Emre Konuk

Nasıl Zayıflayacağız?

Önce geçen haftayı bir özetleyelim:

1. Düşük karbonhidratlı gıda rejimlerinde insanlar diğerlerine göre çok daha fazla kilo verdiler, acıkma tetiklenmediği için ızdırap çekmediler.

2. Kilo vermede zorlanılmasının önemli nedenlerinden biri de; karbonhidratların bağımlılık yaratmasıdır. Sembolik anlamıyla filan değil, bildiğimiz bağımlılık. Yemek, özellikle karbonhidratlar beynin ödül ve keyif bölgesini harekete geçirir ve beyin (!) daha fazlasını ister. Herhangi bir zayıflama rejiminde bu faktörü hesaba katmak gerekir.

3. Bir baÅŸka faktör; gün içinde yediÄŸimiz normal üç öğün dışında aldığımız, yani “atıştırdığımız” gıdalardır. Bunlar da genellikle karbonhidratlar ve ÅŸekerli maddeler veya içeceklerdir. Aldığımız kalorilerin %30’u bu yolla alınır. En azından Amerika’da bu böyle.

4. Bir diÄŸer önemli faktör; kilo sorunu yaÅŸayan kiÅŸinin yemekle, giderek kendisiyle girdiÄŸi kavgadır. En yıpratıcı olan da budur. Zayıflama programlarının %98’inin baÅŸarısızlıkla sonuçlanmasının temel nedenlerinin bir kısmı yukarda saydığımız fizyolojik süreçler ise, en az onun kadar önemli olanı da kiÅŸinin kendisiyle girdiÄŸi bu kavgadır.

Üç Temel İlke

İşini nispeten kısa sürede bitirmek isteyen terapistlerin benimsediği birkaç ilke vardır. Aslında bunu hepimiz için geçerli bir yaşam felsefesi olarak da düşünebiliriz:

1. Bir şey bozuk değilse tamir etmeye çalışma

2. Bulduğun çare işe yaramıyorsa başka bir yol bul

3. Bulduğun çare işe yarıyorsa devam et

Önce kilosuyla sorunu olan tipik bir danışanın portresini çizelim:

Figen hanım 10 kilo fazlası olduğunu düşünmektedir.Yaklaşık 15 yıldır bu 10 kiloyu vermek için pek çok gıda rejimini denemiştir. Birçok kez kilo vermede başarılı olmuş ancak bir zaman sonra da hepsini, bazan fazlasıyla geri almıştır.Her seferinde hızla kilo vermek istemiş, şu sırada da yaz yaklaştığı için zayıflama telaşı başlamıştır. Uyguladığı rejimler genellikle aşırı düşük kalorili rejimlerdir ve yenilmemesi gereken gıdalarla doludur. Yani yasaklar vardır. Genel strateji; 100 gramı 900 kalori etiği için, gıda yoluyla aldığı yağı neredeyse sıfırlamaktır. Yıllarca aslında keyif vermesi gereken yemekle kavgalı yaşamış ve bu zamanla kendisiyle kavgaya dönüşmüştür. Buradaki başarısızlık sürekli kızgınlık, öfke ve suçluluk yaşamasına neden olmaktadır.
Figen Hanım’a yardımcı olmaya çalışan herkes de bu duyguları pekiÅŸtirmektedir. Çünkü kendisine bilimsel temelli çözümler sundukları halde, Figen Hanım bunları uygulayamamakta, “nefsine hâkim” olamamakta, iradesini kullanamamaktadır.

Yanlış Nerede?

Yukarıda dile getirdiğimiz ilkeler açısından bakarsak:

Figen Hanım zamanında aldığı birkaç kiloyu bile, hiçbir saÄŸlık sorunu yaratmadığı halde dert edinmiÅŸ. Yani “bozuk olmayan bir ÅŸeyi tamir etmeÄŸe” çalışmış.

