Kusura Bakma Ben Pasif-Agresifim
"Bu tavırlarından hoşlanmıyorum" ya da "bu sözlerin beni kırıyor:" Onlar duygu ve düşüncelerini bu tip direkt sözlerle dile getirmek yerine tepkilerini farklı vermeyi tercih ediyor ancak bu yolla da işleri büsbütün karmaşık hale getirebiliyorlar. Kimler mi? Elbette ki "pasif-agresifler!"
Agresifleri hepimiz çok iyi biliyoruz; bir alev gibi hemen parlayıverir, tepkilerini en abartılı şekilde verir hatta zaman zaman bağırıp çağırmaktan bir şeyleri kırıp dökmekten hiç çekinmezler. Peki ya pasif-agresifler? Başta onlar hakkında pek fikriniz olmadığını düşünseniz de aslında aşağıdaki haberin detaylarını okuyunca, işyerinizde arkadaş çevrenizde hatta belki de çok daha yakınınızda en az bir tane olduğunu fark edeceksiniz. Biz de gün geçtikçe yaygınlaşan bu sorunu ele aldık ve önce yaşanmış, gerçek hikâyeleri dinledik sonra da uzman klinik psikolog Tuba Akyüz'e bu konu hakkında tüm merak ettiklerimizi sorduk.
"Ayrılmak İstediğimi Söyleyemedim"
"Davranışımın pasif-agresiflik olarak nitelendirilebileceğinden haberim bile yoktu" diyor 28 yaşındaki Özlem T. Üç yıldır beraber olduğu erkek arkadaşı Demir'den ayrılma hikâyesinin devamını şu şekilde anlatıyor: "Aslına bakarsanız, Demir, tek kelimeyle Bay Doğru olarak tanımlanabilirdi. İyi bir eğitimi vardı, işinde de kariyer basamaklarını hızla çıkıyordu. Spor yapıyor, klasik müzik seviyor, teknolojiye bayılıyor, yeni gelen neredeyse hiçbir filmi kaçırmıyordu. Tipi de fena değildi ve annemler ona bayılıyordu, işte belki de sorun her şeyin böyle sorunsuz olmasıydı!"
Hayatını bir zaman sonra fazla monoton hissetmeye başlayan ve bir şeylerin eksik olduğunu düşünen Özlem, ayrılık fikrini yavaş yavaş benimsemiş. "Ama esas problem bunu ona nasıl söyleyeceğimdi. Asla onu incitmek istemiyor fakat öte yandan da bu ilişkiden bir an önce kurtulmak istiyordum. İşte o zaman, sonradan öğrendiğime göre, psikologların pasif-agresif tutum olarak tanımladığı bir yol seçmişim. Demir'e ayrılmak istediğimi söylemedim ama sürekli mutsuz, tatminsiz tavırlar sergiledim. Bana yolunda gitmeyen bir şeyler olup, olmadığını sorduğundaysa, onu "yok, bir şey" diyerek yanıtlıyordum.
Özlem T.'nin istediği sonunda olmuş. Erkek arkadaşı Demir, kısa bir telefon mesajıyla ondan ayrılmak istediğini söylemiş; bunu kabalık olarak değerlendirmemesini, onun bir süredir yaptıklarının yanında bunun pek de bir şey sayılamayacağını da belirtmeyi unutmamış. Ama Özlem için esas şok da bundan sonra başlamış: "Gerçekten çok üzülmüştüm. Sadece kendime ondan ayrılmayı istediğimi söyleyecek gücü bulamadığım için, kaba düşüncesiz bir insan olarak addedilmiştim. Zamanı geri almak ve onunla dürüstçe konuşmak için neler verirdim ama iş işten geçmişti."
Yaşadığı bu olayın etkisinden uzun süre kurtulamayan Özlem, bir uzmana danışmaya karar vermiş ve bir psikologdan randevu almış. "Başvurduğum psikolog önce sorunumun ismini koydu. Onunla yaptığımız görüşmeler sonucu, bunun son derece otoriter olan ve evdeki kuralları, olayları asla sorgulamasına izin vermeyen babam yüzünden kaynaklandığına karar verdik. Babam duygularımı belli etmemden de hiç hoşlanmaz, özellikle ağladığım zamanlar en büyük cezayı verir ve hemen odama gidip saatlerce orada kalmamı isterdi."
Aslında Özlem gibi davranan ve bir ilişkiyi direkt olarak bitirmek yerine, çeşitli davranışlarla sabote eden, böylece sorumluluğu üzerinden atmak isteyen birçok kişi olabiliyor. Uzmanlara göre, günümüzde bu durum özellikle 20'li yaşlardaki gençler arasında son derece yaygın ve bunun da en başlıca nedeni, çağımızın teknolojisi gereği iletişim kurmanın yüz yüze dışında da birçok yolu bulunması. Yani artık birçoğumuz en önemli meseleleri bile karşı karşıya konuşmak yerine, sms ya e-posta yoluyla halletmeyi çok daha kolay buluyoruz.
Yine uzmanlara göre, insanların pasif-agresif tavırlar sergileyerek bir şeylerden kurtulmaya çalışmasında gittikçe yaygınlaşan "bireysellik" de rol oynuyor. Çoğu kişi artık sadece kendisi için iyi olan şeyleri önemsiyor ve diğerlerinin düşüncelerini, duygularını pek de önemsemiyor.
İlişkisi pasif-agresif tutumlar nedeniyle biten tek kişi Özlem değil elbette.
Cosmopolitan / 01.02.2013
Haberin devamını pdf formatında okumak için tıklayınız.
Benzer İçerikler :
Son 12 aylık süreçte ardı ardına gelen ve hepimizi o ya da bu şekilde etkileyen birçok sarsıcı haberle yatıp kalkıyoruz. Bir felaketi henüz sindiremeden,...
"Konuşurken dinlemez", "Uzun uzun anlatırsın sonunda 'efendim ne dedin?' der", "Yaptıklarını fark etmez", "Yemek ...
Mevsim geçişlerinde ve kış aylarında artan depresyon çağın en büyük problemlerinden biri. Uzmanlara göre hastalıkla başa çıkmak için yapılması gereken şey ise ...
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü'nün, düzenli olarak gerçekleştirdiği online eğitim programı DBE Webinarlar, Eylül ayı itibariyle yenide...
İlginizi Çekebilir :
"İdeal erkek, psikolojik, fiziksel ve imaj olarak nasıl olmalı? " sorusunu, psikolog Emre Konuk, plastik cerrah Prof. Dr. Akın Yücel ve im...
Terör olayları gibi pek çok durum, her yaştan insanın davranışlarında değişimlere yol açabiliyor, Yaşanan acılar ve kayıplara, dolaylı yoldan maruz kalınsa ...
Son 12 aylık süreçte ardı ardına gelen ve hepimizi o ya da bu şekilde etkileyen birçok sarsıcı haberle yatıp kalkıyoruz. Bir felaketi henüz sindiremeden,...
Hayatın getirilerinden biri olan iş hayatı birçok kişinin yoğun stres altında kaldığı yerlerden biri. Hayatımızın önemli bir kısmını harcadığımız iş yerinde...