Sarkozy Bir Ümit Olabilir mi?
İki haftadır kafayı Fransa’ya taktık. Bu hafta son. Ama önce bir özet:
Fransızın “dışarıyla/yabancıyla” ilişkisi söz konusu olduğunda üç tavır öne çıkıyordu.
1. Yabancıya kaba muamele, İngilizce anladığı halde Fransızca cevap verme, müzelerinde sergilenen eserlerin açıklamalarını yalnızca Fransızca yazmak gibi komiğe kaçan ve ancak “kibirle” açıklayabileceğimiz bir tavır.
2. Yüzyıllar içinde geliştirdiği rafine kültürü, yaşam tarzını koruma içgüdüsü.
3. Özellikle felsefe ve edebiyat söz konusu olduğunda kolay anlaşılmaz olmak. Çünkü yazarken “satmaya” çalışmaz, “müşteri memnuniyetini” düşünmez. O yüzden Fransız filmleri “göçertir”. Çünkü rejisör, filmini aynı zamanda seyirciyi “eğlendirme aracı” olarak görmez. Onun yaptığı film, kafasına taktığı bir soruyu araştırma aracıdır. Bu üç tavrın ortak yanı; kendini dışarıya kapamaktır.
Artık biliyoruz ki hiçbir kültür kendini dışarıya kapayarak varlığını sürdüremiyor. Fransa bu süreci iyi yönetemediği için gelişmiş ülkeler liginin alt sıralarına kaymaya başlamış durumda.
Birkaç yüzyıldır felsefe, sanat ve bilim tarihine damgasını vuran, yön veren, neredeyse tüm yeni akımların ortaya çıktığı, çekim merkezi olan Fransa artık bu rolünü bırakmış durumda. Ne yazıktır ki bu sürece en büyük katkı Fransız solundan gelmiştir. 1970’lerde Mitterand başa geldiğinin hemen ertesinde devletleştirme operasyonuna gitmiş ve Fransız sermayesini kaçırmış, Fransa’ya sermaye girişini engellemiştir. Valery Giscard d’Estaing anılarında Mitterand’ın kendisine, “Hedefim Fransız burjuvazisini ortadan kaldırmak” dediğini yazar. Asilleri desteklemediğine göre, Mitterand’ın hayalinin “asgari ücretle çalışan bir toplum” olduğu anlaşılıyor. Demek o sıralarda Fransa’nın başına Erbakan gelseydi daha hayırlı olacakmış. Allah insanı şaşırtmasın.
Devrimci geleneği güçlü Fransa’nın bu gidişe dur diyecek birini sahneye çıkaracağını tahmin edebiliriz. Sanıyorum bu kişi şu anda Sarkozy. Özal’ın 1980’lerde Türkiye’de oynadığı rolü Fransa’da üstlenmiş durumda. Ancak Sarkozy’nin kafası biraz karışık gibi görünüyor. Yayınladığı kitabından, Temoignage(İtiraflardan) birkaç alıntı yapalım.
Sarkozy’ye Göre Fransa
Sarkozy Fransa’nın yaşadığı sorunları, açmazı, geçmişte yanlış ele alınan reformları çok ayrıntılı bir biçimde dile getiriyor. Bu konuda çok kafa patlattığı belli. Birkaç örnek:
“Sol çözüm olarak banliyölerde yaşayan insanlara bütçeden daha çok olanak ayrılmasını önerdi. Oysa göstericiler okulları, kütüphaneleri, spor tesislerini yakıp yıkıyorlardı”.
“Fransa’ya en büyük zarar… bir gencin Polytecnique’te (Fransa’nın medar-ı iftiharı yüksek okulu) yüksek lisans dönem birincisi olmasına rağmen, dönem arkadaşları iş bulurken siyah ya da Kuzey Afrika’lı olduğu için bir yıl sonunda hala işsiz olmasına tahammül etmektir”.
“1997–2002 arasında Avrupa Konseyi tarafından aslı Fransızca olarak hazırlanan metinlerin sayısı %47’den %18’e düşmüştür. Artık en çok fikir üreten ülke Fransa değil”.
“Mirasımızla ve geçmişimizle yaşadığımız için, Fransa olduğumuz için çaba göstememize gerek olmadığını düşündüğümüz için etkimiz azalıyor”.
“1984’den beri işsizlik oranı %10’larda geziyor. Memurları ve kamu sektöründe çalışanları dahil etmezsek %20’lik bir orana ulaşıyoruz”.
