Emre Konuk

İki Dillilik/Çok Dillilik Ve Beyin Gelişimi

İki Dillilik/Çok Dillilik Ve Beyin Gelişimi

Birden fazla dil bilmenin iletişim bakımından avantajları şüphesiz. Akademik ve mesleki alanlarda kişiye sağladığı faydalar da ortada. Peki ya beyin gelişimi ve zihinsel beceriler üzerindeki etkisini biliyor muyuz?

Avrupa genelinde yüzde 50’ye yakın bir kesim, birden fazla dil konuÅŸarak yaÅŸamını sürdürüyor. Bu kesimi; kültürel mirasını az veya çok koruyan azınlık grupları, göçmen ve mülteci çocukları, sınır bölgelerde yaÅŸayan kiÅŸiler, küçük yaÅŸlardan itibaren ana dilinden baÅŸka bir dilde daha eÄŸitim görenler ve ergen veya eriÅŸkin yaÅŸta yeni bir dil ile çevrelenenler oluÅŸturuyor. Ancak bu oran, her yerde bu denli yüksek deÄŸil. ÖrneÄŸin, ABD’li yetiÅŸkinlerin yalnızca yüzde 9’u birden fazla dile hakim.

Her toplumda iki dilli (bilingual) veya çok dilli (multilingual) kültürün yaygın olmamasında çeşitli faktörlerin etkisi var. Eğitim sistemi bunlardan biri. Birçok ülkede yabancı dil derslerine yeterli yatırım yapılmıyor. ABD örneği üzerinden devam edecek olursak, öğrenciler herhangi bir yabancı dil dersiyle genellikle lise zamanına dek karşılaşmıyor; sonrasında ise bu dersler nadiren zorunlu oluyor. Bir diğer faktör ise siyasi içerikli. Siyasi meselelerin dil konusunda ne denli engelleyici olabildiğini yakinen biliyoruz. Konumuzla daha ilgili olan, üçüncü bir faktör ise iki dil öğrenerek büyümenin gelişimsel bakımdan zorlukları olduğuna dair inanış. Çok yakın bir zamana kadar, gerek halk gerekse profesyoneller arasında küçük yaştaki bir çocuğu iki dille yetiştirmenin öğrenmede gecikmelere ve hatalara sebep olacağına inanılırdı; hala da inananlar var. Oysa son dönemde yapılan bilimsel araştırmalar, aksine, iki dil öğrenerek yetişmenin birtakım bilişsel becerilerin gelişimine belirgin biçimde fayda sağladığını gösteriyor. Zihinsel esneklik, soyut düşünce, ve öğrenme ve problem çözme için kritik nitelikte olan çalışma belleği (working memory) olumlu yönde etkilenen bu bilişsel becerilerden bazıları.

ABD’de 1800’lü yıllarda çok dillilik oldukça yaygınken yüzyılın sonuna doÄŸru, 1880’ler itibariyle pek makbul bulunmamaya baÅŸladı. Bu durumda, daha önce söz ettiÄŸimiz gibi, hakim siyasi görüş etkendi. Siyasi kaynaklı olmakla birlikte, birden fazla dile “maruz kalmanın” çocukları entellektüel bakımdan yetersiz kıldığına dair mitler türedi. 1960’larda, araÅŸtırmacılar bu bilginin doÄŸru olmadığı göstermeye baÅŸladılarsa da çocukların tek bir dil seçilerek büyütülmesi gerektiÄŸine dair inanış varlığını sürdürdü. Sinirbilimci Laura Ann Petitto, bu durumu, “beynin yalnızca tek bir dili öğrenmek üzere ayarlı olduÄŸuna dair varsayım” ile açıklıyor. Bu varsayıma göre, iki dille büyüyen çocuk, hangi dili kullanacağı konusunda zorluk yaşıyor ve sözel ifadede gecikmeler ve hatalar görülüyor. Oysa 2001 yılından baÅŸlayarak yapılan birçok çalışmada Petitto ve meslektaÅŸları bunun doÄŸru olmadığını; 10 yaşından önce iki dille yetiÅŸtirilmeye baÅŸlanan çocukların, tek dille yetiÅŸtirilen akranları ile aynı zamanlarda dil bakımından kritik geliÅŸimsel süreçleri geçirdiklerini ve dil kirliliÄŸi veya karmaÅŸası gibi belirtiler göstermediklerini, yaklaşık 4 aylıktan itibaren iki farklı dilleri olduÄŸunu anladıklarını ortaya koyuyor.

