Akıldışının Cazibesi - Son Söz
Bildiğiniz gibi, bir süredir, insanın irrasyonel tarafı üzerine konuşuyor; sıklıkla inkar edilen bu yönümüzün, hayatımızdaki yansımalarına değiniyor ve çeşitli örneklerle neden, ne zaman ve nasıl irrasyonel davrandığımızı ve bunun sonuçlarını irdeliyoruz. Haftalar boyunca pek çok farklı başlık üzerinden tartıştık; niyetimiz, sohbetimizin gerek bireysel gerekse toplumsal boyutlarda, irrasyonel tarafımız ile yüzleşmemize ve nihayetinde kendimizi daha iyi tanıyarak edindiğimiz içgörüyü, hayatlarımızı iyileştirmek için kullanmamıza aracılık etmesiydi. Bu sebeple, bugün, son olarak, bunca zaman neden bahsettiğimizi özetlemekte fayda olduğunu düşünüyoruz.
Öncelikle, Davranışsal Ekonominin savunduğu doğrultuda insanın doğası gereği irrasyonel bir varlık olduğunu; geleneksel ekolün varsaydığının aksine, çoğu zaman, davranışlarının, kar maksimizasyonu veya herhangi bir kişisel çıkardan önce başka ihtiyaçlardan etkilendiğini hatırlayalım. Hayatımızın pek çok alanında mantığa aykırı biçimde hareket ediyoruz; iş hayatımızda, aile içinde, arkadaşlar arasında, kişisel dünyamızda, sıklıkla, mantıkla örtüşmeyen davranışlarda bulunuyoruz.
Mantıksız dahi olsa her davranışın, kendisini itekleyen ve şekillendiren birtakım güçler sebebiyle oluştuğunu; bilinç dışı bu unsurların farkına varmanın, kişisel gelişimimize fayda sağlayacağını, hayatımız üzerindeki kontrolümüzü arttıracağını, hayatımızı iyileştirmemize yardımcı olacağını vurgulamıştık. Başka bir deyişle; farkındalık aracılığı ile yaşantımızda kritik yeri olan ilişkiler, sağlık, güvenlik, kaynaklar, para ve pek çok çeşitli unsur üzerinde etkinliğimizi arttırmak mümkün.
İrrasyonalitenin, birçok defa, çoÄŸumuzun farkında olmadığı, olumlu bir yönünün de bulunduÄŸuna dikkat çekmiÅŸtik. ÖrneÄŸin, bazen yeni ortamlara adapte olmamıza, bazen diÄŸer insanlara güvenmemize, bazen birilerini sevmemize, bazen yaptığımız iÅŸten keyif almamıza yarıyor. Yani, akıldışının beklenmedik bir “cazibesi” var.
İrrasyonalite ile ilişkili olarak, kişisel emeğe ve düşünsel üretimlere dair oluşan aidiyet ve bağlanma duygularından ve duygusal tatminden; fiziksel adaptasyondan; hedonik adaptasyondan; empati ve yardım etme davranışından bahsetmiş ve irrasyonalitenin her birindeki rolüne ve etkilerine değinmiştik. Tüm konuştuklarımızı düşünerek, şu genel çıkarımlarda bulunabiliriz: Pek çok irrasyonel yatkınlığımız var. Çoğu zaman, bu yatkınlıklarımızın bizleri nasıl etkilediğini fark etmiyor ve dolayısıyla, davranışlarımızı belirleyen unsurların neler olduğunu tam olarak anlamıyoruz. Hatalar, zaman ve emek israfı, maddi kayıplar ve hayal kırıklıkları ile karşılaştığımızda, işlerin neden ve nasıl bu durumlara vardığını bilemiyoruz. Bu sebeple, sezgilerimizi ve bireysel ve toplumsal alışkanlıklarımızı birer gerçeklik olarak doğrudan kabul etmek yerine, sorgulamamız gerekiyor. Sorgulayarak, kendimizi tanımak, güçlü ve zayıf yönlerimizi anlamak, hayatımıza dair neden-sonuç ilişkileri kurmak ve böylelikle istediğimize daha yakın sonuçlar elde etmek mümkün. Bu, bireysel yaşantımızdan, iş dünyasına ve toplumsal yaşama, her alan için geçerli.
