Emre Konuk

Dil ve Kognisyon - II

Geçtiğimiz hafta, özellikle kognitif psikoloji ve nöropsikoloji gibi alanlarda yapılan birçok bilimsel çalışmanın, dil ve düşüncenin evrenselliğine dair dogmayı sarsarak, anadilin (çift dilli yetişenlerde, anadillerin);dünyayı nasıl algıladığımızı, nasıl düşündüğümüzü, nelere dikkat ettiğimizi, neleri hatırladığımızı, nasıl mantık yürüttüğümüzü ve diğer bilişsel faaliyet ve süreçlerimizi etkilediğini öne sürdüğünü paylaşmıştık. Kısaca hatırlatalım: Stanford Üniversitesi'nde bilişsel psikoloji bölümünde akademisyen olan Lera Boroditsky ve başka birçok bilim insanına göre, farklı diller, farklı bilişsel becerileri geliştiriyor, çünkü çeşitli özellikleri dolayısıyla, dillerin gerektirdiği bilişsel çalışmalar birbirinden farklı. Örneğin Avusturalya'nın Pormpuraaw bölgesinde yaşayan Aborjin topluluğunun konuştuğu Kuuk Thaayorre dilinde, "sağ" ve "sol" gibi göreceli mekansal kavramların karşılıklarının bulunmadığını; onun yerine "kuzey", "güney", "doğu", "batı" ve diğer yönleri anlatan kelimelerin kullanıldığını söylemiştik. Pek çok dilde yalnızca belli zaman ve durumlarda kullanılan bu terimlerin, bu topluluktan bireyler için gündelik yaşamın bir parçası olduğuna; yaşantılarını sürdürebilmeleri için an ve an konumlarının ve yönlerin farkında olmaları gerektiğine; dolayısıyla mekansal oryantasyonlarının kuvvetli olduğuna dikkat çekmiştik. Hollanda'nın Max Planck Enstitüsü'nde psikolinguistik alanında (psikoloji ve dilbiliminin bir araya gelmesiyle oluşan hibrid bir bilim dalı) çalışmaları olan Stephen C. Levinson ve ABD'nin San Diego kentindeki Kaliforniya Üniversitesi'nden John B. Haviland'a göre, anadili mutlak yönlere dayalı toplulukların üyeleri, kendilerine tamamen yabancı olan bölgelerde ya da yapılarda bile nerede olduklarını bilmede çok başarılılar. Öyle ki, biliminsanlarının insanlardan beklediğinden daha üstün bir beceri gösteriyorlar. Bir düşünün; bu, sık rastladığımız ya da kişisel olarak deneyimlediğimiz bir durum mu? Değil; dile bağlı olarak sayılı toplulukta gelişen bir zihinsel beceriden söz ediyoruz. (Burada, yine de, dil ve kognisyon arasında çift yönlü bir neden-sonuç ilişkisi bulunduğunu, dilin, bilişsel faaliyet ve süreçlerimizi etkilediği gibi, bilişsel faaliyet ve süreçlerimizin de dili etkilediğini hatırlatalım.) Araştırmalara göre, yer ve yönle ilgili algıları farklı olan kişilerin,zamanla ilgili algıları da farklı. Bir örnekle açıklayalım: Boroditsky ve Berkeley (Kaliforniya) Üniversitesi'nden meslektaşı Alice Gaby, daha önce söz ettiğimiz Kuuk Thayyore dili kullanıcılarına ve diğer bazı dillerin kullanıcılarına birtakım fotoğraflar göstererek zaman algılarını test ediyor. Gösterilenler; yaşlanan bir adam, büyüyen bir timsah, yenmekte olan bir meyve gibi, zamansal ilerlemenin sembolize edildiği fotoğraflar. Katılımcılardan, fotoğrafları zamanın akışına göre sıralamaları isteniyor. Her katılımcı, her biri birbirinden farklı yönlerde oturarak olmak üzere ikişer defa test ediliyor. Sonuçlar ilginç: İngilizce kullanıcıları, her iki sefer de kartları soldan sağadiziyor; yani zaman akışını soldan sağa olarak zihinlerinde canlandırıyorlar. Yazı dilleri sağdan sola olan İbranice kullanıcıları ise her iki sefer de kartları sağdan soladiziyor; dilleriyle bağlantılı olarak zaman akışını sağdan sola hayal ediyorlar. Esas sürpriz, Kuuk Thayyore kullanıcılarında; onlar kartları soldan sağa ya da sağdan sola sıralamıyorlar; doğudan batıya olacak biçimde diziyorlar. Yani, güneye doğru oturduklarında soldan sağa, kuzeye doğru oturduklarında sağdan sola, doğuyadoğru oturduklarında ise yukarıdan aşağıya düzenliyorlar. Üstelik, hiçbir katılımcıya hangi yöne bakarak oturdukları söylenmiyor; Kuuk Thayyore kullanıcıları, daha önce söz ettiğimiz gibi, kendiliğinden yönlerini buluyorlar. Dilin zamansal algıya etkisine dair başka bir örnek ise İskoçya'nın Aberdeen Üniversitesi'nden Lynden Miles ile meslektaşlarının ve San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi'nden Raphael Nunez ile Berkeley'den Eve Sweetser'ın çalışmalarından geliyor. Miles ve meslektaşları, 2010'da yaptıkları bir çalışmayla, İngilizce kullanıcılarının, bilinçdışı bir biçimde, gelecek hakkında düşünürken öne doğru, geçmiş hakkında düşünürken ise geriye doğru kaykıldıklarını tespit ediyor. Nunez ve Sweetser ise, 2006'da yaptıkları bir çalışmada, Güney Amerika'da önceleri Andes olarak bilinen bölgede yaşamını sürdürenAymara yerlilerinde bunun tam tersini; yani gelecek hakkında düşünürken geriye doğru, geçmiş hakkında düşünürken ise öne doğru eğildiklerini gözlemliyor. Anadili İngilizce olan toplulukların, geleceği "önde", geçmişi ise "arkada" hayal ettikleri; anadili Aymara olan toplulukların ise geleceği "arkada", geçmişi "önde"hayal ettikleri biliniyor. Bu çalışmalara göre, dilin zihnimiz üzerinde, gerek bilinç düzeyinde gerekse bilinçdışı düzeyde, çok büyük rolü var. Üstelik, farklılıklar, yalnızca bu gibi zamansal ve mekansal algılarla kısıtlı değil. Dilin anlatım özellikleri, başka birçok zihinsel faaliyeti ve süreci de etkiliyor.

