Emre Konuk

İyimser Çocuklar Yetiştirebilmek 2

İyimser Çocuklar Yetiştirebilmek 2

Son yazımızda, iyimser ya da kötümser olmamızın iş yaşamında, okulda, yakın ilişkilerde, ruh sağlığında ve genel olarak sağlıkta çok şey fark ettirdiğini söylemiştik. Yaşamın kaçınılmaz terslikleriyle başa çıkmakta zorlanan çocukların ve gençlerin ortak özelliklerinden biri de; yaşadıkları sorunlara paralel olarak karamsar olmalarıydı. Bir de şu soruyu sorduk: İyimserliği öğretebilir miyiz?

Bizi iyimser ya da kötümser yapan şey, başımıza gelen kötü ve iyi olayları açıklama tarzımızla yakından ilgilidir.

İyimserler

1. Kötü olayları açıklarken; bu olayların nedeninin başkaları olduğunu, geçici olduğunu ve özel bir durum olduğunu düşünürler: “Hoca yanlış taktik verdi, kaybettim”.
2. İyi olayları açıklarken; nedeninin kendileri olduğunu, sürekli olduğunu ve genel olduğunu düşünürler: “Yetenekliyim, kazandım”.

Kötümserler

1. Kötü olayları açıklarken; bu olayların nedeninin kendileri olduğunu, kalıcı olduğunu ve genel bir durumu yansıttığını düşünürler: “Beceriksizin tekiyim”.
2. İyi olayları açıklarken; nedenini başkalarına veya durumlara bağlar, geçici ve özel bir durum olduğunu düşünürler: “Çok şanslıydım”.

Araştırmalara baktığımızda, iyimser ve karamsar düşünme tarzını çocuğun erken dönemlerde özellikle anne-babayı ve ilişkilerini model alarak öğrendiğini görüyoruz. Ayrıca erken dönemde “kendini güvende hissetme, onaylanma, sıcak ve yakın ilişki kurma” gibi bazı temel ihtiyaçların karşılanmamasının da önemli rol oynadığı anlaşılıyor.

Yukarıda söylenenlerden anlıyoruz ki, iyimserlik ve karamsarlık evdeki ilişkilerin bir yan ürünü. Bu alanda her şeyi söylemek bu köşenin sınırlarını çok zorlasa da, bazı önemli noktaların altı çizilebilir. Bunun için meslektaşım çocuk ve ergen terapisti Olcay Güner’den anne ve babalar için çocuklarına iyimserliğin ve güvenli bağlanmanın tohumlarını atıcı bazı öneriler istedim.

Öneriler

Çocuklar en fazla anne babalarının kendi aralarındaki çatışmalarda kullandıkları yorumlama ve problem çözme biçimlerini kopyalarlar. Ama çatışmadan kaçmak da çözüm değildir. Anlaşmazlık hayatın bir parçasıdır. Önemli olan çocuklara çatışmaların nasıl çözümlendiği konusunda model olmaktır. Çatışmaların ve kavgaların zararlarını azaltmak için şunları yapabilirsiniz:

• Çocuğun önünde fiziksel şiddet kullanmayın. Buna bir şeyler fırlatmak ve kapı çarpmak da dahil.
• Uzlaşma ile sonlanmayacağından emin olduğunuz bir tartışmayı çocuğun önünde başlatmayın
• Şayet eşinizi çocuğun önünde eleştirecekseniz tüm kişiliği ile ilgili eleştiriler yapmayın; o anda o duruma özel eleştiri yapın. Ör: “baban böyle yorgun olunca, biraz sinirli oluyor”.
• Kızgınlığınızı kontrol ederek model olun.

