Emre Konuk

Çözümün Sorun Olduğu Zamanlar

Seansın daha başında, ama tartışmanın en hararetli yerinde elektrikler gidiyor. Tabii klima da. Dışarıda havanın 38 derece olduğuna dair dedikodular var. Kadın adama ne kadar “bencil” olduğunu anlatmaya çalışıyor. Arada öğreniyorum ki bunu 8 yıldır yapıyor. Sekiz yıldır başaramadığını şimdi nasıl başaracak? Her halde benim de katılmamı ve eşini birlikte dövmemizi bekliyor.

Adam da karısına ne kadar “takıntılı-abartılı vs.” olduğunu anlatmaya çalışıyor. Arada bir bana bakıyor. Erkek dayanışması onu kurtaracak ama terapist terapist değil ki. Bugün adalet dağıtmıyacağım. Boş bulunup tuzağa düşmemek için kendimi uyarıyorum. Her halde gaza gelip karısını dövemeyen kocalara yardımcı olacak halim yok.

Paramı hak edebilmek için bir şeyler yapmam gerekiyor. “Siz devam edin ben birazdan geleceğim” diyip dışarı çıkıyorum. Ben olmadıktan sonra kavganın bir anlamı yok, biliyorum. Ter basmasa kaçmıyacağım ama kalbimi besleyen, neticede üç damarım var. Kendimi korumam gerekiyor. Bu bugün, aynı minval üzerine üçüncü seans. “Vivaldi’ler göğsüme bastırıyor”. İkindi vakti bir tek “Radyo Kadınlar Fasıl Heyeti” eksik. Çocukluğumda anneannem Ağustos sıcağında öğlen uykusuna yatırırdı. “Radyo Kadınlar Fasıl Heyetini” ordan bilirim. Bugüne kadar hiçbir öğlen uyumadım.

Bir gün telefonda bir hanım; “çocuğumu size getirmek istiyorum” diye baş vurmuştu. “Efendim bizim çocuk bölümündeki arkadaşlar çok daha deneyimliler, ben sizi onlarla tanıştırayım” dediğimde de, gülerek; “bizim çocuk 33 yaşında” demişti. 33 yıllık ilişkiyi, “yemeğini ye, koşma, terleme, dersini çalış, hadi yat artık, hadi kalk artık, erken gel, iş bul” şeklinde özetlemek mümkündü. Hiçbir işe yaramadığı halde anne aynı şeyleri söylemeğe devam etmişti.

Biraz çevremize bakalım. Nerede süregelen bir sorun varsa, birileri o sorunla baş edebilmek için bir şeyler yapıyordur ve o yaptığı şey işe yaramıyordur. Yaramaması bir yana, sorunu çözmek için başvurduğu çarenin kendisi sorun haline gelmiştir. Yani nerede bir sorun yaşanıyorsa bir döngünün oluştuğunu görebiliriz. Aynı döngü 40 yıl sürebilir. Sanki bir işe yarıyormuş gibi, aynı şeyleri söylemeye ve yapmaya devam edebiliriz. İşte bu durumlar; sorunu aşmak için bulduğumuz çözümün ya da çarenin kendisinin sorun haline geldiği zamanlardır.

Bu döngüleri yaşamın tüm alanlarında, her türlü ilişkide görebiliriz. Karı-koca, anne-çocuk, öğretmen-öğrenci, yönetici-çalışan sorunlarına baktığımızda hemen böyle bir döngüyü gözleyebiliriz.

Çözümün ya da çarenin sorun olduğu zamanlar yalnızca ikili ilişkilerle sınırlı değildir. Örneğin; Amerika’da mafyanın gelişmesi ve uyuşturucu probleminin yaygınlaşması alkol problemine karşı uygulanan çözüm sayesinde olmuştur.

1920’lerde Amerika’da alkol probleminin gittikçe büyümesi karşısında alkol içmek ve imal etmek yasaklanır. Yani düz mantık: Ortada içilecek alkol olmazsa, alkolik de olmaz. Amerika’da mafyanın gelişmesi, polis teşkilatının ve politikacının rüşvet çarkının içine girmesi, yani kirlenmesi, iyi niyetle alınan bu karar sayesinde olmuştur.

