Ceza

Ceza

Ceza gerekli ve işlevsel bir uygulama mıdır?

Çocuğumuzun beğenmediğimiz, onaylamadığımız davranışını değiştirmesine yardımcı olmak, ona yol göstermek, yeni istenen davranışları yerleştirmek için ceza doğal bir yöntem değildir. Ceza, eleştirmek, kızmak, bağırmak, vurmak, mahrum etmek şeklinde bir davranışa kısa süreliğine engel olabilir. Etkinliği kısa ve geçici olup öğretici değildir. O davranışın yapılmaması gerektiğini anladığından değil, ceza korkusundan bir süre için yapmaz. Ceza ile mutlu olmayı, sevgiyi, yaratıcı düşünmeyi öğretemeyiz. Dersinde, duygusal ya da öğrenme sorunları nedeniyle dikkat problemi olan bir çocuğa, matematik sorusundaki hatayı “nasıl olur da görmezsin” diyerek, ya da yazdığı kompozisyonu eleştirerek, kızmak belki de sırf aldığı notlar nedeniyle tv, bilgisayar, arkadaş ziyaretlerini engellemek o hataları yapmamasını sağlamaz. Buna ait yaptırımları çocuk zaten aldığı notlarla görmektedir. Burada yaklaşım, notu kırılan bilginin nasıl öğretileceği olmalıdır. Bu nedenle gerekli ve işlevsel değildir.

Çocuklar “yanlış bir şey” yaptıklarında kendilerine verilen cezanın amacına ulaşabilmesi için uyulması gereken prensipler nelerdir? Neden bu prensiplere uyulmalıdır? Uyulmadığı takdirde ne gibi sonuçlarla karşılaşılır?

Ceza çocuğu aşağılayan, küçük düşüren, güvenini sarsan, öfke ve kızgınlık yaratan sonuçlar yaratır. Hele ıspanağını yemediği için TV izlememe cezası almasının ya da “sevmemekle” suçlamanın hiçbir ilişki ve mantığı yoktur. Yapılması gereken, davranışların sonucunu yaşamasına fırsat vermektir. Odasını toplamaması, derslerini zamanında yapmaması, yemek yememesi, düzenli banyo alışkanlığı olmaması, zamanında yatmaması gibi durumları düşünürsek çocuk zaten bunun sonuçları ile etkisini yaşıyor. Dağınık oda bir süre sonra aradığı eşyaları bulamayacağı bir ortama dönüşüyor, ders notları öğrenme süreçleri olumsuz etkileniyor, yemekten aç kalkıyor, arkadaşlarından banyo uyarıları gelmeye başlıyor, okula yorgun gidiyor gibi. İşte bu noktada iç kontrol devreye girebiliyor. Bunların olumlu davranışlara dönebilmesi için annelerin o odaları toplamakta direnmesi, dersleri için devamlı zamanı hatırlatmaması, başka bir yiyecek sunmaması, banyosunu hatırlatmaması, yatma saati için devamlı uyarıcı olmaması ile tutarlı davranışlarda bulunarak her olumlu davranışı takdir edip överek desteklemeleri ile mümkündür. Odasını toplamasının kendisine kolaylık sağladığını bu şekilde öğrenmiş olur. Ödül açısından ise ödül karşılığı davranma tercihini geliştirmemek gerekir. “Bugün kardeşimle kavga etmezsem ne alacaksın?” pazarlığına olanak tanımayacak yaklaşımlar için maddi ödül ile değil ancak manevi takdir ve destekle mümkündür.

Çocuğa ceza verdikten sonra anne ya da babanın “vicdan azabı” çekmesi sık rastlanan bir durum mudur? Öyle ise bunu önlemenin yolları nelerdir?

