Emre Konuk

Popüler Psikoloji Mitleri - III

Bu köşeyi sıklıkla takip eden okurlarımız bilirler, bilinmeyenlere ve yanlış bilinenlere değinmeyi kendimize vazife edinmişizdir. Geçen haftalarda popüler psikolojiye dair birtakım mitlere değinmiştik. Bu hafta da “yarı doğrular” ile sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Kişiler arası iletişimde büyük etkisi olabilen, sosyal ilişkilere ket vurabilen bir çarpıtma örneği ile başlayalım:

“Öfkeyi dışa vurmak, içine atmaktan iyidir”

Bu görüşün hakim olduğu birçok popüler psikoloji ürünü, kızdığımız şeyleri “sistemimizden çıkarmamız” gerektiğini vurgular. Paralel olarak, pek çok insan aynı felsefeyi benimsemiştir. Üniversite öğrencileri ile yapılan bir araştırmada, katılımcıların yüzde 66’sının öfkeyi dışa vurmanın, agresyonu (öfke duygusu ve/veya saldırganlık eğilimi) azaltmak için etkili bir yöntem olarak kabul ettiği görülmüştür.

Dışavurumun öfke ve saldırganlığı azalttığına dair inanış yeni değildir; yaklaşık 2000 senelik bir geçmişi vardır. İlk olarak, Yunanlı düşünür Aristoteles’in Poetika adlı eserinde ortaya konmuştur. Aristoteles, trajik oyunlar izlemenin kişide katarsise, yani, öfke ve diğer olumsuz duyguların dışavurumu ile ulaşılan tatmin edici bir psikolojik rahatlama deneyimine olanak verdiğini dile getirmiştir. O dönemlerde gerçek kabul edilen pek çok inanış zamanla tarih olurken, katarsise yönelik inanış çağlar boyu varlığını sürdürüp günümüze gelmeyi başarmış, hatta yakın dönemde daha da kıdem kazanmıştır. Özellikle, psikoloji alanında en çok tanınan kişi olduğunu söyleyebileceğimiz Sigmund Freud bu konuda çok etkili olmuştur. Freud’a göre, dışa vurulmamış öfkenin olumsuz psikolojik sonuçları kaçınılmazdır.

Bugün ise aynı inanış birçok kitapta ve filmde karşımıza çıkar. Analyze This ve Anger Management filmleri “içine atma” mesajının aktarıldığı filmlere iyi birer örnektir. Bu filmlerdeki “öfkeli adamlar” kızdıkça bir yastığı yumruklar, küfreder veya pencereyi açıp avazı çıktığı kadar bağırırlar. Ruh sağlığı alanında çalışan pek çok uzman da kimi zaman danışanlarına benzeri edimlere yönelik önerilerde bulunmaktadır.

Katarsis hipotezinin kısmen çarpıtılmış olduğunu söyleyebiliriz. 40 yılı aşkın süredir yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyor ki bir kişiye yönelik doğrudan veya dolaylı biçimde (örneğin, öfke duyulan kişinin yüzünü hayal ederek yastık yumruklamak) dışa vurulan öfke, rahatlama ile değil, aksine, daha fazla agresyon ile sonuçlanmaktadır.

Ancak dışavurum, öfkenin kaynağına yönelik yapıcı problem çözme ile, buna ilişkin becerilerle bir bütün olarak tasarlandığında, olumsuz duyguları azaltmakta etkilidir. Bir başka deyişle, bireyin öfke duyduğu kişiye, yumuşak ve çözüm odaklı bir şekilde ve “ben” diliyle duygularını ifade etmesi, kendisini daha iyi hissetmesine ve çatışmanın çözümlenmesine yardımcı olabilir. Tahmin edersiniz ki bu, öfke duyulan kişiyi düşünerek bir yastığı yumruklamaktan veya duvarlara bakıp bağırmaktan oldukça farklıdır.

Şimdi de romantik ilişkilerimizi yakından ilgilendiren bir mite biraz değinelim:

“Zıt kutuplar birbirini çeker”

Fizik kanunlarına göre doğru olabilir, ama konu romantik ilişki olunca iş değişir. Romantik ilişkilerde çekim kanunu pek çok insanın sandığının aksine, tümleme ilkesi ile değil, eşleme ilkesi ile açıklanabilir.