Sorun bununla da sınırlı kalmamış, o zamana kadar yalnızca ilaç sektöründe kullanılan uyuşturucular, hafif ve kolay taşınabildiği için Meksika sınırından rahatlıkla içeri girebilmiştir. Ortaya bir de uyuşturucu problemi çıkmıştır. Devlet yasayı uyguladıkça problem büyümüş, problem büyüdükçe devlet daha da sertleşmiştir. İş çığırından çıkınca da yasak kaldırılmıştır.

Sanki bu deney hiç yaşanmamış gibi pek çok ülke aynı yasağı uygulamış, aynı sonucu almıştır. Benzer bir örnek Amerika’daki gençlere uygulanan uyuşturucu yasağıdır. Gençlerin uyuşturucu kullanmalarını yasaklamak tabii ki sağduyuya çok uygundur. Böyle bir karara kimse itiraz etmez. Ama Amerika’lı bir yasa çıkarırsa mutlaka uygulamak ister. Nitekim sokaklar uyuşturucu kullandığı için okuldan atılan çocuklarla dolduğu için ve sokaktaki çocuğa erişmek ve yardım etmek de çok zor olduğu için, bazı eyaletler bu yasağı kaldırdılar. Okulda içmeyi ve satış yapmayı yasaklamakla yetinmek zorunda kaldılar.

Danimarka marihuana’yı tümüyle serbest bıraktı. Kafelerde satın alabilir ve rahatlıkla kullanabilirsiniz. Gariptir Danimarka’da alkol problemi vardır ama uyuşturucu problemi benzer ülkelerden daha fazla değildir.

Uyuşturucu sorunu, başta metropoller olmak üzere giderek yaygınlaşacak. Uyuşturucu satıcılarının büyük bir kısmı bağımlı oldukları için, yani günlük dozlarını alabilmek için satıcılık yaparlar. Çoğu da gençtir. Biraz uçuk bir görüş gibi görülebilir ama, neden devlet kendi eliyle, kontrollu bir biçimde, örneğin devlet hastanelerinde bu gençlerin ihtiyacı olan uyuşturucuyu vermesin? Bu gençler, eğer uyuşturucularını bulabilirlerse satış işinden çekilirler. Hiç değilse büyük bir kısmı satıştan vaz geçer. Ayrıca hastaneye gelecekleri için, yakınlık kurup tedavileri için de fırsat yaratılmış olur.

Döngüyü kırmak genellikle sorunu aşmak için bulduğumuz çarenin tersini yapmakla mümkün oluyor.

Şimdi döngüleri kırma işini biraz daha sistematik ele alacağız. Örneklerimiz de iş yerlerinden olacak. Okumak için tıklayınız.

03.09.2006

Benzer İçerikler :

Değişim niye o kadar zordur? II

Çiftlerle uğraşırken, kimin değişebileceği kimin değişemeyeceği konusu seanslarda kader gibi eninde sonunda gündeme gelir: “Bu yaştan sonra bir insan...

Yetkinlikler Meselesi 2

Geçen hafta, Yetkinlik Modelinin ortaya çıkışından bu yana neredeyse 40 yıl geçmesine karşın, geçen zamana ve literatüre baktığımızda amacına ulaşamadığını...

Yetkinlikler Meselesi 4

Bir kaç haftadır “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili yazdıklarım değişik tepkilere yol açtı. Bunların içinde önemli bir kısmı “kafasını...

Popüler Psikoloji Mitleri - II

Geçen hafta sizlere, psikolojinin günlük yaşamımızın ne denli içinde bulunduğundan bahsetmiş ve hayatın içinden bir konu olması nedeniyle, sürekli psikolojiye ...

İlginizi Çekebilir :

Arkadaşlarımızın Hayatımızdaki Rolü 1

Bir zaman önce Gallup’un çalışan bağlılığı ile ilgili yaptığı araştırmaları özetlemiştik. Gallup “çalışan memnuniyeti” ve “çalışa...

İşte Mutluluk - III

Geçtiğimiz haftalarda iş hayatında mutlu hissedebilmek üzerine konuşmuş; birçoğumuzun, işi, tamamen zevkten yoksun bir zorunluluk olarak gördüğünü ve başta...

Duygusal Ekonomi

Neden çok yakınımda bir sürü banka şubesi olduğu halde bir kilometre uzaklıktaki şubeyi seçiyorum? Neden kahve içebileceğim bir çok kafe varken hep birine ...

Müşteri Bağlılığı - V

Son birkaç yazımızda müşteri bağlılığı ile ilgili etmenlerden söz etmiş, minimum müşteri eforu stratejisi ile müşteriyi merkeze koyarak hareket etmenin ve ...