Ne olacak bu Lübnan'ın hali?
Terapistlere travma eğitimleri ve süpervizyonları için birkaç yıldır netameli coğrafyalara gidip geliyorum. Hem monoton hayatıma bir renk katılıyor, hem de Chairman Mao’nun izinden giderek insanlara “balık tutmasını” öğretiyoruz.
Yaklaşık bir yıl önce Lübnan’lı terapistler temel travma eğitimlerini aldılar. Uygulamaya da başladılar ama tüm karmaşık becerileri öğrenirken verilmesi gereken süpervizyonu bir türlü gidip verememiştim. Ne zaman ayarlasak tam gidiş tarihinde çarşı karışıyor, bombalar atılıyor, insanlar ölüyor. Yine gidiş tarihim böyle bir zamana rastladı. Artık iptal etmedim havaalanı açılır açılmaz gittim.
Akşamları da tabii “Lübnan nasıl kurtulur” muhabbetleri. Bu konuşmalarda öğreniyorum ki, en azından son kargaşada, kimse kimseyle vuruşmamış, ölen ya da yaralanan da olmamış. Olan şu: Bir sabah yüzlerce motosikletli adam, ellerinde Kalaşnikoflar Beyrut’un içine dağılıp günlerce havaya ateş edip üstün terör havası estiriyorlar. Zaman zaman da sanki bir vuruşma varmış görüntüsü veriyorlar.
Bunu yapan Hizbullah. Devlet, ordu, polis karış(a)mıyor. Yalnızca Harriri’nin sarayı korumaya alınıyor, o kadar. Bu böyle bir süre gidiyor. O sırada Amerikan uçak gemisi İran körfezine giriyor. Arkasından da olaylar başladığı gibi bitiyor. Yani Hizbullah iki de bir gücünün nereye kadar uzandığını test ediyor, Amerika da bu gücün sınırsız olmadığını göstermeye çalışıyor. Benzer bir süreç Filistin için de geçerli. Oradaki aktör de Hamas. Her ikisi de İran’ın uzantısı. Her türlü kaynak oradan geliyor.
Benim anladığım; yüzyıllar boyu bu gibi savaşlarda pazarlık unsuru olarak oluşturulan kriterler oluşturulamıyor. Daha doğrusu oluşturulması mümkün değil. Aynı sorun Naziler ve Sovyetler Birliği zamanında da geçerliydi. Eğer sizin misyonunuz “üstün ırkı” dünyaya hakim kılmak ya da “dünyanın bütün işçileri birleşin” ise, uluslardan ve onların sınırlarından çok farklı bir kategoride konuşuyorsunuz demektir. Yani savaşınız, dünyanın bütün işçileri birleşene kadar veya ırkınız dünyaya hakim olana kadar, yani bütün sınırlar ortadan kalkana kadar bitmeyecek demektir.
Hitler “ya hep ya hiç” dediği için iş kaba kuvvetle halloldu. Rusya ile bu sorunun ortadan kalkması, ancak Rusya’nın savaşını serbest ekonominin ilkeleriyle sürdürmeyi kabul etmesiyle mümkün oldu. Yani kategori değiştirdi. Hamas ve Hizbullah’la, daha doğrusu İran’la bu nedenle anlaşmak mümkün gözükmüyor. Eğer misyonunuz Cihad ise ve bunu kendi anlayışınıza göre yorumluyorsanız, yani dininizi ve yaşam tarzınızı zorla da olsa yaymak diye anlıyorsanız anlaşmak mümkün değildir. Anlaşılan İran meselesi ya Almanya ya da Rusya model alınarak çözülecek.
Beyrut sahilinde inanılmaz bir gün batışı. Hafif rakılama durumları. Kebaplar, humus vs. eşlik ediyor. Birden yanımdaki hanım meslektaşım “kes lan” diyor. Ermeni olduğu aklıma geliyor. “Allahım bana bunu yapma” diyorum. Gülüyor. Rahatlıyorum. “Otur bakiim şuraya” diyor. Sonra çok düzgün bir aksanla Türkçe konuşuyor.
Aile Antepli. Ortalık karışınca Türk komşuları bütün aileyi çuvallara koyup, at arabasıyla Suriye sınırına kadar götürüyor. Suriye’ye yerleşiyorlar. Orası karışınca Beyrut’a geliyorlar. Şimdi yine nereye göç edeceklerini düşünüyorlar. Hristiyan oldukları için Hizbullah’tan korkuyorlar. Boşuna değil korkuları. Adamlar Beyrut’un yarısına hakimler.
Bir gün baba Antep’e geliyor. Annesinden tarifi almış, çocukluğunun geçtiği evi buluyor. Annesinin yatak odasında, duvardaki bir tahtayı yerinden oynatarak oyuncaklarını sakladığı boşluğa elini daldırıyor. Annesinin çürümüş oyuncaklarını buluyor.
Masada benden başka herkes bir yerden bir yere göçmüş. Herkese bir hüzün basıyor. Becerebilsem ağlıyacağım. “İstanbul’a gelin” diyorum. Kocasının ufak bir restoranı var. “İstanbul’da Lübnan restoranı yok, çok iş yaparsınız” diyorum. Şaka diye başlıyor ama neticede iş ciddiye biniyor. Bakalım belki sahibi Ermeni bir Beyrut restoranımız olacak. Eğer olursa gelirsiniz değil mi?
13.07.2008
Benzer İçerikler :
Seansın daha başında, ama tartışmanın en hararetli yerinde elektrikler gidiyor. Tabii klima da. Dışarıda havanın 38 derece olduğuna dair dedikodular var. Kadın ...
Geçen hafta David Rosenhan’ın bir araştırmasını özetlemiştim. Sekiz sahte hasta, yani normal kişi, akıl hastanesine sanki hastaymış gibi baş...
İş dünyasını temelde birkaç kriter ya da hedef ilgilendirir: Verim, karlılık, çalışan bağlılığı, müşteri bağlılığı ve işten ayrılma oranı. Belki bunlara ...
Geçenlerde ekibiyle ilişkisini düzenlemek amacıyla bir araya geldiğimiz bir yöneticiyle “çalışan bağlılığının” organizasyona katkısı üzerinde...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta Türk Milleti’nin seçimlerde nasıl her seferinde ortak aklını, sağduyusunu çalıştırıp, rivayet edilenin tersine bazan en doğru kararı...
Geçen hafta işyerlerine, ekiplerine ve çalıştıkları kurumlara bağlılığı yüksek olan çalışanların profili üzerinde durmuştuk. Bununla da kalmayıp, “bağlı ...
İnsanlar 6 saniye içinde hiç tanımadığı birinin öğretme becerisi veya dışadönüklük gibi bir kişilik özelliği hakkında doğru tahminde bulunabiliyor. Son ...
CCL’in (Center for Creative Leadership) “başarılı yöneticiler” ve “inişe geçen yöneticilerle” yaptığı araştırmaya devam ...