Çocuk İçin Doğru Zaman
Evlilik belki de bir ilişki için en zorlu sınavlardan biri. Özellikle ilk yıllar çiftler için zorlayıcı olabiliyor. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre; geçen sene yaşanan boşanmaların yüzde 39,6’sı evliliğin ilk 5 yılında gerçekleşmiş gözüküyor. Peki, bu yeni düzene alışmaya çalışırken mutlu ve uzun bir evlilik yürütebilmenin formülü nedir? Bu soruyu DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog/Çift ve Aile Terapisti İnci Canoğulları yanıtlıyor.…
Ramazan ve bayram bitti, düğünler ardı ardına sıralandı… Hayatın dönüm noktası olan evlilik, atılan imzalar ile birlikte çiftlere yeni heyecanlar, mutluluklar, sorumluluklar ve yeni bir hayat düzenini de beraberinde getiriyor. Ancak bu değişiklik tüm çiftlerin kaldırabileceği düzeyde olmayabiliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine bakıldığında; geçen sene yaşanan boşanmaların yüzde 39,6’sı evliliğin ilk 5 yılında, yüzde 21,8’i ise evliliğin 6 ila 10 yılı içinde gerçekleşiyor. Nitekim istatistikler de boşanma oranlarının ilk 5 yılda daha fazla olduğunu gösteriyor. Peki, bu yeni düzene alışmaya çalışırken mutlu ve uzun bir evlilik yürütebilmenin formülü nedir?
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog/Çift ve Aile Terapisti İnci Canoğulları, her ilişkide dikkat edilmesi gereken dört ana unsur olduğuna dikkat çekiyor. Canoğulları, “Evlilik ve ilişki konusunda uzun yıllar araştırmalar yapmış biri olan Gottman, bir çiftin videosunun 10 dakikasını gözlemleyerek boşanıp boşanmayacaklarını yüzde 91 oranında doğru tahmin edebildiğini söylüyor. Bu demek oluyor ki, aslında yaptığımız yanlışları ve doğruları belirlemek o kadar da zor değil. Gottman’a göre ilişkilere zarar veren yanlışların içinde en yıpratıcı olanları, Mahşerin Dört Atlısı olarak isimlendirdiği hatalardır. Bunların ilki suçlamadır. Suçlama doğal olarak savunmayı doğurur. Eşinizi suçlamaya başladığınızda o da kendisini savunmaya başlayacaktır. İkincisi, aşağılama – hor görmedir. Bu, tartışmalar sırasında karşımızdaki kişiyle dalga geçme, alay etme, küçük düşürme gibi sözler ve bunlara uygun beden hareketlerini içermektedir. Üçüncüsü, savunmadır. Herhangi bir saldırıya maruz kaldığında kişi kendini savunmaya başlar. Sonuncu ve dördüncü de, duvar örme olarak tanımlanan eşlerden birinin iletişimi kesmesi, çoğunlukla da ortamı terk etmesi anlamına gelir” dedi.
İlişkilerde erkeklerin kadınlara oranla daha çok duvar ördüğünü anlatan Canoğulları, “Gottman’a göre erkekler kadınlardan daha fazla duvar örer. Bu oran yüzde 85’dir. Bu yüzden, eğer duvar ören kişi bir kadınsa bu gerçekten boşanmanın habercisi olabilir. Evliliklerinin ilk yedi yılında boşanan çiftlerde suçlama, savunma, duvar örme ve aşağılama-hor görme daha fazla görülürken, evliliklerinin ilerleyen dönemlerinde boşanmanın görüldüğü çiftlerde, duygusal olarak bir bağın olmaması, olumlu herhangi bir duygunun gösterilememesi boşanmayı en fazla tetikleyen etken olarak tespit edilmiştir” dedi.