15 yıldır uyguladığı yöntemler özü itibariyle aynı olmasına ve işe yaramamasına rağmen uygulamakta ısrar etmiş.
Kilosunu sabit tuttuğu uzun zamanlar olmuş ama bunu nasıl başardığına dikkat etmemiş.

Teker teker gözden geçirelim:

Hem Figen Hanım hem de kendisine yardımcı olan uzmanlar sorunu “kilo verme-zayıflama” sorunu olarak tanımlamışlar. Sonuçta her zayıflayışında Figen Hanım nasıl zayıflanacağını öğrenmiÅŸ ama istediÄŸi kiloda nasıl kalacağını ve daha önemlisi herkes gibi normal yemek yemek nasıl bir ÅŸeydir öğrenememiÅŸ.

Çok düşük kalorili rejimler yaptığı için sürekli aç gezmiş ve aralarda atıştırdıkları da karbonhidrat ağırlıklı olduğundan açlık hissine dayanamayıp rejimi bozmasına neden olmuş.
Uyguladığı rejimlerde hep yasaklar, yani yenmemesi gereken gıdalar olmuş. Nefsini körletmek için yediği bir çikolata veya pasta, ya yoğun suçluluk duygularına ya da rejimi bırakmasına neden olmuş.

Bütün bunların sonucu içine girdiği döngü kendine olan kızgınlığı ve öfkeyi arttırmış, güvenini sarsmış. Bu döngü nasıl kırılır hiç kimse düşünmemiş.

Özet: Sorun yanlış tanımlanmış ve sorunu aşmak için uygulanan çarenin kendisi sorun olmuş.

Önümüzdeki hafta: Figen Hanım kavgayı nasıl bıraktı?

Not: Okurlar bu dizide özetlenen araştırmaların kaynaklarını soruyor. Dizi bitince tümünü vereceğim.
09.03.2008

Benzer İçerikler :

İlişkiler ve Mutluluk - 2

Geçen hafta sosyal bağlardan ve ilişkilerden beslenen mutluluktan söz ettik. Sosyal ilişkilerimizin alışkanlıklarımızdan sağlığımıza kadar ne ölçüde etkili ...

Yetkinlikler Meselesi 5

Geçen hafta, “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili olarak yanlış anlaşılan bir kaç noktayı netliÄŸe kavuÅŸturmaya çalışmıştık. Parantezi kapayÄ...

Korku Kültürü - IV

Geçtiğimiz hafta, psikoloji profesörü Sheldon Solomon ve meslektaşlarının geliştirdiği ve ölüm gerçeğinin insanlarda yarattığı kaygı ve bu kaygıyla baş ...

Aynı Kadınlar, Aynı Erkekler, Aynı İlişkiler

Hayatta en anlaşılmaz şeylerden biri, fena halde sıkıntı ve acı verdiği halde, bir davranışı tekrar etmekten kendimizi alıkoyamamaktır. Buna sayısız örnek ...

İlginizi Çekebilir :

İyiyi Referans Almak

Pozitif Psikoloji Klinik Psikoloji özellikle 2. Dünya Savaşından sonra, tıbbı kendine model olarak aldı ve ağırlıklı olarak hastalıklarla, yani iyi olanla ...

Dil ve Kognisyon - II

Geçtiğimiz hafta, özellikle kognitif psikoloji ve nöropsikoloji gibi alanlarda yapılan birçok bilimsel çalışmanın, dil ve düşüncenin evrenselliğine dair...

Mutluluk ve Yarış

Son iki yazımızda soruyu şöyle sormuştuk: Yarışmaya, statüye ve kıyaslamaya odaklanmayan bir yaşam kurmak bir fantezi midir? Başarıyı; kıyaslamanın ve yarışın ...

İyiye Odaklanmak

Belgesel kanallarda hayvanlar aleminin günlük yaşamını izleyenler yakından bilir: Neredeyse tamamı hep tetikte yaşamak zorundadır. Tehlikeye, kötüye, olumsuza ...