Yakın zamanda yapılan çalışmalar yalnızca çocukların iki dili birbirinden ayırabildiÄŸini göstermiyor; aynı zamanda, erken yaÅŸ itibariyle iki dille yetiÅŸmenin biliÅŸsel alanda fayda saÄŸladığı sonucuna da ulaşıyor. Bir örnek üzerinden gidelim: Psikolog Agnes Kovacs 2009 yılındaki bir çalışmasında, henüz sözel döneme geçmemiÅŸ 7 aylık bebeklerde biliÅŸsel esnekliÄŸi; bebeÄŸin deÄŸiÅŸen koÅŸullara ne çabuklukta adapte olabildiÄŸini ölçmek üzere görsel bir test uyguluyor. Bunun için, öncelikle, bebeklere birtakım seslerden oluÅŸan bir dizi öğretiliyor. Bu ses dizisinin sonrasında, bir bilgisayar ekranında kukla benzeri bir görsel ödül beliriyor. Bebeklere esas öğretilmek istenen, belli bir ses dizisini takiben, belli bir yerde, bir kukla görüntüsünün belirdiÄŸi. Gerek tek dil gerekse iki dille yetiÅŸen bebeklerin, ses dizisi ve kukla arasında aynı beceriklilikle iliÅŸki kurdukları görülüyor; zamanı geldiÄŸinde her iki gruptaki bebekler de kuklanın belirdiÄŸi ekrana bakıyor.  Ancak Kovacs ses dizisini ve kuklanın yerini deÄŸiÅŸtirdiÄŸinde, iki dile aÅŸina olan bebekler bakışlarını yeni ekrana çevirip yeni koÅŸullara uyum saÄŸlarken, tek dil duyan bebekler ilk ekrana bakmaya, yani görsel uyaranı ilk ekranda beklemeye devam ediyor.

Haftaya devam.

Kaynak

Flora, C. (2010, Eylül/Ekim). Double talk. Psychology Today, 43 (5), 70-79.
Westly, E. (2011, Temmuz/AÄŸustos). The bilingual advantage. Scientific American Mind, 22 (3), 38-41.

24.02.2012

Benzer İçerikler :

Akıldışının Cazibesi - II

Geçtiğimiz hafta, irrasyonel tarafımız üzerine konuşmuş; hayatımızın pek çok alanında, mantığa aykırı biçimde hareket ettiğimizi söylemiştik. Kelimele...

İki Dillilik/Çok Dillilik Ve Beyin Gelişimi

Birden fazla dil bilmenin iletişim bakımından avantajları şüphesiz. Akademik ve mesleki alanlarda kişiye sağladığı faydalar da ortada. Peki ya beyin gelişimi ...

Tımarhanede Akıllı Olmak

Bazı düşünürler, sanatçılar ve bilim adamları paradigmalarımızla, haritalarımızla oynar ve ezberi bozarlar. Robert Rosenthal bunlardan biridir. Ön...

İnsanın Doğası 2

Geçen hafta tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz diye sorduk. Bu soru önemliydi çünkü eÄŸer insan davranışınÄ...

İlginizi Çekebilir :

Korumalı mı Öldürmeli mi?

Önce geçen haftanın bir özetini yapalım: Bir sorunla karşılaÅŸtığımızda, o sorunun “neden ve nasıl ortaya çıktığı” ve “nasıl aşılacağı” ...

İstanbul Nereye?

Geçen hafta yanına yaklaşılmaması, daha doğrusu uzak durulması gereken kadın ve erkeklerden söz etmiştik. Aslında daha önce yayınlanmış bir yazıydı. Ama ...

Marka EvliliÄŸi 2

Geçen hafta Marka evliliğinden, daha doğrusu markayla evlenmekten söz ettik. Deyim çok yerindeydi çünkü evlilik demek, bağlanmak yani duygusal bağlar...

Dayanıklılık

Geçen hafta ilgi çekici bir olgudan söz ettik. İnsanlar aynı olumsuz koşullarla karşı karşıya geldikleri halde yaşadıkları çok farklı olabiliyor. Deprem gibi ...