Her ilişkide tartışma yaşanabileceğini anlatan Canoğlulları, “Tartışmalar tabi ki olacaktır. Tartışılan konular çoğunlukla net bir çözüme ulaşmayan konular olur. Özellikle yeni evlenen çiftlerde eşlerin aileleri, tartışma konusu olabilir ve bu büyük çoğunlukla net bir çözüme ulaşamayan bir sorun olur. Ancak önemli olan konunun bir çözüme ulaşması değil, bu tartışmaların nasıl yapıldığıdır. İyi giden evliliklerde çiftler, tartışmalarını çıkmaza sürüklemek yerine, tartıştıkları konu hakkında iletişim kurabilirler. Bu iletişimi kurarken de yukarıda bahsettiğimiz Mahşerin Dört Atlısını kullanmazlar” dedi.
Çocuk İçin Doğru Zaman Var mı?
“Birçok çift kendine gerçekten çocuk sahibi olmaya uygun olup olmadıkları sorusunu sormaz” diyen Canoğulları, “Bunun nedenleri arasında; toplumdan farklılaşma korkusu, çevrelerini hayal kırıklığına uğratmak istememeleri ya da çocukları olan çiftlerin yaşayabileceği deneyimlerden yoksun kalma endişesi olabilir. İlk yıllar birçok açıdan yeniliklerin yaşandığı zamanlardır. Hem birbirlerine hem de eşlerinin ailelerine ve sosyal çevrelerine uyum sağlamaya çalışan çiftler diğer taraftan da evliliğin getirdiği için mevcut sorunların artmasına da sebep olabilir” dedi.
“Çocuk sahibi olmanın doğru bir karar olup olmadığı nasıl anlaşılır?” Sorusuna ise Canoğulları, “Öncelikle eşlerden her ikisinin de çocuk sahibi olmayı istemesi gereklidir. Bu kararı vermeden önce bakılması gereken bir diğer önemli gösterge de evliliğin kalitesidir. Çiftler; sağlıklı, tatmin edici, ilişkilerindeki sorunlarla baş edebildikleri stratejilerinin olduğu evliliklere sahip olmalıdır. Çocuk sahibi olmanın getireceği sorumlulukları beraberce üstlenebileceklerinden ve bu motivasyonu kendilerinde hissettiklerinden emin olmalıdır” yanıtını verdi.
http://hayat.sozcu.com.tr/
23.07.2015
Benzer İçerikler :
Çocukları birbiriyle karşılaştırmanın doğru olmadığını biliriz. Yine de, "normalin ne olduğunu anlamak için başka çocukların nasıl olduğunu bilme ihtiyacı ...
Kıskançlık insanın doğasında olan bir duygu; azı karar çoğu zarar, özellikle de iş dünyasında. Kararında kıskançlık iş yerinde motivasyonu artırırken, abartılı ...
Çocuklarda cinsel kimlik oluşumu sanıldığının aksine belirli bir dönemde değil, çocuğun doğumuyla birlikte başlayan bir süreçtir. Diğer gelişimsel alanlar gibi ...
Öğrencilerin heyecanla beklediği sömestr tatili başladı. Çocukların pek çok programı sığdırmak istediği ara tatil için anne ve babalara da iş düşüyor. Uzman ...
İlginizi Çekebilir :
Pazartesi günü okullar açılacak. Çocuğunuz ısrarla okula gitmek istemiyorsa dikkatli olun. Bu isteksizliğin altında okulda maruz kaldığı şiddet yatıyor ...
Pek çoğumuz için hayatımızda gerçekleştirmek istediğimiz farklılıkların başlangıç noktası olan yeni yıl, umut ve hayata sıfırdan başlamak anlamına geliyor. ...
Maaş, yan haklar, iş sağlığı ve güvenliğine uygun olarak tasarlanmış temel çalışma koşulları ile klasik motivasyon uygulamaları günümüzde çalışan bağlılığı ve ...
Mezun oldunuz ancak hem iş arama konusundaki deneyimsizliğiniz hem de yorucu iş bulma süreci önünüze set çekmeye başladı. DBE Yöneticisi Ayşegül Horozoğlu, ...