Emre Konuk

Travmadan Performansa - IV

Neyi niçin yaptığımızı anlamaya çalışmak, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı anlamlı kılmak, hem günlük yaşamımızın bir parçasıdır, hem de psikolojinin ve psikoterapinin temel uğraşlarından biridir. Aslında bu çaba insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihimize bu açıdan bakmak, binlerce yılın bir iskeletini çıkarmak, herhalde çok ilgi çekici bir uğraş olurdu. Son yüzyıla baktığımızda, yukarıda sorduğumuz soruya cevap olarak yüzlerce teoriyi anmak mümkündür. Bu teorilere "hangisi doğru" diye baktığımızda kendimizi bir "teoriler savaşı" içinde buluruz ve girdiğimiz girdabın içinden sonsuza kadar çıkamayız. Teorilere iki açıdan yaklaşabiliriz: "Bilimsel mi" ya da "Bu teori işime yarıyor mu" diye sorabiliriz.

Birincisinde bilimin kriterlerini kullanırız. Aynı fenomene, değişik sorular sorarak, yani farklı açılardan yaklaşarak bilimsel açıklamalar getirmeye çalışırız. İkincisinde; "Bu teori hayatıma bir anlam katıyor mu, hayata, kendime ve ilişkilerime yön vermemi sağlıyor mu, yani işime yarıyor mu" diye sorgularız. Böyle bir dökümü Psikoloji ve Psikoterapi tarihi uzmanlarına bırakıp, bu teorilerin dayandığı iki çok farklı temel varsayımdan söz edebiliriz. Bilimsel olsun veya olmasın, neyi niçin yaptığımızı, yani duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı açıklayan teorilerimiz, açıklamalarını ya derimin altında olup bitenle açıklar ya da içinde bulunduğum konumda kurduğum ilişkiler ve konuma verdiğim anlamla. Birincisi bizi beynin bilgiyi işleme süreçleriyle-davranışımız arasındaki ilişkiyi araştıran beyin araştırmalarına ya da kişilik teorilerine götürür.

İkincisi ise sosyal psikolojiye. Kişilik teorilerine en iyi örnek Freud, yani Psikanaliz'dir diyebiliriz. Freud tarihte ilk kez bugünümüzü, temelleri çok erken yaşlarda atılan ve oluşumu ergenlik yaşlarında tamamlanan kişiliğimizle açıkladı. Davranışlarımızı ve duygularımızı geçmiş yıllarda edindiğimiz deneyimlerin bir yansıması olarak gördü. Eşime ya da yöneticime duyduğum yoğun kızgınlık, aslında anneme duyduğum kızgınlığın bir yansımasıydı ve bu bilinç-dışı bir süreçti. Yani olan bitenin farkında değildim. Davranışıma ve duygularıma anlam verebilmem için geçmişle olan bağını görmem gerekiyordu. Zihnimizin-beynimizin bilgiyi işleme süreçleriyle, davranışlarımız ve duygularımız arasındaki ilişkiyi irdeleyen araştırmalar da bizi "travma teorisine" götürdü. Önceki haftalarda da dile getirdiğimiz gibi; değerlerimiz, tutumlarımız ve genel olarak kişiliğimiz, anılarımızın belirlediği olumlu ya da olumsuz duygularımızın ve kendimizi anlatan düşüncelerimizin-inançlarımızın ürünüydü. Geçmiş anılarımızın bu günü nasıl şekillendirdiğini birkaç örnekle geçen haftalarda açıklamaya çalıştık. Bir travma çalışması, son derece yapılandırılmış, adım adım giden ve anılara odaklanan bir çalışmadır. Bir anıyı anı yapan unsurlar; anıyla ilgili imaj, duygu, düşünce ve anının bedenimizde hissettiğimiz yansıması ve duyumlarımızdır. Basit bir deney yaparak; bizi rahatsız eden bir anıyı düşündüğümüzde bunları görebilir, hissedebiliriz. Travma çalışması, anıları anı yapan bu unsurların değişmesine odaklanır. Yani anıya ilişkin duygu, beden duyumları ve imajı hedefler. Bunlar değiştiğinde, artık o anı ile bugün arasındaki duygusal-düşünsel bağ kopmuştur. Bu sürece bir anlamda kişisel tarihimizi yeniden yazmak da diyebiliriz. Yaşamımda seçenekler oluşur. Yaşamımda seçeneklerimin olduğunu hissetmem ise beni özgür kılar. Artık geçmişin kölesi olmaktan çıkarım. Eşim, yalnızca eşim olur, yöneticimse yalnızca yöneticim.

Benzer İçerikler :

İletişim Kuramı Ve Hipnoz

Bugünkü yazımızda, iletişim kuramı perspektifinden hipnozu konuşacağız. Hipnoz, birçoğumuzun merak ettiği, ancak pek az bildiği ya da anlayabildiği bir olgu. ...

İnsanın Doğası 2

Geçen hafta tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz diye sorduk. Bu soru önemliydi çünkü eÄŸer insan davranışınÄ...

Gençlik Araştırması 1

Sanıyorum Sabah okurları üç hafta boyunca yayınlanan “Gençlik AraÅŸtırmasını” izlemiÅŸtir. Kaçıranlar için önemli gördüğüm bölümlerini özetlemek ...

Sevgi Bağımlılığı

Efendim malumunuz geçen hafta 14 Şubat Sevgililer Günü idi. Her yıl olduğu gibi çiçekler, böcekler, tek taş yüzükler alındı, rezervasyonlar yapıldı. Etra...

İlginizi Çekebilir :

Yetkinlikler Meselesi 3

Geçen hafta bir soru sorduk: Bir insanı işe aldıktan sonra ne kadar değiştirebiliriz? Bu son derece kritik bir soruydu, çünkü bütün dünyada, yetkinlikleri...

İyimser Çocuklar Yetiştirebilmek

Daha önce birkaç yazımda hayatta iyimser veya kötümser olmanın ne gibi sonuçlar doğurduğunu dile getirmiştim. İş yaşamında, okulda, yakın ilişkilerde, ru...

Uzak Durulması Gereken Kadın ve Erkekler

Hatırlayalım, temel sorumuz şöyleydi: Kurduğumuz ya da kuracağımız ilişkinin geleceği ile ilgili doğru bir tahminde bulunmak mümkün müdür? İşaretleri iyi ...

İkna ve Etkileme: Herşey Karşılıklı İlkesi

Birkaç haftadır, ikna ve etkileme konularından söz ediyoruz. Hatırlarsanız geçen hafta,  ikna ve etkileme süreçlerindeki zaaflarımızdan söz etmiÅŸtik. Bu ...