Zihin Ve Beden Ä°liÅŸkisi - II
GeçtiÄŸimiz hafta, genlerin kendiliÄŸinden yaÅŸamsal ifade bulamadığını vurgulayıp sahip olduÄŸumuz türlü fiziksel, davranışsal yahut geliÅŸimsel özelliÄŸin, çevresel ve biyolojik unsurların etkileÅŸimine baÄŸlı olarak ortaya çıktığını ve dolayısıyla akıbetin önemli ölçüde çevreye baÄŸlı olduÄŸunu savunan 'epigenetik yaklaşım' perspektifinden, zihin ve beden iliÅŸkisini ele almıştık. Kaldığımız yerden devam etmeden önce, hücre biyoloÄŸu Bruce H. Lipton’dan referansla, önceliÄŸin doÄŸuÅŸtan sahip olduÄŸumuz gen taslağında, yani DNA’da deÄŸil; çevresel unsurlarla biyolojik varlığımızın etkileÅŸiminde olduÄŸunu destekleyen birkaç önemli noktayı hatırlatalım:
Radikal görünecek ama Lipton’a göre yaÅŸamın sırrı, DNA olarak adlandırılan meÅŸhur çift sarmal deÄŸil, pek dikkat çekmemiÅŸ olan hücre zarı. Vücudumuzun çeÅŸitli çevresel sinyalleri deÄŸerlendirerek uygun bir davranışta bulunması, hücre zarının marifeti.
Hücre zarının yüzeyinin geniÅŸlemesiyle, birlikte çalışarak hücresel hareketi oluÅŸturan alıcı (hücreyi ve çevreyi denetleyen) ve etkileyici (uygun tepkiyi veren) entegral hücre zarı proteinleri için daha fazla alan oluÅŸturulur ve bu, proteinleri arttırmak için olanak saÄŸlanır. Böylelikle, uygun davranışı seçebilme, deneyimlerden öğrenebilme ve hücresel hafıza oluÅŸturabilme gibi özellikleriyle zaten “akıllı” olan hücreler, “daha akıllı” hale gelir.
Lipton’ın, son yarım yüzyılda yapılan birçok bilimsel çalışmanın (Goodman & Blank, 2002; Jin et al., 2000; Liboff, 2004; Sivitz, 2000) biyolojik yapı ve sistemleri belirgin biçimde etkileyen elektromanyetik/enerjisel unsurların varlığına iÅŸaret ettiÄŸini, ve düşünce gibi, tamamen fiziksel olmayan bu unsurların önemli yaÅŸamsal süreçler üzerinde rol oynadığını belirttiÄŸini söylemiÅŸtik. Ayrıca, Lipton’a göre, insanların, aslında, diÄŸer pek çok organizma gibi, enerjiyi algılamaya ve deÄŸerlendirmeye dayanan iletiÅŸim biçimini bildiÄŸini; ancak yaÅŸamını dile bağımlı olarak sürdürür hale geldikçe, enerji odaklı iletiÅŸimin köreldiÄŸini paylaÅŸmıştık. Her organizmanın, yaÅŸamını sürdürebilmesi için, çevresel uyaranları algılayıp tepki verebilmesi gerekir; adaptasyon, yaÅŸamsal deÄŸer taşır. Ancak bunu yaparken hız da çok önemlidir. Lipton, vücut içerisindeki çözülebilen bir kimyasalın hızının, bir enerji sinyalinden çok daha yavaÅŸ olduÄŸunu söylüyor ve milyarlarca hücreye sahip olan “topluluÄŸumuzun” yaÅŸamsal deÄŸeri dolayısıyla hızlı olanı seçeceÄŸini hatırlatıyor.
Peki, tüm bunlar neden mi bu kadar önemli? Bedensel sınırları belirgin olmayan (zihnimiz) veya bedensel sınırların dışında kalan (çevre) tüm unsurlar, bedenimizi kritik biçimde etkileyebildiÄŸi için. Zihin ve beden, birbirinden bağımsız olgular deÄŸil; zihni, bedenden ayırmak da zihin ve bedenin birbirini etkilemediÄŸini söylemek de artık gerçekçilikten uzak. Zihin, bedeni, hücresel boyutta etkiliyor (okları tersine çevirmek de mümkün; bu, karşılıklı bir iliÅŸki). Son senelerde enerjisel unsurların varlığı daha bir tanınır oldu; ancak bu genellikle halkla, özellikle bireysel ya da oldukça dar gruplarla kısıtlı; ana akım tıp bilimleri dahilinde ise çoÄŸunlukla “gülünç” bulunmayı sürdürüyor. Lipton, geleneksel yaklaşımın Newton’cu, madde odaklı anlayıştan hiç ödün vermediÄŸini, oysa enerjiyi gündeme getiren kuantum ile Newton’cu yaklaşımı birleÅŸtiren yeni bir biyolojiye ihtiyaç olduÄŸunu vurguluyor.