Bahsettiğimiz inanış, popüler kültürün içine işlemiş olduğundan sürekli karşımıza çıkar durur. Bin bir türlü farklılıklarına rağmen birbirlerine tutkulu bir şekilde aşık olan iki insanın hikayesi her zaman ilgi çekicidir; Hollywood’a her daim ekmek çıkarabilecek bir malzemedir. Örneğin, çoğunuzun bilebileceği You’ve Got Mail  filmi zıt kutuplarını aşkını konu alan bir filmdir.

Tam olarak ilk nasıl ortaya çıktığı bilinmemekle beraber, birtakım açıklamalar mevcuttur. Bunlardan biri, kişilerin, eksiklerini tamamlayarak kendilerini bir “bütün” yapacak bir diğerine ihtiyaç duymaları ve gerek kendi maneviyatları gerekse popüler kültürün etkisi ile böyle birinin varlığına derinden inanmalarıdır. Bir diğeri ise, kişiler arasında, kopukluk veya çatışma yaratmayan nitelikte birkaç farklılığın bulunmasının ilişkiyi canlı tutabileceği gerçeğidir. Çiftler arasında ufak tefek farklılıklar olabilir; bu, ilişkiye iyi gelebilecek bir unsurdur. Ancak, kişilerin özelliklerine ve hayat görüşlerine dair belirgin farklılıklar söz konusu olduğunda, kişiler birbirini çekmezler, aksine, iterler.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki bizi duygusal olarak en çok çeken kişiler, kişilik, tutum ve değerler açısından bize en yakın olanlar. Benzerlik arttıkça çekim de artar. Üstelik benzerlik yalnızca ilk baştaki çekimin bir belirleyicisi değil, aynı zamanda uzun vadedeki memnuniyetin de bir öngörücüsüdür. Bu, romantik ilişkiler için olduğu gibi, arkadaşlık ilişkileri için de geçerlidir.

Bu hafta, sosyal ilişkilerimizi etkileyebilecek iki inanışı ele aldık. Haftaya yine ilgi çekici konular ile bu köşede olacağız.

Kaynak

Lilienfeld, S.O., Lynn, S.J., Ruscio, C., & Beyerstein, B.L. (2010). 50 great myths of popular psychology: Shattering widespread misconceptions about human behavior. United Kingdom: Wiley-Blackwell.

10.12.2010

Benzer İçerikler :

İyimser Çocuklar Yetiştirebilmek

Daha önce birkaç yazımda hayatta iyimser veya kötümser olmanın ne gibi sonuçlar doğurduğunu dile getirmiştim. İş yaşamında, okulda, yakın ilişkilerde, ru...

Müşteri Bağlılığı

Var olan müşterileri korumanın ve dahası, onların yeni müşteriler getirmelerini sağlamanın yolu nedir? Önümüzdeki haftalarda, müşterilerinizi sadık ve kazançlı ...

Güvenli Bağlanma 2 (Harlow'un Maymunları 2)

Geçen hafta bağlanmanın doğası, yaşamımızda ne kadar önemli yeri olduğu, bağlanmanın oluşumunda meydana gelecek tersliklerin neye mal olabileceği üzerinde ...

Dil ve Kognisyon - II

Geçtiğimiz hafta, özellikle kognitif psikoloji ve nöropsikoloji gibi alanlarda yapılan birçok bilimsel çalışmanın, dil ve düşüncenin evrenselliğine dair...

İlginizi Çekebilir :

Motivasyon - III

Geçen yazımızda motivasyon kuramının tarihsel sürecini ele almış ve bunun iş dünyası için ne anlama geldiğini paylaşmıştık. Bilimin ortaya koyduğu bulgularla...

Kenya'da Demokrasi

Nairobi'de daha işimiz bitmedi. Üç günlük travma eğitimini süpervizyon izliyor. Bir hafta süreyle, Nairobi ve civarındaki kliniklerde çalışan ve eğitime ...

Kariyer Mutluluğu: Her gün yaptığınız işi seviyor musunuz?

Bu, kendimize sorabileceğimiz en basit ama en önemli soru olabilir. Ancak, yalnızca insanların %20’si bu soruyu kesin bir şekilde “evet” ...

Beyin Yıkama, Propaganda, Etkileme

Bu dizide insan davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini etkileme, yani değişiklik sağlama yöntem ve stratejileri üzerinde durduk. Beyin yıkama, yöntem ...