Derde Deva FotoÄŸraflar
Pek çoÄŸumuz hatırlarız; küçükken doktora gitmek hiç kolay iÅŸ deÄŸildi. “Korkutucu” aletler, can yakabilen iÅŸlemler, tadı acı ilaçlar... Bir çocuk için ÅŸeker dükkânını arattığı aÅŸikâr. Gerçek ÅŸu ki birçok yetiÅŸkin için de öyle!
Küçüklükte, muayene korkusunu hafifletmek için anne-baba eli tutulur. Bu ritüel, bir amaca hizmet eder; sembolizasyon, algılanan acı ve algılanan baÅŸ edebilme gücü bakımından önemli rol oynar. Bu sebeptendir ki bir kısmımız, büyüyünce de tıbbi muayene veya müdahale sırasında el tutma ihtiyacını hisseder ve mümkün oldukça ritüeli sürdürürüz. Bu, bazılarımız için yalnızca destekleyicidir; kiÅŸinin kapsamlı bir baÅŸ etme mekanizması vardır ve tek başına doktora ya da hastaneye gitmek sıkıntı verici deÄŸildir. Bazılarımızın ise sahip olduÄŸu tek baÅŸ etme mekanizması “el tutmak”tan veya tutulan “el”den ibarettir; bildiÄŸi farklı bir yöntem yoktur; kiÅŸi, baÅŸkasına/baÅŸkalarına gereksinim duyar. Dolayısıyla yalnız başına muayeneden veya müdahaleden geçmek zorunda kaldığı takdirde, destek alınan kiÅŸinin/kiÅŸilerin yokluÄŸu, oldukça endiÅŸe verici ve hatta engelleyici bir durum olarak deneyimlenebilir.
El tutma ihtiyacını ve söz konusu ritüeli anlamak için dikkatimizi yönlendirmemiz gereken unsur, el tutmaya veya tutulan ele yüklenen anlam; yani atfedilenler. Başka bir deyişle, el, yalnızca bir simge; elin kolaylaştırıcı rolü, atfedilen anlamlar üzerinden işliyor. Sevdiğimiz biriyle temasta olmak; acıya, ağrıya, korkuya karşı psikolojik kaynak sağlayabiliyor. Üstelik, bilim insanlarının son dönemde yaptıkları bazı araştırmalara göre, temasın fiziksel nitelikte olması da şart değil; duyusal nitelikteki temas (örneğin, görmek) da yeterli olabiliyor. Hatta bunun için sevdiklerimizin hemen yanı başımızda olmaları da gerekmeyebiliyor. Bazı araştırmalara göre, fotoğrafları da aynı tesir gücüne sahip! Bir iki ilginç çalışmadan bahsederek konuyu açalım:
ABD’li psikolog Sarah Master ve meslektaÅŸları, 25 kadın ve onların altı aydan uzun süredir iliÅŸkide oldukları erkek arkadaÅŸlarının dahil olduÄŸu bir deney kapsamında, kadın katılımcıların tümüne, sıcaklık ve batma hissi yaratarak acı veren bir uyaran uyguladılar. Katılımcılar bu acı verici uyarana maruz kaldıkları esnada dört ayrı dış koÅŸul saÄŸlandı ve çeÅŸitli koÅŸullarda katılımcıların acı deneyimlerindeki farklılıklar gözlemlendi. Bu dış koÅŸullar; (iÅŸlem sırasında) katılımcıların bir perde ardından erkek arkadaÅŸlarının elini tutmaları, bir perde ardından yabancı bir erkeÄŸin elini tutmaları, erkek arkadaÅŸlarının fotoÄŸrafına bakmaları, ve yabancı bir erkeÄŸin fotoÄŸrafına bakmaları idi. Sonuçlar mı? Katılımcılar erkek arkadaÅŸlarının elini tuttuklarında veya fotoÄŸrafına baktıklarında algıladıkları acı seviyesi, bir yabancının elini tuttuklarında veya fotoÄŸrafına baktıklarında algıladıkları acı seviyesinden belirgin biçimde daha düşüktü. Åžaşırtıcı olan ise ÅŸu: Erkek arkadaÅŸlarının elini tuttuklarında algıladıkları acı seviyesi ile fotoÄŸrafına baktıklarında algıladıkları acı seviyesi arasında anlamlı bir fark yoktu; yani, sevgilinin resmine bakmak, elini tutmak kadar etkiliydi!
