Emre Konuk

Yetkinlikler Meselesi 4

Bir kaç haftadır “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili yazdıklarım değişik tepkilere yol açtı. Bunların içinde önemli bir kısmı “kafasının karıştığını”, yazılanların şimdiye kadar bildikleri ve uyguladıklarıyla çeliştiğini söyledi. Yazılanları netleştirmeden önce bir özet yapalım:

  1. Belli bir anlayışla ele alınan Yetkinlik Modelinin işe yaradığını araştırmalar göstermiyor. Yani iş dünyasında kullanılan yetkinliklerin pek çoğu ile, iş sonuçları arasında (karlılık, verim, işten ayrılma oranı vd.) bir ilişki henüz gösterilmiş değil.
  2. Yetkinlik listelerine baktığımızda bunların; bilgiyi, becerileri ve yetenekleri içerdiğini görürüz. Bilgi nispeten kolay öğrenilir. Beceri daha zor edinilir ama eğer yetenek varsa çok daha kolay kazanılır. Olmayan yetenek öğrenilemez. Burada öğrenmekten anladığımız, yüksek performans göstermektir.
  3. Yüksek performans gösteren yöneticilere ve çalışanlara baktığımızda, bu performanslarını, geliştirdikleri bir kaç yeteneğe borçlu olduklarını görürüz.
  4. Herkesin geliştirebileceği en az bir kaç yeteneği vardır. Keşfetmek gerekir.

Burada en zor anlaşılan, kabullenmekte zorlanılan; zayıf yanlarımızın, yani “gelişmeye ihtiyaç gösteren yetkinliklerin” eğitimle gelişemeyeceğini, yani kişinin o yetkinlikte yüksek performans gösterir hale gelemeyeceğini söylememiz oldu. Çünkü tüm İnsan Kaynakları pratiğine ters düşüyordu. Tüm eğitim programları, zayıf kalan yetkinlikleri geliştirmeye yöneliktir. Bugüne kadar bir çalışanın ya da bir yöneticinin zaten “iyi olduğu” bir yetkinliği daha da geliştirmek için bir eğitime yönlendirildiğini duymadım.

İş dünyasında geçerli olmayan bu yaklaşım başka alanlarda pek ala kullanılır. Herkes isterse resim yapmayı öğrenebilir. Ama herkes iyi bir ressam olamaz. Herkes bir enstrümanda bir kaç parça çalmayı öğrenebilir, ama bir orkestrada çalacak düzeye gelemez. Her genç çok isterse futbol oynayabilir, ama birinci ligde çok istese de oynayamaz. Aklı başında kimse de yeteneği olmayan bir genci ressam olmaya, bir enstrümanı çalmaya veya futbol oynamaya zorlamaz.

Santrforun Yetkinlikleri

Diyelim Fenerbahçe’ye ileri dörtlüde, ortada oynayacak bir futbolcu gerekiyor. Bu pozisyonda oynayacak bir futbolcunun yetkinliklerini çıkaralım:

  1. Hızlı Koşar
  2. Geriden Top Çıkarır
  3. Boş Alanlara Kaçar
  4. Asist Yapar
  5. Top Kapar
  6. İyi Çalım Atar
  7. Hava Toplarına Hakimdir
  8. Pasları Yerini Bulur
  9. Yorulmaz
  10. Savunmaya Yardım eder
  11. Duran Toplara İyi Vurur
  12. Kaleyi Bulan Şut Yüzdesi Yüksektir
  13. Gol atar

Alex’in Güçlü Yanları

Alex’i Fenerbahçe’ye aldık. Güçlü yanlarını zaten geçmiş performansından bir miktar biliyorduk. Nedir bunlar?

  1. Asist Yapar
  2. Pasları Yerini Bulur
  3. Duran Toplara İyi Vurur
  4. Gol Atar

Onca yetkinlik içinden, Alex’i Alex yapan bu az sayıdaki yetkinliktir. Belki bunların içinden yalnızca ikisindeki performansını arttırsa, o bile yetebilir. Alex 15 yıl önce bu yeteneklere potansiyel olarak sahipti. Zaman içinde, eminim doğru yönlendirmelerle bunları geliştirdi.