Tüm bunların yanı sıra anne baba olarak bebeklikten itibaren özellikle şunlara dikkat etmelisiniz:

• Çocuğunuzu çok uzun süre yatakta yalnız başına ağlatmayın. İhtiyaçlarını zamanında karşılamaya çalışın.
• Çocuğunuza önceden tahmin edilemeyen durumlar yaşatmamaya çalışın. Bu onları çaresiz, sinirli, üzgün ve pasif bir duruma düşürür.
• Çocuğunuza seçim olanakları tanıyın. Örneğin; yemekleri ağzın tıkıştırmayın. Masadaki yiyeceklerden hangisinden başlamak istediğini sorun. Açık büfede tabağını kendisine hazırlatın. Mümkünse giysi seçimini de kendisi yapsın.
• Çocuğunuza keşfetmesi, çevreyi araştırması için fırsatlar tanıyın. Güvenliksiz bir duruma gelmediği sürece yaptığı keşifleri engellemeyin.
• Ceza vermek durumunda kaldı iseniz, cezanın nedenini anlamasını sağlayın. Nedeni anlamaz ve sadece sizden korktuğu için davranışını düzeltirse, ‘güvensiz’ bir birey olmaya aday olabilir.
• Övgüyü yerinde, zamanında ve yeterli miktarda kullanın. Neden övüldüğünü anlamasını sağlayın.
• Uykuya yatmadan önce ‘yatak sohbetleri’ yapın. O gün başına gelen iyi ve kötü olayları paylaşın. Sıkıntılarından arınarak uykuya dalmasını sağlayın.
• Çocuğunuzun önünde sergilediğiniz olayları yorumlama tarzınıza dikkat edin. Çocuğunuzun kötümser yorumlarına tanık olursanız, ona olası diğer iyimser alternatiflerin farkına varması için yardım edin.

Kaynaklar

1. Martin E. Seligman. Learned Optimism: How to Change Your Mind and Your Life, 2006
2. Martin E. P. Seligman. The Optimistic Child: A Proven Program to Safeguard Children Against Depression and Build Lifelong Resilience, 2007
22.06.2008

Benzer İçerikler :

Jön Thai’lar, “Handsome” Jane ve Tsunami

Tsunami’nin vurduğu bölgelerden yalnızca biri olan Khao Lak’ta “örgütlenmemizi” tamamladık sayılır. Eğer “ekipler bölgeye intikal ...

Kariyer Mutluluğu: Her gün yaptığınız işi seviyor musunuz?

Bu, kendimize sorabileceğimiz en basit ama en önemli soru olabilir. Ancak, yalnızca insanların %20’si bu soruyu kesin bir şekilde “evet” ...

Mutluluk Para Getirir mi? 1

Paranın geçici de olsa insanları mutlu ettiğini biliyoruz. Ama geçici. Acaba mutluluğun para getirdiğini söylemek mümkün müdür? Eğer bu olabiliyorsa, o zaman ...

Fiziksel Mutluluk

Geçen hafta sosyal bağlardan ve ilişkilerden beslenen mutluluktan, sosyalleşmeye ayrılan zamanın etkilerinden ve iş ortamında kurulan arkadaşlık ilişkilerinden ...

İlginizi Çekebilir :

Egzersiz ve Depresyon - II

Geçen yazımızda, egzersiz ve depresyon ilişkisini ele almış; depresyona, depresyondaki kişinin beyninde gerçekleşen değişikliklere ve ilaç ile egzersizin ...

Jön Thai’lar, “Handsome” Jane ve Tsunami

Tsunami’nin vurduğu bölgelerden yalnızca biri olan Khao Lak’ta “örgütlenmemizi” tamamladık sayılır. Eğer “ekipler bölgeye intikal ...

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 8

Geçtiğimiz haftalarda zihnimizin bize nasıl tuzaklar kurduğunu örnekleriyle açıkladık. Araştırmalar gösteriyor ki, kanıtları ancak kendi inançlarımız ile ...

Çalışan Bağlılığı ve Kişiliğim 2

Birkaç haftadır sizlere Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde yaptığımız bir dizi araştırmayı aktarıyorum. Bu araştırmaların odak noktası kişilik özellikleri. ...