Popüler Psikoloji Mitleri - II
Geçen hafta sizlere, psikolojinin günlük yaşamımızın ne denli içinde bulunduğundan bahsetmiş ve hayatın içinden bir konu olması nedeniyle, sürekli psikolojiye dair bilgi bombardımanına tutulduğumuza değinmiştik. Kısaca hatırlatalım:
Yaşama ait her tema bize yakındır. Bu nedenle, bu temalar üzerine çok yazılır, çizilir. Ancak, okuduklarımızın ya da duyduklarımızın hepsi gerçek değildir. Çoğu kez yanlışlar, doğru gibi gösterilir veya doğrular, yanlışlar ile süslenip bezenerek çarpıtılır. Gün gelir ki artık doğru ile yanlışı ayırt etmek çok zordur; mitler dört bir yanı sarmıştır. Popüler psikoloji mitlerinin hüküm sürdüğü bugün, gerçek bildiğimiz pek çok şey aslında yalnızca fabrikasyondan ibarettir.
Geçen hafta, bu mitlerden çok sükse yapmış olan birkaçına değinmiştik. Bu hafta, insan hayatında belirgin değişimlerin yaşanabildiği iki dönem olarak bilinen ergenlik ve orta yaş dönemleri ile ilgili yerleşmiş yanlış inanışları ele alarak devam edeceğiz.
“Ergenlik döneminde mutlaka ciddi psikolojik problemler yaÅŸanır”
Aslında, psikoloji alanına yön vermiÅŸ pek çok kiÅŸinin bu mitin oluÅŸmasında payı var. Ergenlik dönemini her zaman için “fırtınalı ve stresli” olarak tanımlayan psikologlar (örneÄŸin, Stanley Hall) veya “ergenlik döneminde normal olmak anormaldir” gibi bir yaklaşımı olan uzmanlar (örneÄŸin, Anna Freud) bu inancın temelini attılar. Bugün, “Ergenlik size ne çaÄŸrıştırıyor?” diye soracağınız pek çok kiÅŸi, büyük olasılıkla, “gerilim”, “isyan”, “çatışma” gibi olumsuz yüklü kelimeler sıralayacaktır (Bandura, 1964). SaÄŸlık uzmanlarının bile pek farklı düşünmediÄŸi bilinmektedir.
Evet, ergenliÄŸin psikolojik anlamda yıpratıcı bir dönem olabileceÄŸi doÄŸrudur. Ancak, bu evrensel bir gerçeklik niteliÄŸinde deÄŸildir. Bazı ergenler fazlasıyla stres yaratan psikolojik mücadeleler içerisinde olabiliyorken, bazıları için durum çok daha iç açıcıdır. Yapılan bir çalışma, ergenlerin yalnızca %20’sinin psikolojik stres yaÅŸadığını, geriye kalan %80’inin ise genel olarak olumlu duygu durumuna sahip ve çevresi ile uyumlu iliÅŸkiler içerisinde olduÄŸunu göstermiÅŸtir (Offer&Schonert-Reichl, 1992). Üstelik kültürler arası belirgin farklar da gözlemlenebilmektedir. ÖrneÄŸin, Japonya, Çin ve Batılı olmayan baÅŸka birçok kültürde, ergenlik, huzur ve sükûnetin hâkim olduÄŸu bir dönem olarak bilinmektedir.
Belirgin duygusal sorunların veya iliÅŸki problemlerinin daha farklı nedenlerden kaynaklanabileceÄŸini unutmamak gerekir. Altta yatan sebep, depresyon, davranış bozukluÄŸu veya yıkıcı nitelikte bir aile yapısı olabilir. “Ergenlik döneminde mutlaka ciddi psikolojik problemler yaÅŸanır” inancı, ağır sorunları olan bir kiÅŸinin yalnızca bir geçiÅŸ döneminde olduÄŸunun düşünülmesine ve takibinde, ihtiyacı olan psikolojik destekten mahrum kalmasına sebep olabilir.
“ÇoÄŸu insan 40’larında veya 50’lerine yaklaşırken orta yaÅŸ krizine girerler”
45 yaşındaki bir adam yıllardır hayalini kurduÄŸu Porsche otomobili aldığında, farklı ÅŸekilde sakal bıraktığında ya da saç ektirdiÄŸinde, 23 yaşında bir genç kız için eÅŸini terk ettiÄŸinde veya günün gurusu ile çalışmak için Himalayalara gittiÄŸinde, pek çok insan hemen bir “orta yaÅŸ krizi” açıklaması ile çıkagelir.
