Emre Konuk

Çalışanı Tanımak

Geçenlerde ekibiyle ilişkisini düzenlemek amacıyla bir araya geldiğimiz bir yöneticiyle “çalışan bağlılığının” organizasyona katkısı üzerinde konuşuyorduk. Benden “bağlılığı yüksek” çalışanlarla ilgili, kendi değimiyle, bir “check-list” istedi. Bu arada, bu konuda yazdığım yazılarda, herşeyden söz ettiğmi ancak bu tipin bir profilini vermediğimi de kibarca iletti.

Gerçekten de dönüp baktığımda hak verdim. İK jargonuyla konuşacak olursak; çalışan bağlılığını bir yetkinlik olarak tanımlarsak, “davranış göstergelerini” şöyle bir güzel sıralamamışız. Bu yazıyı da buna ayırmak şart oldu.

Önce kısa bir özet yapalım:

1. Bir organizasyonda ya da iş biriminde (şube, mağaza, ekip vb.) çalışan bağlılığı ve müşteri bağlılığı ile iş sonuçları (verim, kar, satış, işten ayrılma) arasında çok yakın bir ilişki var. Yalnızca bu iki değişkenle iş sonuçlarının büyük bir kısmını açıklamak mümkün.

2. Eğer organizasyonda çalışan bağlılığını ölçecek olursak, çalışanları üçe ayırabiliriz:

a. Bağlı olanlar: Yüksek performans gösteren Yıldızlar bu grupta yer alır. Çalışan Bağlılığı her zaman yüksek çıkar. Müşteri ile yakın ilişki içindelerse, müşterilerinde ürüne, hizmete, markaya ve firmaya olan bağlılık hep yüksektir. Çalışanların yaklaşık %20-%25’ini oluştururlar. İşten kopuk olanlara göre verimleri ortalama 3.5 kat daha fazladır. Ne yazık ki çoğu zaman diğerleriyle kıyaslandığında aynı parayı alırlar.

b. Bağlı olmayanlar: Çalışırlar, üretirler ve kendilerinden bekleneni verirler. Özellikle dağılımda yüksek performans gösteren gruba yakın yerde yer alanlar, değişime en yatkın olanlardır. Çalışanların yaklaşık %50-%60’ını oluştururlar.

c. Kopuk olanlar: Çalışan Bağlılığı en düşük gruptur. İşten kopuk yaşarlar. Bedenleri işte ruhları başka bir yerdedir. Yalnızca işlerinden değil, yaşamın diğer alanlarından da doyum alamazlar. Çalışanların yaklaşık %20-%25’ini oluştururlar.

Yukarıdaki rakamlar onbinlerce işyerinden ve birçok ülkeden elde edilen ortalamalar. Örneğin; Fransa ve Japonya’da işyerlerine bağlı olanların oranı %8-10 cıvarında. Bir de “çalışan memnuniyeti” ile “bağlılığını” ayırmak gerekiyor. Yani işyerimden memnun olabiliyorum ama bağlanmayabiliyorum. Bağlanma büyük ölçüde duygusal zeminde oluşuyor.

Bağlı Çalışan Profili


Profil aşağıdaki davranışlarla sınırlı değildir. Okuyucu, ister bir “çalışan” olsun, isterse “yönetici” her davranışı 1 ile 5 arasında puanlayıp bir “toplam puan” elde edebilir. Bu ölçümün bir “envanter” ya da “ölçek” niteliğini taşımayacağını bilmek gerekir.

• Yeteneklerini her gün kullanırlar.
• Sürekli olarak yüksek performans gösterirler.
• Verimlilik için sanki doğal bir itilimleri vardır.
• Destekleyici ilişkileri bilerek oluştururlar.
• Yaptıkları işten beklenen sonuçlar hakkında kafaları nettir.
• Yaptıkları işe duygularıyla kendilerini verirler.
• Enerjik ve heveslidirler.
• Her zaman yapacakları birşeyleri vardır.
• İşyerlerine, ekip arkadaşlarına ve rollerine bağlanırlar.

