Mutluluk - II
Geçtiğimiz hafta mutluluk üzerine konuşmuş ve yapılan kapsamlı bilimsel çalışmaların ortaya koyduğu bazı bulguları paylaşmıştık. Mutluluk evrensel nitelikte olsa bile, çağrışımlarının kültürden kültüre, hatta kişiden kişiye değişebildiğine değinmiş; profesyonel camiada da kimilerinin, mutluluğu, duygusal boyutlar içerisinde, kimilerinin ise hayat tatmininin mantıksal değerlendirmesi olarak anlamlandırdığından söz etmiştik.
Devam etmeden önce, yaklaşık 155 ülkede yapılan ve dünya nüfusunun %98’ini temsil etme gücüne sahip Gallup Dünya Anketi’nin sonuçlarından yararlanarak bazı önemli noktaları hatırlatalım: Ülkeler, mutluluk bakımından birbirinden çarpıcı biçimde farklı durumlarda olabiliyor. Toplumun ve kültürün, bireylerin iyilik hali üzerinde çok önemli payı var. Öte yandan, bambaşka toplumlarda yaşayan bireylerin mutlu olabilmeleri, insanların çok çeşitli yollarla zevke ve tatmine ulaşabildiklerine işaret ediyor. Örneğin, Masailer, Amerikalı Amishler ve Greenland’li Inughuitler gibi endüstriyel olmayan bazı toplumlarda yaşayan bireyler, tahminlerin aksine, global ölçütlere göre hayattan memnun. Ancak gelir, beslenme, genel sağlık ve tıbbi bakıma erişim gibi maddi kaynaklara bağlı belirli ihtiyaçların karşılanması bakımından sıkıntıları var ve tabi ki bu, psikolojilerini etkiliyor. Bu temel ihtiyaçlar karşılandığı takdirde ise paranın mutluluk üzerinde pek etkisi kalmıyor gibi gözüküyor; araştırma sonuçları, ekonomik olanaklar ile mutluluk arasında her daim bir ilişki olmadığı yönünde. Dolayısıyla kültürlerarası farklılıkları açıklarken ekonomik koşullardan ziyade başka öneriler getiriliyor. Bilim insanlarının üzerinde durduğu bir unsur; toplum içi güven, dayanışma ve işbirliği gibi nosyonları içeren “sosyal sermaye”.
Mutluluk algımız üzerinde belirleyiciliği olabileceği düşünülen ve dolaylı olarak sosyal sermayeyi etkileyen diğer bir etken, materyalizm. Daha önce, Diener, materyalizmin mutsuzluk ile ilişkili olduğu yönünde verilere ulaşmıştı. 2010 yılında Kore Psikoloji Birliği’ndeki bir konuşmasında, yaptığı bir araştırma sonuçlarını sunan Diener, Güney Korelilerin maddi zenginliğe verdikleri önemin 9 üzerinden ortalama 7,24 çıktığını açıkladı. Bu, oldukça yüksek bir değer ve ABD ve Japonya gibi ekonomik olarak gelişmiş diğer ülkelerde aynı değer sırasıyla 5,45 ve 6,01. Gallup Dünya Anketi sonuçlarına göre, Güney Kore, mutluluk bakımından da düşük puan alıyor. Ülkede öfke ve depresyon gibi ruh sağlığı olumsuzlukları çok yaygın, ve intihar oranı, 34 varlıklı ülke içinde en yüksek değere sahip. Bu, pek çok farklı unsurdan etkilenen bir durum olabilir; ancak araştırmacılar, materyalizm kaynaklı rekabetin stres verici bir ortam yarattığı ve halkın mutsuzluğunun öncelikli sebebinin bu sosyal iklim olduğu varsayımında bulunuyor.