Maddesel nitelikteki unsurların biyoloji üzerinde tek yetke olmadığını, zihnin de hiç küçümsenemeyecek bir payı bulunduÄŸunu destekleyen birkaç örnek düşünelim: Lipton, HIV virüsüyle yaÅŸayıp da AIDS hastalığının geliÅŸmediÄŸi birçok kiÅŸi olduÄŸuna iÅŸaret ediyor ve bilimin bu durumu açıklamada yetersiz kaldığını belirtiyor. Benzer olarak, kanser hastalığı bulunan ve “beklenmedik” bir ÅŸekilde iyileÅŸen kiÅŸilere dikkat çekiyor. BaÅŸka bir örnek ise, eskiden dini bir ritüel olarak gerçekleÅŸtirilen, günümüzde ise genellikle bir beceri olarak sergilenen ateÅŸte yürüme eylemi; uygulayıcının bir yara almadan bu eylemi tamamlamasını bugünün salt fiziksel odaklı anlayışıyla açıklamak olanaksız.
Anlaşılacağı üzere, bilincin, beden ve yaÅŸamımız üzerinde çok önemli bir yeri var. Bununla birlikte, zihin, yalnızca bilinci deÄŸil, bilinçdışını da kapsıyor; beden ve yaÅŸamımız üzerinde, en az bilinç kadar bilinçdışı da rol oynuyor. Bilinçdışı henüz eriÅŸimimizde olmayan psiÅŸik içeriÄŸi barındırdığından, bedenimize ve yaÅŸamımıza etki eden düşünceler yahut hisler, her zaman farkındalığımızda ve kontrolümüzde olmuyor. Ãœstelik, birçok kez bilinç ve bilinçdışı düzeylerdeki mesajlar çatışıyor. Dolayısıyla, örneÄŸin, geçmiÅŸte aile üyelerinden sıklıkla “sen deÄŸersizsin; hiçbir ÅŸey hak etmiyorsun” ÅŸeklinde mesajlar almış ve zamanla bu mesajlara bilinçdışı bir düzeyde inanmış olan bir kiÅŸi, bugün kendine “ben deÄŸerliyim; yaÅŸamı hak ediyorum” gibi mesajları tekrarlayıp benimsemeye çalışırken, aile iliÅŸkilerinde benzer bir sorunu yaÅŸamamış olan bir baÅŸka kiÅŸiye göre çok daha zor bir mücadeleyle karşı karşıya oluyor.
Kaynak
Lipton, B. H. (2007). İnancın Biyolojisi (B. Ünlütabak, Çev.). İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık. (2005)
30.08.2012
Benzer İçerikler :
İnsanı ve insan yaşamını çalışanların seneler senesi tartıştıkları belli başlı felsefi sorular vardır. Bizler özgür iradesiyle kendi hayatına yön veren...
Bizim meslek, yani terapi iÅŸi bir garip iÅŸtir. Ä°nsanlar ne kadar çok mutsuz olurlarsa biz de o kadar çok para kazanırız. Yani Red Kit’in cenaz...
Geçen hafta tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz diye sorduk. Bu soru önemliydi çünkü eÄŸer insan davranışınÄ...
Bu, kendimize sorabileceÄŸimiz en basit ama en önemli soru olabilir. Ancak, yalnızca insanların %20’si bu soruyu kesin bir ÅŸekilde “evet” ...
İlginizi Çekebilir :
1999 depreminin ertesi günü bir karar aldık: Travma terapisi ile uğraşan uzman sayısı üçü beşi geçmiyordu. Çabuk sonuç alınan, eğitimi görece daha kolay bir ...
Her dönemin, makul sınırları olmaksızın yaygınlaşmış belli başlı korkuları vardır. Varoluşsal kökenlere sahip, doğal korkulardan değil; dış kaynakların ...
Önce geçen hafta söylediklerimizi bir özetleyelim: 1. Ä°nandığım ÅŸeyin aynı zamanda gerçeÄŸi de yansıttığını varsayarım. Yani Kemal’in benden nefret ...
Geçtiğimiz iki hafta güzel aklımızın bize oynadığı oyunlardan söz ettik. Daha sonra da sosyal desteğin, arkadaşlar ve akrabalarla kurulan iyi ilişkilerin ...