Orta yaÅŸa dair bu karanlık inanç, ilk olarak Dante’nin İlahi Komedya eseri ile ortaya çıktı. Daha sonra, 1965’te, psikanalist ve organizasyon psikologu olan Elliot Jacques “orta yaÅŸ krizi” terimini dillendirdi. 1976’da, Amerikalı yazar Gail Sheehy’nin kitabı ile ise fenomen iyice zihnimize yerleÅŸti. 1994’e gelindiÄŸinde, genç eriÅŸkinlerin %86’sının bir “orta yaÅŸ krizi” gerçekliÄŸine inanıyor olduÄŸu anlaşıldı.
Toplumumuzda orta yaÅŸ, kiÅŸinin, giderek yaklaÅŸan ölüm, yaÅŸanan fiziksel düşüş ve gerçekleÅŸmemiÅŸ hayaller ile yüzleÅŸtiÄŸi ve belirgin bir biçimde kendini sorguladığı, bol türbülanslı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Hâlbuki yapılan çalışmalarda, orta yaşın özellikle zor ve stres dolu bir dönem olduÄŸuna dair hiçbir bulguya rastlanmamaktadır. Yaklaşık 3000’i orta yaÅŸlarda olan 7000 küsur kiÅŸiyle yapılan bir araÅŸtırmada, sanılanın aksine, 40-60 yaÅŸ arası kiÅŸilerin, geçmiÅŸe göre hayatları üzerinde daha çok kontrol sahibi olduklarını hissettikleri ve memnuniyet seviyelerinin yükseldiÄŸini ifade ettikleri görülmüştür. AraÅŸtırmacının orta yaÅŸ krizini nasıl tanımladığına göre deÄŸiÅŸmekle beraber, genel olarak, çalışmalara katılan kiÅŸilerin %10’u ile %26’sı arasındaki bir kısmının orta yaÅŸ krizi yaÅŸadığı anlaşılmıştır. Yani, “orta yaÅŸ krizi”, zannedildiÄŸi gibi katiyetle herkesin kendini içinde bulacağı bir süreç deÄŸildir.
Bu hafta, kendimizi ve etrafımızdakileri anlamlandırmak açısından yaşantımızda önemli bir rol oynayabileceğini düşündüğümüz iki konuyu sizlerle paylaştık. Haftaya, insana ve hayata dair popüler psikoloji mitlerinden bahsetmeye devam edeceğiz. Şaşırmaya ve bildiklerinizi unutmaya hazır olun.
Kaynak
Lilienfeld, S.O., Lynn, S.J., Ruscio, C., & Beyerstein, B.L. (2010). 50 great myths of popular psychology: Shattering widespread misconceptions about human behavior. United Kingdom: Wiley-Blackwell.
03.12.2010
Benzer İçerikler :
Son iki yazımızda soruyu şöyle sormuştuk: Yarışmaya, statüye ve kıyaslamaya odaklanmayan bir yaşam kurmak bir fantezi midir? Başarıyı; kıyaslamanın ve yarışın ...
Geçtiğimiz iki hafta güzel aklımızın bize oynadığı oyunlardan söz ettik. Daha sonra da sosyal desteğin, arkadaşlar ve akrabalarla kurulan iyi ilişkilerin ...
Gallup Enstitüsü’nün deÄŸiÅŸik sektörlerde ve ülkelerde yüksek performans gösteren 8000 yönetici ile yaptığı geniÅŸ kapsamlı bir çalışmayı özetlemey...
Figen Hanım büyük bir şirketler grubunda üst düzey yönetici. Yedi yıldır aynı firmada. Herkes onu çok seviyor. Pek çok kişi ona hayran. Yöneticisi aynı zamanda ...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta, “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili olarak yanlış anlaşılan bir kaç noktayı netliÄŸe kavuÅŸturmaya çalışmıştık. Parantezi kapayÄ...
Malum küresel kriz, tüm dünyayı olduÄŸu gibi Türkiye’yi de ciddi biçimde etkiledi. Ne yazık ki hala da etkilemekte. Hizmet verdiÄŸimiz pek çok ÅŸirket, ...
Geçen hafta, strese bağlı bozuklukların ve hastalıkların önemli bir nedeninin beynin gerçek tehlikeyle hayali tehlikeyi ayırt edememesinden kaynaklandığını...
Gallup Enstitüsü’nün deÄŸiÅŸik sektörlerde ve ülkelerde yüksek performans gösteren 8000 yönetici ile yaptığı geniÅŸ kapsamlı bir çalışmayı özetlemey...