Kore örneği, ekonomik koşullar ile mutluluğun her zaman birbiriyle uyumlu yahut ilişkili olmadığını gösteren örneklerden yalnızca biri. Hatırlarsanız, önceki yazımızda, Amerika ve Danimarka karşılaştırmasında da bunu görmüştük. Kosta Rika ise daha farklı bir diğer örnek. Bu ülkede kişi başına düşen gelir, Güney Kore’dekinin yarısına denkken, “kişi başına mutluluk” çok daha fazla. Roterdam’daki Erasmus Üniversitesi’nden sosyolog Ruut Veenhoven’a göre, Kosta Rika ve ona komşu bazı ülkelerdeki insanların genellikle mutlu olmaları, mutluluk için en önemli (ve de gerekli) birtakım şeylerin yaşamlarında mevcut olması ile ilişkili. Bunlar ne mi? Aile ve arkadaşlar ile yakınlığa/güçlü bağlara sahip olmak, başkaları tarafından sevildiğini ve saygı duyulduğunu hissetmek, yabancılara (çoğunlukla) güvenebilmek, belirli becerilerde ustalaşmak ve benzeri sosyal ve psikolojik dinamikler.
Araştırmalara göre, kişinin “vatanını” ne denli önemsediği de mutluluk üzerinde etkisi olan bir başka değişken. İllinois Üniversitesi’nden Mike Morrison ve Louis Tay’in, Diener ile birlikte 2011’de yaptıkları ve yaklaşık 133.000 kişiyi kapsayan bir çalışmada Bangladeş ve Etiyopya gibi Batılı olmayan ve yoksul ülkelerin halklarının daha çok “ulusal tatmine”, ABD ve Danimarka gibi ülkelerin halklarının ise daha çok yaşam standardı ve sağlık gibi bireysel meselelere değer verdiği görüldü. Vatanını daha çok önemseyen kişilerin, yaşam standartlarına daha yüksek puan verdikleri anlaşıldı; bu kişilerin, günlük yaşamın başlı başına bir mücadele olduğu ve temel ihtiyaçların dahi zor karşılandığı yoksul ülkelerden olmaları dikkate değer bir bilgi.
Araştırmacılar, bu ülkelerde, bireylerin algıladıkları sosyal başarıları ve grup üyelikleri gibi daha dışsal nitelikli faktörlerin, mutluluk üzerinde daha etkili olabileceği kanaatindeler. Yanlış anlaşılmasın; bu etkenler, herkes için önemli birer mutluluk kaynağı. Sosyal kimlik kuramına göre, bir gruba uyum sağlayabilmek/sağlayamamak, kişinin öz değer duygularını ciddi biçimde etkiliyor ve bireysel kimliğin oluşumunda ya da korunmasında kritik rol oynuyor. Ancak yine de bulgular, sosyal başarı ve grup üyelikleri gibi unsurların, kimi kültürlerde, diğerlerine göre daha kıymetli olduğu yönünde.
Kaynak
Pawelski, S. S. (2011, Eylül/Ekim). The many faces of happiness. Scientific American Mind, 22(4), 51-55.
10.02.2012
Benzer İçerikler :
Son birkaç yazımızda, insanın tamamen rasyonel bir varlık olmadığını hatırlatmış ve sizleri, irrasyonel tarafınızı tanımaya yönlendirmiştik. Mantığa aykırı ...
Kalite ve Verim İçin İş Yeri Tasarımı Ergonomi, çalışanların iş yeri ile uyumunu inceleyen bir bilim dalı. Bu kelime Yunanca ‘ergon’ yani ...
Geçtiğimiz hafta, çocukların güçlü yanlarının alıştığımızdan farklı bir sınıflandırmasını yapmıştık. Biraz daha içerikten bağımsız, biraz daha yol, yöntem ile ...
Geçtiğimiz haftalarda sizlere özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmaların ya da başka türlü ifade edecek olursak; fiziksel, duygusal ya da cinsel ...
İlginizi Çekebilir :
Başarılı bir iş yerinin veya şirketin özellikleri nelerdir diye sorulsa, büyük bir çoğunluk performans seviyesinin çok yüksek, işten ayrılma oranlarının ise...
Geçen hafta bir soru sorduk: Bir insanı işe aldıktan sonra ne kadar değiştirebiliriz? Bu son derece kritik bir soruydu, çünkü bütün dünyada, yetkinlikleri...
Bayağı bir zamandır pek çok alanda bulunduğumuz yerden daha farklı bir yerlere gelme isteği ve çabası ön planda. Yavaş da olsa, üzerinde genelde anlaştığımız ...
Herhalde 14–15 yaşlarında olmalıyım. Okulda fena halde canım sıkılıyor. Bildiğiniz can sıkıntısı. Canı sıkılan ergen ne yapar? Tabii ki okulu kırar. Yıl ...