İrrasyonel tarafımız mevcut olmakla birlikte, tabi ki, hiçbirimiz, her daim irrasyonel deÄŸiliz; rasyonel becerilerimizi inkar etmek söz konusu olamaz. Dikkat çekmek istediÄŸimiz; geleneksel/ana akımların varsayımlarının ve öğretilerinin aksine, yalnızca ve daima rasyonel olmadığımız. Davranışçı ekollerin savunduÄŸu üzere, rasyonalite-irrasyonalite, bir spektrum olarak düşünüldüğünde, insanoÄŸlu, irrasyonele, tahayyül ettiÄŸinden çok daha yakın. Ancak, bunu tamamen olumsuz bir bilgi olarak deÄŸerlendirmediÄŸinizi, “akıldışının cazibesini” fark edebildiÄŸinizi umuyoruz; çünkü bize özgü bu akıldışı davranışlarımızın bazıları, aslında aynı zamanda, bizi insan kılan müthiÅŸ özelliklerden. İrrasyonel tarafımız sayesinde baÅŸkalarına deÄŸer verebiliyor, güvenebiliyor, baÅŸkalarını sevebiliyoruz. İrrasyonel tarafımız sayesinde, emek verdiÄŸimiz iÅŸten keyif alabiliyor ve düşünsel üretime yatırım yapabiliyoruz. İrrasyonel tarafımız sayesinde, milyonlarca uyarana ve milyonlarca duruma adapte olabiliyoruz.
Cazip tarafları düşünüldüğünde, irrasyonel olmak, üstesinden gelinmesi gereken bir durum deÄŸil. BaÅŸka bir deyiÅŸle, bizi yöneten ilke, “mükemmel” biçimde rasyonel davranabilmek için çaba sarf etmek olmamalı. Ne mi olmalı? İrrasyonel tarafımıza dair iÅŸe yarayan ve yaramayan ne varsa farkına varmak, mantığa uygun davranmadığımız durumları bilmek ve sınırları aÅŸmaya çalışmak, ama aynı zamanda bu “kusur”umuzun saÄŸladığı avantajlardan sonuna kadar yararlanmak.
Kaynak
- Dan Ariely (2011). Akıldışının Mantığı. Optimist Yayınları.
- Dan Ariely (2010). Akıldışı ama Öngörülebilir. Optimist Yayınları.
- R. B. Cialdini (2006). İknanın Psikolojisi. MediaCat Kitapları.
24.11.2011
Benzer İçerikler :
Geçen hafta çocuğun içgüdüleriyle doğduğunu, içgüdülerinse tanımı gereği sınır tanımadıklarını ve hedefin anında doyum olduğunu söylemiştik. Oysa aile yaşamı ...
Hizmet aÅŸkıyla tutuÅŸan milletvekillerimizi, BaÅŸbakanımızı ve Reisi Cemhuriye’mizi, (Swahili dilinde öyle deniyor) kazasız belasız seçip iÅŸleri düzene ...
Önce geçen haftayı bir özetleyelim: 1. Düşük karbonhidratlı gıda rejimlerinde insanlar diğerlerine göre çok daha fazla kilo verdiler, acıkma tetiklenmediği ...
Daha önce en çok satan ilişki manuellerine kadın ve erkeklerle ilgili tutumların yansımalarından bahsetmiştik. John Gray örneğinden yola çıkarak, ...
İlginizi Çekebilir :
Önce geçen hafta söylediklerimizi bir özetleyelim: 1. İnandığım ÅŸeyin aynı zamanda gerçeÄŸi de yansıttığını varsayarım. Yani Kemal’in benden nefret ...
Geçtiğimiz hafta, başka pek çok alan için olduğu gibi, hizmet yönetimi alanı için de önemli öğretiler sunan davranış bilimlerinin perspektifinden hizmet...
Geçen hafta hangi evliliklerin iyi gittiÄŸini, hangilerinin kötü gittiÄŸini anlayabilmek için araÅŸtırmalara bakalım demiÅŸ ve bunun için de Gottman’Ä...
Tahminlerimize göre, baÅŸlık “stres” olunca, ilk akla gelen, stresin fiziksel saÄŸlığa iliÅŸkin olumsuz etkileri. Ancak bugün, çok önemli olsa da...