Emre Konuk

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 1

Önümüzdeki haftalar sizlere zihnimizin nasıl çalıştığı, inançlarımızın algılarımızı, aldığımız kararları ve hatta hafıza süreçlerimizi bile nasıl etkilediği ile ilgili bir dizi araştırma sunacağım. Ancak tüm bu araştırmalardan önce, kısaca en basit şekliyle insan zihninin nasıl çalıştığı, neye programlandığı ve günümüze gelene kadar nasıl bir birikim elde ettiğinden söz etmeye çalışacağım.

Zihnimizin çalışma prensipleri ilk insandan bu yana neredeyse değişmemiştir. Bunun en somut örneğini şüphesiz korkularda görürüz. Örneğin, yılan korkusu kültürel ve tarihsel farklılık gözetmeksizin herkesin yaşadığı temel bir korku olarak karşımıza çıkar. Amerikalı da yılandan korkar, Çinli de, genci de korkar, yaşlısı da, bu gibi korkuların artık ilk insanlardan kalma genetik bir miras olduğunu biliyoruz. Yılan korkusu ve bu gibi pek çok temel korkunun genetik miras olması, şüphesiz insanoğlunun birlik ve bütünlüğünü koruma ihtiyacından kaynaklanır.

Hayatta Kalmak

İnsanoğlu için birinci amaç hayatta kalmak ve buna hizmet eden mekanizmaları etkin bir şekilde kullanabilmektir. Buna paralele olarak insan zihni, yaşamı tehdit eden en ufak bir çevresel uyaranı diğerlerinin arasından seçme ve ona göre tepkiler ortaya koyma şeklinde programlanmıştır. İnsan zihninin bu yönü, hayatta kalmak için oldukça işlevseldir. Bunun en iyi örneklerini ilk çağlarda, hayatta kalmanın zor olduğu ve güvenlik ihtiyacının çok yüksek olduğu dönemlerde görürüz. Örneğin, avcılık, toplayıcılık döneminde zihnin sürekli uyanık durumda olması, zor doğa ve yaşam koşulları karşısında oldukça önemliydi; en ufak bir ses, hışırtı yaşamı tehdit edebilecek vahşi bir hayvanın sesi olabilirdi ve dolayısıyla yaşamak için her türlü çevresel uyarana karşı dikkatli olmak gerekiyordu.

Günümüzde insan zihni hala böyle çalışır, ancak sayısız uyaranlarla dolu karmaşık yenidünya, zihnin bilinçli süreçlerinin ekonomik kullanımını gerektirir. Düşünsenize aslında her gün ne kadar çok güvenliğimizi tehdit eden durum ve uyaran ile karşı karşıyayız: yollardaki çukurlar, etrafı kapatılmamış inşaatlar, elektrik kaçağı olan sokak lambaları vs. Peki yaşamımızı tehdit eden bu durumlara günlük akışta ne kadar bilinçli olarak dikkat ediyoruz? Günlük hayatın bir parçası haline gelen bu durumların eskisine göre daha az tehdit unsuru taşıdığını kim söyleye bilir ki? O halde nasıl oluyor da mayın tarlasında yürüdüğümüz halde mayınlara basmıyoruz ya da burçak tarlasında yürür gibi adım atıyoruz?

Zihnimizin 50-100 bin yıl boyunca edindiği birikim ve tecrübe, temel ihtiyaç ve motivlerin çoğu kez otomatik olarak karşılanabilmesini sağlar. Yani insan zihni hala tehlikeli durumları algılar ve seçer ama artık sürekli uyanık durumda değildir. Yani zihnimiz uzaktan gelen en ufak bir ses veya hışırtının ne olabileceğine dair yüzlerce ihtimali otomatik olarak hesaplar ve en uygun tepkiyi verir.

İnsan zihninin bu süreçleri büyük ölçüde otomatiğe bağlaması ve birikimleri sayesinde uygun uyarana uygun tepkiler geliştirmesi, sayısız uyaranlarla çevrili olduğumuz günümüz dünyasında en az hayatta kalmak kadar önemlidir. Aksi takdirde zihin sürekli düğmeye basar ve biz gerekli gereksiz sürekli uyanık durumda oluruz ki bir süre sonra düğmenin bozulması işten bile değildir. Nitekim bugün pek çok psikopatolojinin ortaya çıkmasında, zihnin yanlış alarm vermesi söz konusudur.

