azdır. Genellikle bizi “mantıklı ve gerçekçi” olmaya zorlarlar.
Başkalarından yardım ve destek istemekten söz ederken, bir terapistle çalışmayı da göz ardı etmememiz gerekir. Genelde böyle bir desteği istemek, aynı zamanda “ağır sorunları var” yargısını da peşinden getirdiği için, bu destek pek istenmez. Hata edilir. Bu engel aşıldığında, “acaba zamanlaması doğru mu” sorusu sorulur. Eğer yaşadığımız sorun makul bir süreyi asmışsa, yani aşılamamışsa, kendimize ve başkalarına sıkıntı kaynağı oluyorsa, o zaman bir terapist arayışına girmek düşünülebilir.
Kaynaklar
David Burns. 1980. Feeling Good. New York: Henry Holt & Company.
Jeffrey Young & Janet Klosko. 1994. Reinventing Your Life. A Plume Book.
02.08.2009
Benzer İçerikler :
Genellikle sorulur: Nasıl oluyor da bir Hizbullah üyesi evinin bodrumunda bir insanı işkenceyle öldürüp, parçalara ayırıp gömüyor, sonra da, hiç bir şe...
Temel sorumuz şuydu: Başarıyı; kıyaslamanın ve yarışın tuzağına düşmeden, örselenmeden ve yıpranmadan yani tadını çıkararak ve mutluluğu ıskalamadan yaşamak...
Geçen hafta insan canlısının ortak paylaştığı ihtiyaçlardan kalkarak, liderler ve yöneticilerin çalışanlarıyla ilişkilerini yönetebilecekleri kısa bir ...
Geçen hafta, mutlu olabilmek için yaşadığımız topluluk ile olan ilişkilerimizin önemine dair bir giriş yaptık. Özetle, içinde yaşadığımız topluluk ile olan...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta organizasyonlardaki üç farklı çalışan grubundan bahsetmiştik. 1) Kuruma ve işine bağlı olanlar. 2) Kuruma ve işine bağlı olmayanlar. 3) Aktif ...
Birkaç haftadır, ikna ve etkileme konularından söz ediyoruz. Hatırlarsanız geçen hafta, ikna ve etkileme süreçlerindeki zaaflarımızdan söz etmiştik. Bu ...
Önce geçen haftanın bir özetini yapalım: Bir sorunla karşılaştığımızda, o sorunun “neden ve nasıl ortaya çıktığı” ve “nasıl aşılacağı” ...
Birkaç haftadır sizlere liderleri lider yapan özelliklerden bahsediyorum. Hatırlayacağınız üzere, yapılan araştırmalar liderlikte güçlü yanlara odaklanmanın...