Haftaya yeni örneklerle devam edeceğiz.

Kaynak: Boroditsky, L. (2011). How language shapes thought. Scientific American, 304(2), 43-45.

21.09.2012

Benzer İçerikler :

Çalışan Bağlılığı ve Kişiliğim

Geçtiğimiz birkaç hafta, yaptığımız bir dizi araştırmayı özetlemeye başlamıştık. Bunlardan ilki şu soruya cevap arıyordu: Acaba iyi giden evliliklerle, kötü ...

Jön Thai’lar, “Handsome” Jane ve Tsunami

Tsunami’nin vurduğu bölgelerden yalnızca biri olan Khao Lak’ta “örgütlenmemizi” tamamladık sayılır. Eğer “ekipler bölgeye intikal ...

Seçim Mimarisi

Geçen hafta “mahalle baskısından” söz ederken birkaç sonuç çıkarmıştık: “Mahalle” aslında ilişki içinde bulunduğumuz, kendine özgü ...

İşim, Eşim, Kişiliğim 2

Geçen hafta sizlerle Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde meslektaşlarımla birlikte cevabını aradığımız soruları ve araştırma sonuçlarını paylaşmıştım. Temel ...

İlginizi Çekebilir :

Müşteriler Neden Markalarla Evlenir

Geçen hafta Marka evliliğinden, daha doğrusu markayla evlenmekten söz ettik. Deyim çok yerindeydi çünkü evlilik demek, bağlanmak yani duygusal bağlar...

Büyü nasıl bozuldu?

Filistin’deki terapistlerin eğitimi ve süpervizyonu için son zamanlarda birkaç defa Filistin’e gittim. Eğitimler ve süpervizyon değişik...

İnsanın Doğası 1

Acaba bir insan doğasından söz edebilir miyiz? Eğer bunu yapabiliyorsak, şunu iddia etmiş oluruz: Yer yüzündeki tüm insanlarda ve kültürlerde ortak olan çok ...

Kendini Gerçekleştiren Kehanetler

Geçen hafta David Rosenhan’ın bir araştırmasını özetlemiştim. Sekiz sahte hasta, yani normal kişi, akıl hastanesine sanki hastaymış gibi baş...