Bağlı Olmayan Çalışan Profili

Çalışanların çoğunluğunu oluşturur. İstatistik dağılımda “bağlı” gruba yakın olanlar değişime daha yatkındırlar. Yeteneklerinin görülmesi, geliştirilmesi ve yönetilmesi gerekir. Bir organizasyonun geleceğini oluşturmak için kullandığı kaynak burasıdır.

• Gerçek bir başarıya ulaşma anlayışı yoktur.
• Kendilerinden bekleneni verme gayreti içinde olurlar.
• Kafa karışıklığı yaşar ve güvensiz hareket eder.
• Az risk ve az sorumluluk alır.
• Organizasyona karşı sorumluluk duygusu olabilir ama rolüne ve grubuna karşı her zaman olmaz.

Kopuk Çalışan Profili

Kendileri işte ruhları başka yerdedir. Yalnızca işlerinden değil yaşamdan da doyum almakta zorlanırlar.
• Normal tepkileri genelde “karşı çıkma” ve “direnme” şeklinde olur.
• Kendilerine ve başkalarına güvenmede zorlanırlar.
• “Ben çok iyiyim. Diğerleri değil.”
• Yalnızca işleri, yöneticileri değil, yaşadıkları şehir, arkadaşları vs.’de kötüdür.
• Karamsarlıklarını bulaştırırlar.
• Problemden çözüme doğru hareket etmede başarısızdırlar.
• Şirkete, ekip arkadaşlarına ve role karşı sorumlulukları düşüktür.
• Yalnızlık çekerler.
• Olumsuz görüşler hakkında açık açık konuşmayabilir ama belli etse de etmese de asabidir.

Haftaya devam.
20.07.2008

Benzer İçerikler :

Değişim niye o kadar zordur? II

Çiftlerle uğraşırken, kimin değişebileceği kimin değişemeyeceği konusu seanslarda kader gibi eninde sonunda gündeme gelir: “Bu yaştan sonra bir insan...

Fransa Nasıl Kurtulur?

Yıllar önce davetli olduğum bir yemekte global ölçekte büyük bir Fransız firmasının Genel Müdürü ve eşiyle tanışmıştım. Masamızda benden başka hemen herkes ...

Tsunami Bölgesinde Müşteri Memnuniyeti

Önce öğreniyorlar. Annelerle sık bir araya geliniyor. Eğitmenlerin hepsi travma eğitimi almış. Bilgilendiriyorlar. Terapi yok. Çocuklar ve anneler “sahip ...

Yaratıcılık

Scientific American Mind dergisinin editörü Mariette DiChristina, yaratıcılık konusunda farklı bakış açıları ve geçmişleri olan üç önemli uzmanla; Fordham...

İlginizi Çekebilir :

Rekabet Statü ve Kıyaslama Üzerine 2

Geçen hafta cevabını arayacağımız bir soru sorduk: Yarışmaya, statüye ve kıyaslamaya odaklanmayan bir yaşam düşünülebilir mi? Başarıyı; kıyaslamanın, yarışın ...

Festinger'den Kültlere ve Tehlikeli Gruplara

Geçen hafta Festinger’in “Zihinsel Çelişki” ya da “Zihinsel Tutarsızlık” diyebileceğimiz teorisinden söz ettik. Bir iki de...

Travmadan Performansa

Figen Hanım büyük bir şirketler grubunda üst düzey yönetici. Yedi yıldır aynı firmada. Herkes onu çok seviyor. Pek çok kişi ona hayran. Yöneticisi aynı zamanda ...

Popüler Psikoloji Mitleri - III

Bu köşeyi sıklıkla takip eden okurlarımız bilirler, bilinmeyenlere ve yanlış bilinenlere değinmeyi kendimize vazife edinmişizdir. Geçen haftalarda popüler ...