Emre Konuk

Popüler Psikoloji Mitleri - IV

Bildiğiniz gibi bir süredir sizlere popüler psikoloji endüstrisinin katkılarıyla üretilen ve toplumun büyük bir kesiminde gerçek olarak bilinen mitlerden bahsediyoruz. Kısaca hatırlatalım:

Gerçek ve kurgunun birbirine girmesi ile “yarı doğrular” ve “tamamen yanlışlar” olarak gruplandırabileceğimiz popüler psikoloji mitleri hayat bulur. Bu mitler, psikolojinin insan yaşantısının içinde yer alan bir alan oluşundan beslenir ve televizyon programları, filmler, kitaplar ve diğer kaynaklar aracılığı ile varlıkları sürekli pekişir.

Bugün, psikolojiye dair yanılsama, çarpıtma ve gerçek dışı kanılar olmaları sebebiyle bazı yazarların (Lilienfeld, Lynn, Ruscio, & Beyerstein; 2010) “psikomitoloji” olarak isimlendirdikleri bu inanışların nasıl ortaya çıktığına ve bunlar hakkında konuşmanın neden önemli olduğuna değineceğiz.

Kulaktan kulağa iletişim

Hiç kuşkusuz insana dair en belirgin özelliklerden biri öyle ya da böyle sürekli bir iletişim içerisinde olması. Özellikle sözel iletişim yaşamımızın önemli bir parçası. Bununla birlikte veya belki tam da bu yüzden, birçok yanlış inanış, sözel iletişim aracılığı ile nesiller boyu aktarılarak senelerce varlığını sürdürebiliyor. Aynı savı defalarca duyunca insan aşina oluyor ve savın tanınırlığı, geçerliliğini saf dışı bırakıyor.

Algısal seçicilik ve hafıza

Gerçekliği çok nadiren tamamen olduğu gibi algılıyoruz. Her birimizin olan biteni kendine göre yorumlayan ve bunu yaparken de gerçeği çarpıtan bir dizi merceğimiz var. Beklentilerimiz ve eğilimlerimizin etkisiyle, dünyayı var olan inançlarımıza uygun düşecek şekilde görüyoruz. Üstelik çoğu kişi görüşünün bu etmenlerden ne denli etkilendiğinin farkında bile değil. Dünyayı olduğu gibi gördüklerini sandıkları bir “naif gerçekçilik” (Ross & Ward; 1996) âlemindeler.

Bir arada bulunma ilişkisini neden-sonuç ilişkisi olarak yorumlama

İki unsurun bir arada bulunması ya da gerçekleşmesi, birinin öbürüne neden olduğu  anlamına gelmez. Yani birlikte var olan iki unsur arasında her zaman bir neden-sonuç ilişkisi olmayabilir. Başka bir şekilde anlatacak olursak, A ve B arasında bir ilişki var ise bu, üç şekilde açıklanabilir: (1) A, B’ye sebep olur, (2) B, A’ya sebep olur, (3) üçüncü bir unsur hem A’ya hem B’ye sebep olur. Ancak birçok defa son seçenek göz ardı edilir ve iki unsur arasında muhakkak bir neden-sonuç ilişkisi olduğu varsayılır.

“Bundan sonra, dolayısıyla bunun yüzünden” yaklaşımı

Neden-sonuç ilişkisinin bir türevidir. Önce var olan bir unsurun, sonra gerçekleşen diğer bir unsura sebep olduğu inancıdır. Placebo etkisi buna iyi bir örnektir. Başınız ağrırken bir ilaç aldığınızda eğer bir süre sonra ağrınız geçerse büyük olasılıkla bunun ilaca bağlı olduğunu düşünürsünüz. Ancak belki ilaç almadan bekleseydiniz zaman içinde ağrınız zaten geçecekti.

Tek yönlü bir örneklemi baz alma

Gerek medyada gerekse günlük hayatın birçok alanında karşımıza çıkan pek çok şey aslında geniş toplumu temsil etmeyen, tek yönlü bir topluluğu baz alarak yapılan genellemelere dayanıyor. Ancak biz aldığımız bilginin temsil gücü olan bir topluluğa dayandığını farz ediyoruz. Dolayısıyla, gerçeğin bizlere dayatılan taraflı bilgiden ibaret olduğunu zannediyoruz. Zaten bizden istenen tam da bu.

