Emre Konuk

Döngüleri Kırmak 3

Buraya kadar söylenenleri bir özetleyelim:

1. Nerede kronik hale gelmiş, aşılamamış bir sorun varsa orada sorunu aşmak için bulduğumuz çözümün ya da çarenin kendisinin sorun haline geldiğini ve kısır bir döngü oluşturduğunu görebiliriz.

2. Karşımızdaki kişinin değişmesini değil, davranışlarının değişmesini beklemeliyiz. Yani davranışları yönlendirebiliyor muyuz ve kişilerin istediğimiz gibi davranmalarını sağlayabiliyor muyuz?

3. Özellikle işyerindeki sorunlar söz konusu olduğunda, ilişki problemlerinin nereden kaynaklandığına bakmak gerekir. Sorunlar sistemden kaynaklanıyor olabilir. Örneğin; gerekli prosedürler oluşturulmamıştır, hedefler-roller tanımlanmamıştır, karar alma tarzı yanlıştır ya da iş akışları tıkanıyordur.

4. Bir iş yerinde yaşanan ilişki sorunlarının en sık rastlanan nedeni; insanlar birbirlerinin tarzını ve alışkanlıklarını dayanılmaz buluyordur.

5. Bir ilişki problemini aşmak istiyorsak yapacağımız ilk iş, problemi net, davranış düzeyinde tanımlamamız gerekir. “Tembel, saygısız, saldırgan” gibi sıfatlar yerine hangi davranışı değiştirmek istiyorsak, onu tanımlıyabiliriz.

6. İşe yaramayan çözüm yerine farklı ne yapmalıyım?

Allahtan insan canlısı sorun üretmede pek de yaratıcı değil. İşe yaramayan ama sık kullandığımız teknikleri sıralamak mümkün:

1. İşe yaramadığı halde ısrarla sorun yaşadığımız kişiye değişmesini söyleriz. Kronik hale gelmiş sorunlara bakarsak hepsinde bu ortak yanı görebiliriz. Anne çocuğa bıkmadan “dersini çalış” der. Çocuk çalışmaz. Anne tekrar eder. Çocuk çalışacağı varsa çalışmaz. Anne ısrar eder. Bu böyle çocuk okulu bitirene kadar, ya da okuldan ayrılana kadar devam edebilir.

2. Yalnızca değişmesini talep etmeyiz, aynı zamanda bu değişimden hoşlanmasını bekleriz. Kızımız yemekten kalkar kalkmaz odasına gidip arkadaşına mesaj atacak. Anne sofrayı kaldırıp bulaşık makinesine yerleştirmesini ister. Kız söylene söylene denileni yapar. Anne bununla yetineceğine, kızın söylenmesini sorun yapar. Bulaşık yıkamaktan keyif alınabilir tabii. Ama herhalde bulaşık yıkamak keyif alınacak işler sıralamasında başlarda gelmez.

3. Bazen da işi yapmasını sağlamakla yetinmeyip, bizim haklı olduğumuzu kabul etmesini isteriz. Yönetici, projesi için bir eleman daha isteyen proje sorumlusuna istediğini veremez. Diğer projenin çok daha acil olduğunu ve yetişmezse ciddi zarara uğrayacaklarını anlatır. Proje sorumlusu bunun adil olmadığını, hep başkalarının kayırıldığını söyler. Yönetici bir kere daha anlatır. Kendisine hak vermediği için haksızlık ettiğini söyler. Böylece haksızlık yapıldığını söyleyen kişi sayısı birken iki olur. Ve bu böyle devam eder. Yine işin mevcut kaynakla yapılmasını sağlamakla yetinmeyip, ille de haklı olduğunun onaylanmasını ister.

4. Bir başka işe yaramayan strateji de; talep edilen şeyi dolaylı bir biçimde iletmektir. Varsayarız ki kişiler bizim aklımızdan geçenleri okurlar ve ne yapılmasını istiyorsak yaparlar. Oysa insanlar benim aklımdan geçeni okuyamazlar. Okusalar bile niye yapsınlar. Bu nedenle insanların ne yapmalarını istiyorsak, adam gibi talep etmemiz gerekir.

Anne çocuğunun yemekte sık sık masadan kalktığından şikayet ediyor.
Terapist: “Peki, siz bu durumda ne yapıyorsunuz?”
Anne: “Oğlum lütfen yemeğini bitirmeden kalkma” diyorum.
Yani çocuğa daha kimse doğru dürüst bir “otur oturduğun yerde” dememiş.
Terapist: “Peki hanımefendi bu akşam büyük ihtimalle aynı senaryo tekrar edilecek. Çocuğunuz yine masadan kalktığında, gözlerinin içine bakarak, kararlı bir biçimde ‘otur ve yemeğini bitir’ der misiniz? Babadan da önceden konuşarak sizi desteklemesini talep eder misiniz?”

Yönetici sürekli olarak işe geç gelen çalışana, dolaylı bir biçimde ve genellikle espriler yaparak bu konuya ne kadar önem verdiğini anlatmaya çalışıyor. Tabii çalışan da ciddiye almıyor. Ve bu böyle sürüp gidiyor.

Koç: “Lütfen yarın sabah bu arkadaşı odanıza çağırıp, bu konudaki son uyarınızı yaptığınızı, espri yapmadan, gözlerinin içine bakarak, net ve kararlı bir biçimde iletebilir misiniz? Zorlanacaksanız şimdi bir provasını yapalım.”
Yönetici: “Peki, yine geç kalırsa?”
Koç: “Demokrasilerde çare tükenmez. O zaman başka bir şey düşünürüz.”

Şimdi değişim stratejileri, okumak için tıklayınız.

17.09.2006

Benzer İçerikler :

İnsanın Doğası 2

Geçen hafta tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz diye sorduk. Bu soru önemliydi çünkü eğer insan davranışın...

Epigenetik İlkeler - III

Son iki haftadır, insana dair çok tartışılan"doğa mı (genetik mi) yoksa yetiştirilme mi (çevre mi)?"sorusundan bahsediyor ve bu meşhur soruya bir...

Aldatma ve İhanet 1: Terapiye Yansıyanlar

Geçen hafta İstanbul’un yakın tarihinin terapiye nasıl yansıdığı üzerinde durduk. Hafif de kafa bulduk. Devam edelim. Evlilikle ilgili sorunların ...

Dayanıklılık 3

Son iki hafta “hayatta dayanıklı olma” üzerinde durduk, kaldığımız yerden de devam ediyoruz. Ama önce bir özet: Deprem, kaza, iş kaybı gibi çok ...

İlginizi Çekebilir :

Korku Kültürü - II

Geçtiğimiz hafta, dış kaynakların etkisiyle oluşan, yoğun biçimde içselleştirilmiş ve makul sınırları olmaksızın yaygınlaşmış korkulardan söz etmiş; bir ...

Ergenin Aklı 1

Ergenlik dönemi, çocuklar ve aileleri için genellikle biraz sıkıntılı bir dönemdir. Çocuk, ergenlik dönemine girmesiyle birlikte, kendi isteklerine göre ...

Evlilikler Nasıl Başlar Nasıl Biter 5

Geçen hafta beraberliğini bir an önce bitirmek isteyenler için uygulayabilecekleri, bilimsel temeli sağlam, garantili teknikleri sırasıyla anlatm...

Beyin Yıkama

Daha önceki yazılarımızda Kahneman ve öğrencilerinin karar alma ve bununla bağlantılı olarak, karar almayı etkileyen ikna yöntemlerinden söz etmiştik. İyi bir...