Emre Konuk

İyimser Çocuklar Yetiştirebilmek

Daha önce birkaç yazımda hayatta iyimser veya kötümser olmanın ne gibi sonuçlar doğurduğunu dile getirmiştim. İş yaşamında, okulda, yakın ilişkilerde, ruh sağlığında ve genel olarak sağlıkta iyimser ya da kötümser olmamız çok şey fark ettiriyordu.

Böyle birikmiş bir literatür olduğuna göre biz de ekip olarak şöyle düşündük: Sabahtan akşama kadar yaşamın kaçınılmaz terslikleriyle başa çıkmakta zorlanan çocuklar ve gençlerle uğraşıyoruz ve belli bir ölçüde de etkili olabiliyoruz. Bu çocukların ve gençlerin ortak özelliklerinden biri de; yaşadıkları sorunlara paralel olarak karamsar olmaları. Neden bu pratikten sistemli bir müdahale programı çıkmasın?

Bizi iyimser ya da kötümser yapan şey, başımıza gelen kötü ve iyi olayları açıklama tarzımızla yakından ilgilidir. Bunu da daha çocuk yaşlarda ve ergenlikte öğreniriz.

Kötü ve iyi olayları açıklama tarzımızın üç önemli boyutu vardır:

1. Kendimize Maletme veya Başkalarına/Durumlara Maletme
2. Kalıcı veya Geçici Olduğunu Söyleme
3. Genel ya da Özel Olduğunu Söyleme

Kötü Olayları Açıklama

İyimserler kötü olayları açıklarken; bu olayların nedeninin başkaları olduğunu, geçici olduğunu ve özel bir durum olduğunu düşünürler. Örneğin; kız arkadaşı ayrılmak istediğini söylediğinde, “Bunalımda” diyebilir. Yani, “nedeni ben değilim, geçici bir durum, genel değil özel bir duruma bağlı” olduğunu söylemiş olur.

Kötümserler ise kötü olayları açıklarken; bu olayların nedeninin kendileri olduğunu, kalıcı olduğunu ve genel bir durumu yansıttığını düşünürler. Örneğin; kız arkadaşı terk ettiğinde, “kadınlarla yapamıyorum” der. Yani, “Nedeni benim, hep böyle olacak ve bu özel bir durumu değil geneli yansıtıyor” demiş olur.

İyi Olayları Açıklama
İyimserler iyi olayları açıklarken; nedeninin kendileri olduğunu, sürekli olduğunu ve genel olduğunu düşünürler. Yani başarının kendilerine ait olduğunu, devam edeceğini ve yalnızca bu duruma ait değil, geneli yansıttığını, yaşamlarının diğer alanlarında da geçerli olduğunu düşünürler. “Her zaman şanslıyımdır” ve “Yetenekliyim” gibi ifadeler iyimserlere aittir.

Kötümserler ise iyi olayları açıklarken; nedenini başkalarına veya durumlara bağlar, geçici ve özel bir durum olduğunu düşünürler. Örneğin; “Bu kez şansım yaver gitti, bugün benim şanslı günüm” tipik ifadelerdir.

İyimser ya da kötümser oluşumuz bizim gelecekle ilgili beklentilerimizi de belirler. Kötü olayların geçici olmadığını ve genel nedenlere bağlı olduğunu düşünen karamsarlar, olayların kontrolünü çabuk kaybedecekler ve yaşamın getirdiği zorluklar karşısında daha kolay pes edeceklerdir. Buna karşılık kötü olayların geçici olduğunu ve özel bir nedene bağlı olduğunu düşünen iyimserler olayların kendi kontrolleri altında olduğunu düşünecekler ve daha dayanıklı olacaklardır.

Kötü olayları kendilerine maledenler özgüvenle ilgili sorunlar yaşayacaklar ve depresyona eğilimleri artacaktır. Nedenlerin geçici değil sürekli olduğunu düşünenlerse çaresizlik duygusunu yaşayacaklardır.

Peki karamsar düşünce tarzı öğrenilmiş bir davranış mıdır ve değiştirilebilir mi? Araştırmalara baktığımızda, iyimser ve karamsar düşünme tarzını çocuğun erken dönemlerde özellikle anne-babayı ve ilişkilerini model alarak öğrendiğini görüyoruz. Ayrıca erken dönemde bazı temel ihtiyaçların karşılanmamasının ve “bağlanma tarzının” da önemli rol oynadığı anlaşılıyor.

Haftaya:

Çocuğumuza karamsar olmayı nasıl öğretebiliriz?
İyimser çocuklar yetiştirebilmek için annelere ve eğer ilgilenirlerse babalara İK diliyle konuşacak olursak; “davranış göstergeleri”.
08.06.2008

Benzer İçerikler :

Zihni Sinir Projeleri

Geçen hafta İstanbul’un dünya metropolleri içinde en güvenli olanlarından biri olduğunu ama bunun böyle devam etmeyeceğini söyledik. Yaklaşan seçimler ...

Kalabalığın Aklı

Bugün dananın kuyruğu kopuyor. Bir rivayete göre fazla heyecan yapmamamız gerekiyor. Çünkü inanmamız gerekir ki Türk insanı her seçimde olduğu gibi bu sefer de ...

Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri 4

CCL’in (Center for Creative Leadership) “başarılı yöneticiler” ve “inişe geçen yöneticilerle” yaptığı araştırmaya devam ...

Zihin Ve Beden İlişkisi - II

Geçtiğimiz hafta, genlerin kendiliğinden yaşamsal ifade bulamadığını vurgulayıp sahip olduğumuz türlü fiziksel, davranışsal yahut gelişimsel özelliğin,...

İlginizi Çekebilir :

Beyin Nasıl Yıkanır

Beyin yıkama, bir başka deyişle diğerlerinin beynini bir anlamda kontrol altına alma, uzun zaman anlaşılamamış bir fenomen aslında. Ancak, bugün, bilimsel...

Nasıl Zayıflayacağız 3

Geçen hafta, zayıflamak söz konusu olduğunda, öncelikli hedefin zayıflamak değil, yemekle kavgayı sonlandırmak ve yemekten keyif almayı öğrenmek olması...

Müşteri Bağlılığı - V

Son birkaç yazımızda müşteri bağlılığı ile ilgili etmenlerden söz etmiş, minimum müşteri eforu stratejisi ile müşteriyi merkeze koyarak hareket etmenin ve ...

Yasamızı Çıkarır Hakkımızı Alırız

Geçen hafta, 1990’larda Özal’ın çıkarmaya çalıştığı Sağlık Reformu Yasa Tasarısına rahatı bozulacak ve tabii gücü elinden alınacak olan...