İnançlarımızın Bedeli

İnsan zihni evrim içinde edindiği birikimi sayesinde artık güvenlik, korunma gibi temel ihtiyaçlardan çok entelektüel ve sosyal ihtiyaçlar için çaba harcar. Entelektüel ve sosyal ihtiyaçlar söz konusu olduğunda, iş daha karmaşık hale gelir ve insan zihninin basit tehlike hesaplaması pek de işlemez. Artık işin içerisine inançlarımız ve buna hizmet eden süreçler de girmiştir. Araştırmalar insan zihninin inançlar doğrultusunda kanıtları bile çarpıtabildiğini, hatta işine gelmediğinde bu kanıtları hesaba katmadığını ve kendi inancına hizmet eden verileri yanlış bir şekilde ilişkilendirerek kendi düşüncesine benzettiğini ortaya koymaktadır.

İşte önümüzdeki haftadan itibaren nasıl oluyor da hayatta kalmamızı borçlu olduğumuz zihnimizin, inançlar ve onun çevresindeki süreçler tarafından yönlendirildiğini göreceğiz. Bu doğrultuda önümüzdeki hafta inançlarımızın nasıl kanıtları bile çarpıtabildiğine değineceğiz.

Kaynaklar

Aslında bu yazı dizisi, biraz daha kapsamlı bir projenin yan ürünü. Proje; insan zihninin çalışma modelinden kalkarak İlişki Yönetimi, Karar Alma, Kişisel Gelişim gibi alanlarda değişim programları geliştirmeyi hedefliyor. Projeyi yöneten ve verileri sağlayan Psikolog Hejan Epözdemir’e teşekkürler. Dizinin sonunda meraklısı kaynakları bulacak.
01.03.2009

Benzer İçerikler :

Tsunami Bölgesinde Müşteri Memnuniyeti

Önce öğreniyorlar. Annelerle sık bir araya geliniyor. Eğitmenlerin hepsi travma eğitimi almış. Bilgilendiriyorlar. Terapi yok. Çocuklar ve anneler “sahip ...

İyiyi Referans Almak

Pozitif Psikoloji Klinik Psikoloji özellikle 2. Dünya Savaşından sonra, tıbbı kendine model olarak aldı ve ağırlıklı olarak hastalıklarla, yani iyi olanla ...

Yeni Yıla Girerken

Geçen hafta, belirsizlik durumunda, etraftaki benzerlerimizin yaptıklarını taklit etme eğilimimizden söz etmiştik. Bu hafta da yine aynı tema üzerinden, ikna ...

Popüler Psikoloji Mitleri - III

Bu köşeyi sıklıkla takip eden okurlarımız bilirler, bilinmeyenlere ve yanlış bilinenlere değinmeyi kendimize vazife edinmişizdir. Geçen haftalarda popüler ...

İlginizi Çekebilir :

Evlilikler Nasıl Başlar Nasıl Biter 3

Geçen hafta şöyle bir soru sormuştuk: Nasıl oluyor da insanlar uzun süreler ciddi mesailer harcayarak özenle seçtikleri eşleriyle bir zaman sonra karşılıklı ...

Büyü nasıl bozuldu?

Filistin’deki terapistlerin eğitimi ve süpervizyonu için son zamanlarda birkaç defa Filistin’e gittim. Eğitimler ve süpervizyon değişik...

Beynimiz, duygular ve müşteri bağlılığı

Ne çok işitmişizdir: "İnsan akıllı hayvandır". Ama değildir. Yani aklımızı düşündüğümüzden çok daha az kullanırız. Örneğin; matematik problem...

Mutluluk Satın Alınabilir mi?

Mutluluk Satın Alınabilir mi? İlerde mutluluktan çok söz edeceğiz: Mutluluğu tanımlıyabilir miyiz? Formülü var mıdır? Sürekli bir mutluluktan söz edebilir ...