Travmadan Performansa - II
Geçen hafta şöyle demiştik: Hayatımız bir anılar koleksiyonudur. Değerlerimiz, tutumlarımız, kişiliğimiz anılarımızla ilgili duygular ve düşüncelerin ürünüdür. Olumlu olanlar yaşamı keyifli yapar. Aşılmayan ve çözülmeyenler yaşamı aşağı çeker.
Bir üst düzey yöneticinin, yöneticisiyle yaÅŸadığı bir sorundan kalkarak nasıl çöktüğünü, bu çöküşün yöneticisinden çok, yaÅŸam boyu yaÅŸadığı travmatik süreçlerle ilgili olduÄŸunu görmüştük. Yöneticisiyle birlikte, yaÅŸamına giren önemli kiÅŸilerin onun “arkasında durmadığını” düşünüyordu. Hayal kırıklığı, kızgınlık, öfke, “ben sevilmiyorum” hissi ve hep dışlandığını düşünmek yaÅŸamını besleyen ana damar olmuÅŸtu.
Travmayı ve yaÅŸamımızdaki önemini anlatmadan önce birkaç yaÅŸam öyküsü daha anlatayım istiyorum. Danışanımımız yine yönetici bir hanım. İşinde baÅŸarılı. Hayatın merdivenlerini yaşıtlarından hep daha hızlı tırmanmış. Yöneticileri onu kurumun “yetenek havuzuna” almışlar. Yani grubun ileride kurmaylarından biri olmaya hazırlanıyor.
Yöneticileri özgüvenini geliÅŸtirmesini, daha giriÅŸimci olmasını, kiÅŸileri yönlendirmede daha verimli olmasını istiyorlar. Figen Hanım’ın biraz konuÅŸunca görünenin aksine, günlük yaÅŸamı pek aksatmasa da, neredeyse her alanda yaÅŸadığı temel bir deÄŸersizlik ve yalnızlık duygusuna sahip olduÄŸunu görüyoruz. YaÅŸamı, görünüşte bu iki yaÅŸantıyı yansıtmıyor. GeniÅŸ bir çevresi var ve genelde baÅŸarılı. Ama deÄŸersizlik ve yalnızlık duygusunun Figen Hanım’ın yaÅŸamının ve kiÅŸisel tarihinin hem içeriÄŸini hem de formunu belirleyen-besleyen ana damar olduÄŸunu varsayıyoruz ve bunun geçerli olup olmadığını araÅŸtırıyoruz.
Figen Hanım bu duygularını haklı çıkaracak pek çok olay ve anıdan söz ediyor. İş arkadaşları, yöneticileri, eşi, erkek arkadaşları, okul arkadaşları, öğretmenleri, anne ve babası bu olayların(travmatik yaşantıların) kahramanları. Yukarıda da söyledik; kişiliğimiz anılarımızla ilgili duygular ve düşüncelerin ürünüdür. O zaman biz de; kendisini değersiz ve yalnız ve dışlanmış hissettiği anıları hatırlamasını istedik. Her zaman değil ama genelde, hatırlanan ilk anı sonrakilere zemin hazırladığı için önemlidir.
Figen Hanım’ın hatırladığı ilk anı şöyle: Baba Almanya’da iÅŸ buluyor ve gidiyor. GidiÅŸine bir anlam veremiyor. Yani baba birden yok oluyor (deÄŸersizlik-yalnızlık). Anne İstanbul’da iki çocukla yaÅŸamı sürdürüyor. Bir zaman sonra anne Figen Hanım’ın kardeÅŸini de alarak Baba’nın yanına, Almanya’ya gidiyor (deÄŸersizlik-yalnızlık). Anne Figen Hanım’ı köydeki Teyze ve Anneanne’ye bırakıyor (deÄŸersizlik-yalnızlık).
Hayat bir kere ana damarını bulmasın, artık girdiÄŸi kulvardan kolay kolay çıkamıyor. Anne arada köyü arıyor. Ama Teyze ve Anneanne Figen Hanım’ı “üzülür” diye annesiyle konuÅŸturmuyorlar (deÄŸersizlik-yalnızlık). Yazları geldiklerinde Figen Hanım çok mutlu oluyor. Anne ve Babasına neredeyse yapışıyor. KardeÅŸinden uzak duruyor ve ona çok kızgın. Her geliÅŸlerinde ona “bir daha gitmeyeceklerini” söylüyorlar. Ama gidiÅŸ günü geliyor ve ona “kasabaya kadar gidip geleceklerini” söyleyip ortadan kayboluyorlar (deÄŸersizlik-yalnızlık).