Alex’in Zayıf Yanları

Şimdi Daum’un şöyle düşündüğünü varsayalım: Alex gol atıyor, pasları yerini buluyor, duran toplara iyi vuruyor ve gol atıyor. Ama daha çok eksiği var. Bu eksiklerini geliştirmesi gerekir. Yani ne yapması gerekir?

  1. Hızlı Koşması
  2. Geriden Top Çıkarması
  3. Top Kapması
  4. Hava Toplarına Hakim Olması
  5. Çok Koşması
  6. Savunmaya Yardım Etmesi
  7. İyi Çalım Atması
  8. Boş alanlara kaçması gerekir.

Eğer Daum Fenerbahçe’de Teknik Direktör değil de bir bankada ya da tekstil fabrikasında yönetici olsaydı, Alex’in iyi olduğu yanları bırakıp yukarıdaki zayıf kalmış yetkinlikleri geliştirmeye çalışırdı. Ve tabii Alex’e de, kendine de, Fenerbahçe’ye de zarar verirdi. Zaten böyle bir şey yapmış olsaydı ikinci haftasında kıyamet kopardı. Önce Alex isyan eder, sonra yönetim müdahale eder, basın da demediğini bırakmazdı. Çünkü bu mantığın doğal uzantısı; Daum’un Alex’e, çok iyi kullandığı sağ ayağıyla şut atmasını yasaklayıp, sol ayağıyla şut atmaya zorlamasıdır. Bu buluş bugüne kadar hiç bir teknik direktörün aklına gelmemiştir.

Bu yaklaşımın, bir çalışanın potansiyeli olduğu yetkinliklere odaklanmak yerine, zayıf kaldığı yetkinliklere odaklanmaktan hiç bir fark yoktur.

Bu arada hemen söyleyelim; Alex’in zayıf olduğu yetkinliklerin pek çoğu, takım arkadaşı Tuncay’ın en iyi kullandığı yetkinliklerdir. Galiba “takım oyunu” bu demek: Tuncay geriden top çıkarır, Alex’e verir, Alex’de golünü atar ya da attırır. Teknik Direktörün/Yöneticinin iyisi, takım arkadaşlarının yeteneklerine odaklanır.

Önümüzdeki hafta, açtığımız parantezi kapatıp, yetkinlikleri meselesine nasıl yaklaşabileceğimizi tartışacağız.

02.04.2006

Benzer İçerikler :

Egzersizin faydaları I

Çoğumuz spor ve egzersiz yapmak deyince, ya kalp krizini önlemeyi ya da zayıflamayı anlarız. İşte egzersizin faydaları. Egzersiz ve Bağışıklık...

Beynin Gücü

Beynimizin gerçekle hayali her zaman ayırd edemediğini yaşamımızdan biliriz. Örneğin; bir korku filmi seyrederken adam sanki beni boğazlayacakmış gibi...

Ekip işi: Güzel Bir Fikri Ahenkle Hayata Geçirmek

Geçtiğimiz hafta, liderlerin kendi yeteneklerine odaklandıkları gibi, çalışanların da yeteneklerine önem vermeleri gerektiğinin üzerinde durmuş, büyük ölçekli ...

İkna ve Etkileme: Kendi Yalanına İnanmak

İnsan denen yaratık çelişkiyi sevmiyor. Beyin, duygularla düşünceler arasında, düşüncelerle davranışlar arasında bir çelişki olmamasına gayret ediyor....

İlginizi Çekebilir :

Hepimiz Aynı Kurbanların Kurbanlarıyız

Geçtiğimiz haftalarda hatırlarsanız sizlere, nasıl oluyor da bazılarımızın bizi üzdüğünü, yıprattığını hatta zarar verdiğini bile bile, aynı erkekleri ya da ...

Motivasyon - III

Geçen yazımızda motivasyon kuramının tarihsel sürecini ele almış ve bunun iş dünyası için ne anlama geldiğini paylaşmıştık. Bilimin ortaya koyduğu bulgularla...

Örgüt Kültürü, PKK ve Öcalan

1900 yılında Amerika’da ilk 100 içinde yer alan firmadan bugün yalnızca 16’sı hayatta. İlk 500 firmanın da yalnızca 29’u listede. Son 15...

Akıldışının Cazibesi

Daha önceki yazılarımızda, insanın tamamen rasyonel bir varlık olduğu varsayımı üzerine konuşmuş, bu varsayımın, bilimsel arka planının zayıflığından v...