“Fransa 1990–2003 arasında uluslararası klasmanda sekizinci sıradan 16. sıraya gerilemiş…”.
“En iyi durumdaki üniversitemiz dünya sıralamasında 46. sırada. Yüksek öğretim sistemimizin incisi, en çok gurur duyduğumuz Polytecnique 200–300. sıralarda”.
“Haftada 35 saatlik çalışmanın ülkemize yaptığı kötülüğü asla yeterince anlatamayız. Daha az çalışarak daha fazla zenginlik ve iş üretebileceğimiz gibi çılgınca bir fikre nasıl kapılabiliriz”?
“Fransızlar bugün çalışarak sosyal yardımla alacaklarından daha az kazandıkları için öfkeliler. Fransa’da çalışmak cezalandırılıyor”.
Sarkozy ve Çelişkileri
Sarkozy kitabının tümünü Fransa’nın yaşadığı sorunların altını çizmeğe ve ne yapılmaması gerektiğine ayırmış. Sıraladığı sorunların nasıl aşılacağını sistematik bir biçimde ele almamış. Birçok “soft” konuda, okuyucunun sabrı varsa cımbızla ayıklayıp bir harita çıkarabilir. Ama çok temel konularda Sarkozy’nin kafasını netleştirmesi gerekiyor gibi. Birkaç örnek verelim:
“1970’lerde İngiltere Fransa’dan %25 daha fakirdi ama şimdi %10 daha zengin”. Bu tespiti yapıyor ama bunun neden böyle olduğunu ve hangi reformların gerektiğini söylemiyor.
9000 Fransız firmasının yabancılar tarafından satın alınmasına ama buna karşılık ancak 650 yabancı firmanın Fransızlar tarafından satın alınmasına çok üzüldüğünü ve AB’yi “fazla liberal” bulduğunu söylüyor ama küreselleşmeye karşı değil: “Ne mutlu ki küreselleşme yerinde duruyor ve bunun için yapılacak bir şey yok”.
“Ben yalnızca Fransa’nın en güzel köylerinin İngilizlere ait yazlık bölgeler olmasını istemiyorum”.
Ermeni soykırım tasarısını destekledi ama kitabında Cezayir meselesine gelince şöyle diyebiliyor: “Kolonizasyonu bir soykırım girişimine indirgiyorlar. Oysaki tarihimizin o dönemi çok karmaşıktır ve bunlar şimdikinden çok farklı tarihi koşullarda yer almıştır”.
Hayat Sarkozy’ye dayatacak ve bu çelişkileri aşmasına yardımcı olacaktır. Siyasal kariyeri başarılarla dolu. Enerjik, inançlı, sonuç odaklı ve samimi. Bir kusuru var; Bir Fransıza yakışmayacak kadar net ve kolay anlaşılıyor.
Kaynak
Nicolas Sarkozy, İtiraflarım, Karakutu Yayınları, 2006
15.07.2007
Benzer İçerikler :
Her dönemin, makul sınırları olmaksızın yaygınlaşmış belli başlı korkuları vardır. Varoluşsal kökenlere sahip, doğal korkulardan değil; dış kaynakların ...
Temel sorumuz şuydu: Başarıyı; kıyaslamanın ve yarışın tuzağına düşmeden, örselenmeden ve yıpranmadan yani tadını çıkararak ve mutluluğu ıskalamadan yaşamak...
Geçtiğimiz haftalarda iş hayatında mutlu hissedebilmek üzerine konuşmuş; birçoğumuzun, işi, tamamen zevkten yoksun bir zorunluluk olarak gördüğünü ve başta...
Geçtiğimiz haftalarda sizlere özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmaların ya da başka türlü ifade edecek olursak; fiziksel, duygusal ya da cinsel ...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta David Rosenhan’ın bir araştırmasını özetlemiştim. Sekiz sahte hasta, yani normal kişi, akıl hastanesine sanki hastaymış gibi baş...
Geçen hafta iyimser ya da karamsar olmanın genel olarak yaşamı, sağlığı ve işimizi etkilediğinden söz etmiştik. İyimserlerin depresyona çok daha fazla dirençli ...
Neyi niçin yaptığımızı anlamaya çalışmak, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı anlamlı kılmak, hem günlük yaşamımızın bir parçasıdır, hem de ...
Mutluluğun, evrensel bir boyutu olmakla birlikte, kültürden kültüre, hatta kişiden kişiye değişen bir yanı da var. Öyle ki, psikolojinin gelişmekteki bir alt ...