Bu süreçten sonra Figen Hanım yaÅŸamına giren herkesi ilk önce bu filtreden geçirerek deÄŸerlendiriyor. En ufak eleÅŸtiride, istediÄŸi bir ÅŸeyin yapılmamasında, bir baÅŸkası takdir edildiÄŸinde Figen Hanım’ın “deÄŸersizlik-yalnızlık” filtresi nano saniyede çalışmaya baÅŸlıyor. YaÅŸamının içeriÄŸini, onu saran dokunun rengini artık bu iki temel duygu belirliyor. Olumlu olan ve bu temel duyguları geçersiz kılacak tüm yaÅŸantılar ya kaydedilmiyor, yani anı haline gelmiyor ya da üstü örtülüyor ve yaÅŸamı belirlemede kullanılmıyor. Biz yaÅŸam boyu olumlu yaÅŸantıları-anıları yaÅŸamımızın yönünü belirlemede kullanırız. Annem beni sever. Sevmeyi ve sevilmeyi öğrenirim. Ondan sonra bütün kadınların beni sevebileceÄŸini düşünür ve piyasaya çıkarım. Bu düşünce gerçekçi deÄŸildir ama iÅŸe yarar. Biri reddederse öbürüne giderim.
Figen Hanım’ın üzerinde çalıştığımız ilk anısı şöyle: Anne ve Babası her yaz Almanya’dan tatile, köye geliyor. GeliÅŸ günü biliniyor. Geldiklerinde akÅŸam oluyor ve kasabaya giden minibüsle geliyorlar. Küçük Figen duvara oturuyor ve saatlerce onları bekliyor. Bunu yazları neredeyse her gün yapıyor. Sadece bir gün seviniyor ama aklında kalan gelmedikleri günler oluyor.
Figen Hanım’la biraz duygusal yoÄŸunluÄŸu yüksek bir seans yapıyoruz. Ama bu anının duygusal yükü iyice azaldığında, yani “nötr” hale geldiÄŸinde diÄŸer anıları hızla “temizlemek” kolay oluyor. Bir anlamda Figen Hanım kiÅŸisel tarihini yeniden yazıyor. Geriye yaÅŸamı sürdürmek için gereken becerileri edinmek kalıyor.
Haftaya devam.
Emre Konuk - DBE Kurucu Başkanı
Benzer İçerikler :
Kalite ve Verim İçin İş Yeri Tasarımı Ergonomi, çalışanların iÅŸ yeri ile uyumunu inceleyen bir bilim dalı. Bu kelime Yunanca ‘ergon’ yani ...
Geçen hafta, “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili olarak yanlış anlaşılan bir kaç noktayı netliÄŸe kavuÅŸturmaya çalışmıştık. Parantezi kapayÄ...
Herhalde 14–15 yaÅŸlarında olmalıyım. Okulda fena halde canım sıkılıyor. BildiÄŸiniz can sıkıntısı. Canı sıkılan ergen ne yapar? Tabii ki okulu kırar. Yıl ...
Geçtiğimiz haftalarda sizleri, birçoğumuzun ısrarla kabul etmek istemediği irrasyonel tarafımızla yüzleşmeye davet etmiş; sanılanın aksine, akıldışının ...
İlginizi Çekebilir :
Bazı düşünürler, sanatçılar ve bilim adamları paradigmalarımızla, haritalarımızla oynar ve ezberi bozarlar. Robert Rosenthal bunlardan biridir. Ön...
Geçtiğimiz hafta, özellikle Türkiye gibi hiyerarşik yapılanmaların ağırlıklı olduğu toplumlarda, iş yaşantısının pek çok çalışanı mutsuz ettiğini; ancak belli ...
Geçtiğimiz hafta, empati ve empati ile ilişkili yardım etme davranışı üzerine konuşmuştuk. Her zaman, her durumda, herkese karşı aynı seviyede empa...
Önümüzdeki haftalar sizlere zihnimizin nasıl çalıştığı, inançlarımızın algılarımızı, aldığımız kararları ve hatta hafıza süreçlerimizi bile nasıl etkilediği ...