Yanlış yönlendiren film ve medya içerikleri

Psikolojik fenomen, filmlerde ve medya araçlarında doğru olmayan, çarpıtılmış veya abartılmış bir şekilde resmedilebiliyor. Bu kaynakların hayata dair her daim doğru bilgi sunduğunu var saymak pek çok konuda yanlış bilgi sahibi olunmasına yol açıyor.

Bir zerre gerçeklikten dem vurma

Bazı psikolojik mitler tamamen fabrikasyon değildir. Dikkat edin, “tamamen” diyoruz; nitekim onlar da epeyce katkı maddesi içerir. Ancak içlerinde bir yerde bir nebze gerçeklik payı bulunur. Başlangıçta var olan gerçek zaman içerisinde iyice süslenir ve ortaya bambaşka bir sav olarak atılır. Zamanla bu şişirilmiş veya sulandırılmış olarak tanımlayabileceğimiz form ile salt gerçeklik ayırt edilemez hale gelir.

Bu bahsettiklerimiz doğru olmayan psikolojik savları sorgusuz sualsiz gerçek kabul etmemize sebep olan yollardan yalnızca birkaçı ve her birimiz zaman zaman bunların etkisinde kalabiliriz.

Psikolojik mitler gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak kişiye zarar verebilir. Ayrıca, bireyin eleştirel düşünme yetisine ket vurarak hayatın pek çok alanında gerçeği kurgudan ayırma becerisini köreltir. Neticede kendimizi akıllıca olmayan ve hatta tehlikeli nitelikte kararlar alan bir grup insanın eline kalmış bulabiliriz.

Duyduğunuzla, gördüğünüzle yetinmeyin; sorgulayıcı olun, diyoruz ve bu konuya burada son veriyoruz. Haftaya yeni konular ile sohbetimize devam edeceğiz.

Kaynak

Lilienfeld, S.O., Lynn, S.J., Ruscio, C., & Beyerstein, B.L. (2010). 50 great myths of popular psychology: Shattering widespread misconceptions about human behavior. United Kingdom: Wiley-Blackwell.

19.12.2010

Benzer İçerikler :

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 3

Hatırlarsanız geçen haftalarda sizlere zihnimizin çalışma prensiplerinden ve bugüne kadar kat ettiği mesafeden söz etmiştim. Son olarak da inançlarımızın ...

İşte Mutluluk - II

Geçtiğimiz hafta, özellikle Türkiye gibi hiyerarşik yapılanmaların ağırlıklı olduğu toplumlarda, iş yaşantısının pek çok çalışanı mutsuz ettiğini; ancak belli ...

Eğitimde Dönüşüm - III

Geçen hafta, eğitim sistemine yönelik beklenti ve ihtiyaçlara dikkat çeken bazı bilimsel çalışmalardan bahsetmiş ve eğitimin ne olması gerektiği üzerinde...

İkna - III

Geçtiğimiz hafta politik, sosyal, pazarlama amaçlı kampanyalarda ve her tür kişilerarası iletişimde mesajın amaca hizmet edebilmesi için, nasıl bir dil ile ...

İlginizi Çekebilir :

Şiddet ve Boyun Eğme

Genellikle sorulur: Nasıl oluyor da bir Hizbullah üyesi evinin bodrumunda bir insanı işkenceyle öldürüp, parçalara ayırıp gömüyor, sonra da, hiç bir şe...

İş En İyi Yapanındır

Eğitim programları düzenlenirken çalışanların zayıf ve güçlü yanları belirlenir ve ne yazık ki çalışanların zayıf oldukları alanlara odaklanılır. Oysa büyük ...

Kırmızı Et Meselesi

Biliyorsunuz bir zaman önce kilolu olmanın ve şişmanlığın, aşırı boyutlarda olmadığı sürece, sağlıkla ve hastalıkla bir ilişkisinin olmadığına değinmiştik. ...

İkna - II

Geçtiğimiz hafta, ikna konusuna giriş yapmış tık. İkna üzerine yapılan araştırmaların akademik alanın dışına çıkamadığına; genel olarak toplumun, kapsamlı ...