Önce Annene Sonra Dünyaya Güven
Dünyaya gözlerinizi açtığınız andan itibaren annenizle aranızda kurulan güven bağı ne kadar güçlüyse hayat boyu yaşadığınız ilişkilerde de güvenli, mutlu ve istikrarlı bir birey oluyorsunuz.
Bebeklikten itibaren duyduğumuz en temel ihtiyaçlardan biri de güven... Yaş ilerledikçe hayatın içinde özellikle de aşkta güven yine çok önemli bir yere oturuyor. Ve söz konusu güvenmek olunca bağlanma teorilerine göz atmak gerekiyor. Bir bebeğin annesine güvenip güvenmemesi üzerinde kurduğu ilişki biçimi ilerleyen yıllarda dünyadaki diğer insanlarla kurduğu ilişki biçimlerine yansıyor. Artık bir yetişkin olan o bebek, annesiyle (ya da bakım veren kişiyle) kurduğu ilişkinin aynısını karşısındaki kişiyle de kuruyor. Karşıdaki kişinin de bebeklikten getirdiği bir bağlanma tarzı olduğu düşünülürse karşılıklı güven duymanın hayli karmaşık bir mesele olduğunu anlamak zor değil.
Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden görüşlerine başvurduğumuz Uzman Klinik Psikolog Asena Yurtsever güven ilişkisini daha anlaşılır olması açısından kumarhanelerdeki kollu makineler üzerinden anlatıyor: "Makineye jetonu atıyorsunuz, kolu çekiyorsunuz ve ödülü alıyorsunuz. Bir daha atıyorsunuz, yine geliyor. Bir daha, bir daha deniyorsunuz ve ödül hep geliyor. Bir de şöyle düşünün; ilk atışınızda ödül geliyor, ikinci kez atıyorsunuz ve bu sefer bir şey gelmiyor. Üçüncü denemede ödül yine geliyor ama sonraki beş denemede gelmiyor. İlk örnekte güvenli bir bağlanma varken ikincisinde saplantılı/kaygılı bağlanmadan söz edebiliriz. İlk örnekteki çocuk kendine güvenen, kendini seven, ilişkilerinde rahat, partneri ile uyumlu, bağımsız biri oluyor. İkinci örnekteki çocuk ise yetişkinlikte ilişkilerinde karşısındakinin onayına çok ihtiyaç duyan, çok yakınlık bekleyen ama yine de bir tarafıyla karşısındakine güvenmeyen biri... Kaçıngan bağlanmada ihtiyaçlarımız anne tarafından bazen doyuruluyor, bazen doyurulmuyor. İlişkilerde yakınlık arttıkça güvenmek daha da hassas bir konu haline geliyor ve en ufak hayal kırıklığında ilişkiyi kesmek gerekir diye düşünülüyor. Bu bağlanmada isteklerimiz sıklıkla görülmemiş ve doyurulmamış olduğu için ilişkilerimizde reddedilme korkusunu yoğun yaşıyoruz, partnerimizin uzaklaşması büyük bir korkumuz oluyor." Birçok bağlanma çeşidi olmakla birlikte işin özünün gerçekten her seferinde güveneceğimiz bir insan aramamız olduğunu belirten Psk. Asena Yurtsever, "Tabii bu biraz da ideali aramak oluyor çünkü kimi zaman güvenimizi zedeleyen davranışlarla karşılaşıyoruz, aynı şekilde biz de birilerinin güvenini kırabiliyoruz. Karşımızdaki insanı çok seviyor olsak da bunu yapabiliyoruz. Mesela çok değer verdiğiniz bir arkadaşınızın desteğe ihtiyacı varken kendi hayatınızdaki başka sorunlar nedeniyle ona destek olamayabiliyorsunuz. Buna üzülüyorsunuz belki sonrasında telafi etmeye çalışıyorsunuz. Sonuçta hayat kimi zaman doyurduğumuz, kimi zaman doyuramadığımız ilişkilerle dolu" diyor.
Hemen Güvenenler
Herkese güvenip sonra hayal kırıklığı yaşayanlardan mısınız? Bu durumda hayatının başlangıcından itibaren hep güvendiği, hiç zarar görmediği ilişkiler deneyimlediği için herkesle kurduğu ilişkinin de böyle olacağını zannedenlerden olabilirsiniz. Bu tabii ki annesi ile güvenli bağ kuranların ileride hep zarar göreceği anlamına gelmiyor. Psk. Yurtsever, "Güvenli bağlanmayı deneyimleyen çocuklar herkesin güvenilir olduğunu düşünebilir. Ancak yıllarla yavaş yavaş törpülenir ve kendilerini korumayı da öğrenirler. Her güven zedelenmesinde diğer ilişkilerinde varolan sıcaklık ya da güvenle yaralarını kapamaya çalışırlar ve kalp kırıklıklarının üstesinden kolayca gelirler" diyor.
Erkeklere Güvenilmez mi?
Çok sık duyduğumuz bir klişe... Peki gerçeklik payı var mı? Psk. Asena Yurtsever şöyle diyor: "Aslında kadınlara güvenilmez ya da insanlara güvenilmez klişeleri de var. Çok savaş görmüş ve komşu ülkelere güvenemeyen bir toplumuz. Diğer yandan da arkadaşlık, dostluk, hoşlanmak, aşk, sevgi gibi duygularımızı çok farklı kelimelerle ifade edebilen, kendimize özgü inançlarımız olan insanlarız.
Ocak 2014 / Formsante
Yazının devamını pdf formatında okumak için lütfen tıklayınız.
Benzer İçerikler :
Y kuşağından farklı davranış şekillerine sahip olan Z kuşağı, sabırsız, aceleci ve sıkılgan. Bu kuşak iş dünyasına yavaş yavaş girerken şirketler de bu neslin ...
İşte uzmanlardan okulun ilk haftasında anne babaları rahatlatacak öneriler. Yaz döneminin ardından okullar açılıyor. Okul sıralarıyla ilk defa tanışacak...
Sonuca bağlanmayan tartışmalar, suçlamalar, kıskançlık, büyütülen sorunlar... Bütün bunlar bir evliliğin baştan yürüyüp yürümeyeceğini gösterebilir. İşte ...
Yoğun tempoda çalışan öğrencileri şu günlerde sınav kaygısı sardı. Öğrenciyi başarısızlığa götüren bu duygu durumuyla baş etmenin mümkün olduğunu belirten ...
İlginizi Çekebilir :
Öğretmenler; insanları eğitmek, öğretmek, rehberlik etmek, her konuda yön vermek ve yaşama hazırlamak gibi pek çok konuda destek sağlıyor. Öğrenciler ise ...
Mutlu insanların özellikleri neler? Kendilerine gülmeyi ve bizi güldürmeyi nasıl başarıyorlar? Bazı insanlar dertlerini zincir yaparken diğerleri nasıl bu ...
"Bireydeki yetenek ne kadar erken fark edilir ise gelişim de o kadar hızlı oluyor. Aksi halde bireyin yeteneğinde körelme söz konusu. Yeteneğin...
İş aramak, yeni mezunlar için zorlu bir süreç. Peki, iş aramaya başlayan bir yeni mezun nelere dikkat etmeli? İşte özgüveni kaybetmeden ve ümitsizliğe...