Keşif Alanlarını Desteklemek
İnanması ne kadar güç olsa da, insanoğlunun dünyaya getirdiği minik insancıklar, hayatta kalmalarını sağlayan bir dolu refleks, duyu, dürtü, her yaşantıyı kaydeden ve müthiş bir hızla öğrenen bir beyinle doğuyor. Kimi zaman tembel olduğunu düşündüğünüz çocuğunuz aslında her saniye uyum sağlamak, keşfetmek ve gelişmek için üstün bir çaba harcıyor.
Geçtiğimiz hafta, her çocuğun tamamen kendine özgü yeteneklerle doğduğundan söz etmiş ve ister istemez her çocuğun kendi seçtiği bir konu ile kendine özgü bir biçimde, doğal olarak ilgilendiğini söylemiştik. Bizim ise kimi zaman onların bu doğal eğilimlerini budadığımızı ve yerlerine merakını ve hevesini gözardı ederek bir dolu uğraş koyduğumuzu, bu budama işlemini kimi zaman, fark etmeden kendi isteklerimizde ısrar ederek, kimi zaman da onun için neyin iyi olacağına karar vererek yaptığımızı söylemiştik.
Kuralsızlık Değil!
Bu söylediklerimiz çocuklara kural koymamak ve tüm kararları onlara bırakmak gerektiği anlamına gelmiyor elbette. Bir küçük açıklama yapmak gerekiyor burada; kimi zaman çocukları disipline etmenin güç yanlarından biraz olsun kurtulmak için geliştirdiğimiz ve “özgür birey yetiştirmek” adına katlandığımızı söylediğimiz davranışlara hoşgörüyle yaklaşmak sandığımızın aksine çocuklara kendilerini iyi hissettirmiyor. Çocuk, güvende hissetmek, sınırlarını ve bulunduğu ortamın kurallarını bilmek istiyor. Aile içerisindeki güç dengesine uygun şekilde davranmak, aslında çocuğu da rahatlatıyor.
Dolayısı ile çocuğun en büyük ihtiyacı, duygusal ya da fiziksel anlamda temel ihtiyaçlarının (onay, sevgi, ilgi, yemek… vb.) karşılanacağından emin olduğu bir güven ortamında, keşfetmek. Gözlemleyin, sağlıklı bir bağlanma yaşayan 2 yaşında bir çocuğun en keyifli anı, annesinin onun için orada olacağını kontrol edip bundan emin olduktan sonra onun kucağından inip büyük bir merakla etrafı keşfe çıktığı andır.
Küçük Ama Büyük Sır: Oyun
Size küçük bir sır: Çocuğun doğal merakını köreltmeden ona öğretmek, onunla doğru biçimde “oyun oynamak” tan geçiyor. Kimi zaman küçümsediğimiz, kendi işlerimizle ilgilenebilmek için “hadi oyun oyna” dediğimiz anlar aslında büyük fırsat anları. Sanılanın aksine bu anlarda, ebeveynin doğru müdahaleleri kritik önem taşıyor. Bunun iki temel nedeni var; birincisi, ebeveynle oynanan oyun sırasında, çocukla ebeveynin aynı şeye dikkatlerini yöneltiyor olması öğrenmeyi ciddi anlamda pekiştiriyor. İkincisi, oyun sırasında kurulan pozitif ilişki sırasında çocuğun bütün algı kanalları açılıyor.
Oyun Ne İşe Yarıyor?
Çocuklar aile bireyleri ile oyun oynarken:
- Yaşanan sıcaklık ilişkilerini güçlendiriyor, çatışma yönetimini, problem çözmeyi, akıl yürütmeyi, sebep-sonuç ilişkisini, fikirleri sınamayı, ilişki kurmayı ve yönetmeyi, diğerlerinin duygu ve zihinsel durumunu davranış ve mimiklerden okumayı ve bunlara cevap vermeyi ve işbirliğini öğreniyor.
Oyun ve kurallar arasındaki ilişkiyi belki bir benzetmeyle daha iyi anlatabiliriz. Futbolun uyulması gereken bir sürü kuralı vardır. Ama hiçbir futbolcu bu kurallara uymak zorunda kaldığı için, içinden geldiği gibi oynayamadığından şikâyet etmez.
- Oyun sırasında yapılan (oyunu yönetme amacı taşımayan) tasvirler, açık uçlu sorular ve açıklayıcı konuşmalar, pozitif duygu ve ortak dikkat yönelimi ile birleştiğinde, akademik başarının temelinde yatan dil gelişimini ciddi anlamda geliştiriyor.
- Yapıcı biçimde desteklendiğinde çocuğun başarabileceğine olan inancını ve kendine güven duygularını pekiştiriyor.
- En önemlisi de, ebeveynler çocuklarını tanıyor, onların güçlü yanlarının ne olduğunu görüyor.
Bu nedenle yapmamız gereken, çocuğa bu güvenli ortamı yarattıktan sonra:
- Çocuğun bu müthiş keyif aldığı keşif anlarına, onunla “oyun” oynayarak dahil olabilmek
- Bu “oyun” anlarını, çocuğun güçlü yanlarını, yeteneklerini keşfetmek için birer fırsat olarak değerlendirebilmek
Peki nasıl oyun oynamak gerekiyor? Oyun sırasında çocuğumuzun güçlü yanlarını nasıl fark edeceğiz? Bu konuları önümüzdeki haftalarda detaylı olarak ele alacağız.
Benzer İçerikler :
Bayağı bir yıllar önce, seanslarda danışanlar burcumu sormaya başladılar. Önceleri umursamadım. Oğlak, dedim geçtim. Zamanla burcumun pek de makbul bir burç ...
Bu hafta başarılı yöneticilerin kullandığı dördüncü ve son anahtara geldi sıra. Çalışanlar zamanla merdivende hep bir basamak daha yukarı çıkmak, daha fazla ...
Temel sorumuz şuydu: Başarıyı; kıyaslamanın ve yarışın tuzağına düşmeden, örselenmeden ve yıpranmadan yani tadını çıkararak ve mutluluğu ıskalamadan yaşamak...
Geçtiğimiz hafta, her bireyin ve topluluğun sorgu sual kabul etmeyen, sarsılmaz, “mutlak” fikir ve inanışlara sahip olduğundan söz etmiş ve ...
İlginizi Çekebilir :
İnternette kolaylıkla yorumlayamayacağımız, anlam veremeyeceğimiz bir ilişki türünün ortaya çıktığından söz ettik. Eşinin iş seyahatinde bir...
Geçen haftaki yazımızda geleneksel ekonominin genellemeleriyle insanı standardize ettiğinden ve “öngörülebilir” varsaydığından, bu yaklaşıma meydan ...
1999 Marmara Depreminden sonra bölgeye giden meslektaşlarımız çok ilginç bir durumla karşılaşmışlardı. Aslında bu, hiç beklemediğimiz ya da bizi çok şaşırtan ...
Aslında hiç de niyetim yoktu Orhan Pamuk meselesine bulaşmaya. Çarşı zaten yeteri kadar karıştı, “bırak tarihçiler karar versin” dedim kendi ...