Çocukların davranış seçeneklerine karşı ebeveynlerin seçenekleri daha sınırlıdır ve güce yöneliktir. Güçlü olduğunu, kontrol eden olduğunu, bunu ödetecek olduğunu göstermek için bağırır, kızar, vurur, saçını çeker, mahrum eder ceza verir. Yani en çabuk, en ani tepkileri gösterir. Kısa bir süre sonra da kendiyle yüzleşip, pişman olur, vicdan azabı çeker. Bu noktada da tam tersi olumlu tutum ve yaklaşımlarla tefli etmeye çalışır. Bu durum çocuğun dengesini daha çok bozar. Doğru davranışı öğrenmekte zorlanır, büyüklere ve kendine güveni azalır, ilerde kendisi de bu dengesiz kişilik özelliğine aday bir ebeveyn olabilir.

Psikoloğun kendi çocuklarına uyguladığı ceza var mı?

Biri 18 yaşında erkek, diğeri 10 yaşında kız iki çocuk annesiyim. Oğlumu yetiştirirken, genç anne olmam ve mesleki tecrübelerimin farklılığı ile anlattığım örneklere benzer yaklaşımları yaptım. Tüm bu paylaştıklarım, mesleki ve yaşam tecrübelerimi kapsıyor. Kızımda ise bu bilincin farkını daha olumlu yaşadığımı söyleyebilirim. Şimdi her ikisine de ödül ve ceza yerine davranışlarının sorumluluğunu almalarını sağlayacak yaklaşım, değerlendirme ve takdir ile yaklaşıyor ve sonuçların keyfini yaşıyorum. Duygu olarak kızgınlığı değil, zarar verici kızgınlığı ebeveynin güçsüzlüğü, kontrol kaybı, ego tatmini olarak görüyorum. Çünkü kızgınlığın altında anlaşılamamışlık, sıkıntı, üzüntü, yalnızlık, değersizlik vardır.

Şeyda Özdalga, Uzman Klinik Psikolog - DBE Çocuk ve Genç Bölümü

Benzer İçerikler :

Helikopter Anne Babalar-II

Helikopter anne-babalar başlıklı yazımı bundan birkaç ay önce yine aynı adla yazmıştım. Bu terim yavaş yavaş güncel hayatımızda yerini almaya başlasa da ...

Kız Çocuklarında Dikkat Eksikliği

Okul çağı çocuklarında, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) yaygınlık oranı dünya genelinde %3 ile %7 arasında değişmektedir. DEHB’in...

Çocukluk Kahramanlarımız

Çocuklar yaşantılarından bir şeyler öğrenip, gelecekteki acılardan korunmak için çaba gösterdikçe daha da gelişirler. İlk nefesimizi almaya başlamadan önce ...

Televizyon ve Şiddet

Bu güne kadar televizyon izlemenin çocuklar üzerindeki etkisiyle ilgili bir çok çalışma yapıldı. Geldiğimiz noktada televizyonun çocukları nasıl etkilediğine ...

İlginizi Çekebilir :

Yeni Bir Ev Rutini Nasıl Oluşturulabilir?

OKULLARIN KAPALI OLDUĞU BU DÖNEMDE YENİ BİR EV RUTİNİ NASIL OLUŞTURULABİLİR?   Son dönemde birçoğumuz hayatımızda korona virüsün sebep olduğu...

ÇOCUĞU ANLAMADA ETKİLİ BİR ARAÇ: RESİM

Resim, çocuğun kendini yansıtması ve olaylar hakkındaki duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde önemli bir araçtır. Resimler aynı zamanda çocukların...

Kardeşi Olacak, Bunu Ona Nasıl Söylemeli?

“Kardeş fikrine pek sıcak bakmıyor. Fakat, biz bir kardeşi olmasını çok istedik. Hem paylaşmayı öğrensin... Hem ilerde birbirlerine destek olurlar... Ama ...

Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite (DEHB)

Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan çocuklara iyi bir ebeveyn olmanın önceliği, DEHB’li çocukların davranışlarını anlamaktan...