Aynı Kadınlar, Aynı Erkekler, Aynı İlişkiler
Hayatta en anlaşılmaz şeylerden biri, fena halde sıkıntı ve acı verdiği halde, bir davranışı tekrar etmekten kendimizi alıkoyamamaktır. Buna sayısız örnek vermek mümkün. Bir tanesi, zaman zaman eşlerde gördüğümüz bir davranış kalıbıdır.
İnsanların bir araya gelmeleri ve birlikte yaşama kararı almaları hiç de öyle rastgele olmaz. Bu süreç son derece ilgi çekici bir koreografiyi içerir. Bunun görünen yüzünde aşk, sevgi, saygı, ekonomik düzey, yani para, kariyer, hoşgörü, kişilik ve daha niceleri rol oynar.
Bunların hepsi doğru şüphesiz, peki ya neden bazılarımız sürekli bizi üzdüğünü, yıprattığını hatta zarar verdiğini bile bile aynı tip erkekleri ya da aynı tip kadınları seçer, benzer ilişki ağları içerisine girer ve çoğu kez bunun ipuçlarını almakta zorlanırız? Kadın bir danışanım şöyle diyor:
“Emre Bey şu ana kadar hayatıma 5 erkek girdi, hepsinden de şiddet gördüm. Ben bunları mıknatıs gibi çekiyorum?”
Bu soru terapide sık duyduğumuz bir soru aslında. Bu soruyu duyduğumuzda akla ilk gelen istismar oluyor, özellikle de çocukluk çağında duygusal (ihmal, terk, dışlanma gibi), fiziksel (fiziksel şiddet) ya da cinsel (taciz, tecavüz gibi) istismarlar…
Araştırmalar, çocukluk çağında istismar edilmiş pek çok kişinin ileriki yaşamlarında gerek ikili ilişkilerinde, gerekse kişilerarası ilişkilerde güven ve bağlılık konularında sorunlar yaşadığını, genellikle kendilerine zarar veren ilişkiler kurduklarını, uyum problemi yaşadıklarını ve tüm bunlara eşlik eden travmatik olaya bağlı bir takım bedensel, duygusal ve davranışsal problemler ortaya çıktığını gösteriyor.
Tüm bunlar beklenebilir şeyler. Çünkü biz biliyoruz ki, geçmişteki travmatik bir anı zaman içerisinde etkisini yitirebileceği ya da daha doğrusu zihnin kendisini tamir edebileceği gibi, kısa ve uzun dönemde kişinin hayatında bazı problemlere de sebep olabilir.
Çocukluk çağında yaşadığımız negatif yaşam olayları, özellikle de istismarlar, kısa dönemde sosyal olarak geri çekilme, kendine yönelmiş öfke, dikkat, uyku problemleri, baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı gibi fizyolojik, aşırı temizlenme ya da tam tersi temizliğine dikkat etmeme, bebeksi davranışlar, okulda performansın düşmesi gibi stres tepkilerine neden olabiliyor.
Ayrıca yukarıdakilere ek olarak zamanla çeşitli psikopatolojilere ve kişilerarası uyum sorunlarına kaynaklık edebiliyor. Bunlar genellikle yukarıda bahsettiğimiz güven ve bağlılığa ilişkin çatışmalı durumlardan kaynaklanıyor.
“Emre Bey, buraya kadar az çok tahmin edebileceğimiz ya da okuduğumuz, duyduğumuz, bildiğimiz şeyler söylediniz ama hala yukarıdaki sorunun cevabını net bir şekilde alamadık” dediğinizi duyar gibiyim. Neden bazılarımız sürekli bizi üzdüğünü, yıprattığını, hatta zarar verdiğini bile bile, aynı tip erkekleri ya da aynı tip kadınları seçeriz ve benzer ilişki ağları içerisine gireriz?
Bu soru, kişinin bilinçdışı, geçmişte yaşanmış tatsız bir “travmatik olaya” benzer durumlar içine kendisini sokmaya çalışması, geçmişin tekrar etmesi anlamına gelen “davranışları tekrarlamaya zorlanma” kavramı ile açıklanıyor.
Bu yaşantı, ilk olarak büyükbabamız Freud’un 1920 yılında yayınlanan bir makalesinde yer alıyor. Freud’a göre kişi, çocukluk çağında yaşadığı travmatik olayın “üstesinden gelebilmek” ve “duruma hakim olabilmek” için, bilinçdışı bir şekilde kendisini benzer durumlar ya da ilişki ağlarının içine sokuyor. Peki neden, nasıl üstünden gelecek, nasıl duruma hakim olabilecek? Bu durum kişinin geçmişte yaşadığı travmatik olaya benzeyen durumlara kendini sokarak, benzer durumların benzer şekilde sonuçlanmayacağına ve kontrol sağlayabileceğine dair bir tamir ve hakimiyet kurma çabası içerisine girdiği şeklinde yorumlanıyor.
Daha sonraki araştırmacılar “davranışları tekrarlamaya zorlanmayı” mağdur kişinin, yani istismar edilmiş kişinin ya istismar eden kişi ile özdeşleşerek “cellat rolünü takınmasına” ya da öğrenilmiş çaresizlik ve umutsuzluk duyguları ile “kurban rolünü” giyinmesine bağlıyorlar. Çalışmalar erkeklerin daha çok kurban edici rollerle, kadınların ise kurban rolleriyle daha çok özdeşleştiğini gösteriyor. Dolayısıyla geçmişte duygusal, fiziksel ya da cinsel olarak istismar edilen kişiler, yetişkin yaşamda bu rollerden hareketle bilinçdışı yani farkında olmadan benzer ilişki ağları içerisine giriyor ve şiddet gören erkek eşini dövmeye ya da ihmal edilen kadın ihmal eden erkeklerle beraber olmaya devam edebiliyor.
Ve hayat aynı erkekler, aynı kadınlar ve aynı ilişkilerle sürüp gidiyor.
31.05.2009
Benzer İçerikler :
Son birkaç yazımızda, insanın tamamen rasyonel bir varlık olmadığını hatırlatmış ve sizleri, irrasyonel tarafınızı tanımaya yönlendirmiştik. Mantığa aykırı ...
Geçtiğimiz hafta, özellikle Türkiye gibi hiyerarşik yapılanmaların ağırlıklı olduğu toplumlarda, iş yaşantısının pek çok çalışanı mutsuz ettiğini; ancak belli ...
Geçtiğimiz haftalarda sizlere özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmaların ya da başka türlü ifade edecek olursak; fiziksel, duygusal ya da cinsel ...
Kalite ve Verim İçin İş Yeri Tasarımı Ergonomi, çalışanların iş yeri ile uyumunu inceleyen bir bilim dalı. Bu kelime Yunanca ‘ergon’ yani ...
İlginizi Çekebilir :
İnternette kolaylıkla yorumlayamayacağımız, anlam veremeyeceğimiz bir ilişki türünün ortaya çıktığından söz ettik. Eşinin iş seyahatinde bir...
Bir zaman önce Gallup’un çalışan bağlılığı ile ilgili yaptığı araştırmaları özetlemiştik. Gallup “çalışan memnuniyeti” ve “çalışa...
Haftalar boyu sizlerle müeddep, yani edepli, yani terbiyeli ve makul gözüken insanların dahi mantıklarının nasıl şaştığını paylaştım. Artık meseleyi noktaladım ...
Geçen hafta iş yerinde psikolojik taciz, yıldırma, iş yerinde zorbalık ve iş yeri travması olarak adlandırabileceğimiz davranışları “mobbing” ile...