Daha yakın zamanda yapılan bir baÅŸka çalışmada ise ABD’nin prestijli Stanford Üniversitesi’nden sinirbilimci Jarred Younger ve meslektaÅŸları, aynı baÄŸlamda, beyinde yaÅŸanan farklılıkları gözlemlediler. “Tutkulu” bir romantik iliÅŸkinin ilk dokuz ayını henüz doldurmamış olan 15 öğrenciye, bir beyin görüntüleme yöntemi (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme/fMRI) aracılığıyla deÄŸerlendirildikleri sırada ya sevgililerinin fotoÄŸrafı verilerek odaklanmaları ya benzer çekicilikteki bir yabancının fotoÄŸrafı verilerek odaklanmaları ya da bir kelime çaÄŸrışım oyunu oynamaları istendi. Bunlarla eÅŸzamanlı olarak, katılımcıların avuç içlerine, hafif, orta veya göreceli olarak yüksek ÅŸiddette acı veren sıcaklıklar uygulandı. Deneyin sonunda, çekici dahi olsalar, yabancı kiÅŸilerin fotoÄŸraflarına odaklanmanın algılanan acıyı azaltmakta pek etkili olmadığı görüldü. Sevgilinin fotoÄŸrafına bakmanın veya kelime çaÄŸrışım oyunu oynamanın ise, algılanan acı seviyesinde, düşük ve orta ÅŸiddetteki uyaranlar için %36 ile %44, yüksek ÅŸiddetteki uyaranlar için ise %12-%13 arası oranda azalmaya yaradığı tespit edildi. Bununla birlikte, sevgilinin fotoÄŸrafına bakmanın, beynin “ödül merkezleri” olarak bilinen amigdala, hipotalamus ve orbitofrontal korteks gibi bölgelerde hareketlenme saÄŸladığı; baÅŸka bir deyiÅŸle, bir nevi ödül iÅŸlevi gördüğü fark edildi. Ayrıca beynin acı ile baÄŸlantılı bölgelerinde daha düşük hareketlilik saptandı; yani beynin öznel acı algısını daha düşük seviyede deneyimlediÄŸi somut olarak görülmüş oldu. Tahmin edersiniz ki kelime oyunun böyle ek faydaları yoktu. Tam da bu sebepten, araÅŸtırmacılar, acı/aÄŸrı deneyimi esnasında sevgilinin fotoÄŸrafına bakmanın, dikkatin endiÅŸe verici deneyimden uzaklaÅŸmasının ötesinde bir etkisi olduÄŸuna inanıyor, yalnızca herhangi bir “dikkat dağıtıcı” rolü görmediÄŸini düşünüyorlar.
Yeshiva Üniversitesi’nden sinirbilimci Lucy Brown, sevgilinin fotoÄŸrafı gibi diÄŸer sevdiklerimizin fotoÄŸraflarının da “aÄŸrıkesici” iÅŸlevi görebileceÄŸi kanaatinde. Brown’a göre, bu, kiÅŸinin anne-babasının ve hatta kedisinin-köpeÄŸinin resmi bile olabilir. Denemeye ne dersiniz?
Not 1: Ameliyata girecek eÅŸinize fotoÄŸrafınızı verip, “Bununla yetin, ben bugün çok yoÄŸunum, orada olamayacağım” sakın demeyin.
Not 2: Etik ilkelere uygun olarak yapılan deneylerde, kullanılan duyusal acı uyaranları, katılımcılara zarar verici/travmatize edici boyutlarda değildir.
Kaynak
Jabr, F. (2011, Mart/Nisan). When photos are painkillers. Scientific American Mind, 22 (1), 9.
23.03.2012
Benzer İçerikler :
Bayağı bir haftadır travmalardan ve hayatın tuzaklarından söz ediyoruz. Son yazıda travmalarımızdan, hayatın tuzaklarından ve onların verdiÄŸi acÄ...
Ben, iş dünyasında yönetimlerin ve yöneticilerin, çalışanların yetenekleri ve güçlü yanlarına odaklanmaları gerektiği üzerine yazdıkça, annelerden çocukları ...
Geçen hafta, İnternette kurduğum ilişkilerin bana, günlük yaşamda kurduğum ilişkilerde yaşadığım pek çok zorluğu, kaygıyı aşma olanağı verdiğini ve ayrıca ...
Önceki haftalarda, yetişmenin ve her tür çevresel unsurun önemini vurgulayan epigenetik yaklaşım perspektifinden zihin ve beden ilişkisini konu etmiştik....
İlginizi Çekebilir :
Dostlar pek çok açıdan yaÅŸamımızın “olmazsa olmaz” birer parçası. Ancak zaman zaman yoÄŸun hayat temposu içinde kendimize odaklanmaktan bizler için ...
Geçtiğimiz hafta, ikna konusuna giriş yapmış tık. İkna üzerine yapılan araştırmaların akademik alanın dışına çıkamadığına; genel olarak toplumun, kapsamlı ...
Geçen hafta, mutlu olabilmek için yaşadığımız topluluk ile olan ilişkilerimizin önemine dair bir giriş yaptık. Özetle, içinde yaşadığımız topluluk ile olan...
Geçen hafta şöyle demiştik: Hayatımız bir anılar koleksiyonudur. Değerlerimiz, tutumlarımız, kişiliğimiz anılarımızla ilgili duygular ve düşüncelerin ürünüdür. ...


