KE-KE-ME-LİK

Çocuklar yaklaşık üç yaş civarında kendilerini ifade etme becerilerinde oldukça ustalaşmışlardır. Bu yaşlar çocuğun oldukça aktif ve meraklı olduğu dönemlerdir. Her an yeni kavramlarla tanışmaya ve sözcük dağarcıklarını genişletmeye açıktırlar. Yeni ve değişik yaşantılarını paylaşmaya oldukça hevesli olan üç yaş çocukları, zaman zaman söylemek istedikleri kelimeyi bulamaz ya da telaffuz ederken bazı hatalar yaparlar. Bu yaş grubundaki hemen bütün çocukların konuşmaları sırasında aynı sözcükleri ya da cümleleri art arda tekrarladıklarına, nefeslerini söylemek istedikleri cümlenin uzunluğuyla eş güdümlü olarak kullanamadıklarına ve uygun olmayan yerlerde duraklamalar yaptıklarına tanık oluruz.

ÇoÄŸu zaman bu konuÅŸma biçimi “geliÅŸimsel kekemelik” ya da “normal akıcısızlık” olarak adlandırılır. 2-7 yaÅŸ çocuklarının konuÅŸmalarında gözlenen ve normal olduÄŸu düşünülen bu tip konuÅŸma akıcısızlıkları bazen kalıcı bir problem haline gelebilmektedir.

Kekemelik Nedir?

Kekemelik; konuÅŸmanın akıcılığı ve ritminin, duraklamalar, tekrarlar, uzatmalarla ve çoÄŸu kez bunlara eÅŸlik eden beden hareketleriyle kesintiye uÄŸramasıdır. KekemeliÄŸin miktarı ve ÅŸiddeti, farklı ortamlarda,  günden güne, hatta aynı gün içerisinde bile deÄŸiÅŸebilmektedir.

Kekemelik popülasyonun %5’ini etkilemektedir ve en yüksek görülme oranı okulöncesi dönemdedir. Genellikle 2-7 yaÅŸ arasında ortaya çıkar ve erkek çocuklarda daha ağır seyreder. Kız-erkek oranı 1/4 tür. Bu çocukların en az %20’sinde kekemelik devam eder, genellikle giderek ÅŸiddetlenir ve ergenlik döneminden sonra da devam ediyorsa yaÅŸam boyu sürecek olan bir bozukluk haline gelmesi muhtemeldir.

Kekemelik Başka Problemlere Yol Açar mı?

Erken dönem kekemeliğinin kendiliğinden düzelip düzelmeyeceğini kestirebilmek her zaman çok kolay olmamaktadır. Kimi zaman çocuğun ebeveynleri ya da yakınları, çocuğun bu konuşma biçiminin yaşı büyüdükçe kendiliğinden düzeleceğini düşünerek bir uzmana başvurulmasını gerekli görmemektedirler. Ancak unutulmamalıdır ki kekemelik erken dönemde müdahale edildiğinde çok daha kolay kontrol altına alınabilen bir problemdir. Çünkü, çocuk büyüdükçe kendi konuşmasına ilişkin farkındalığı artar. Ayrıca, sosyal çevresi genişledikçe daha fazla insan onun konuşmasındaki farklılığı kendisine hissettirmeye başlar. Özellikle ilkokul döneminde kekeme çocuklar akranları tarafından alaya alınmakta hatta kimi zaman grup dışı bırakılmaktadır. Bu yaş grubu çocukları için rekabet oldukça önemlidir ve başkalarının eksikleriyle ya da kendilerinden farklı gördükleriyle dalga geçmek oldukça sık görülen bir tutumdur. Akran gruplarının yanı sıra kekeme çocuklar ebeveynlerinin, öğretmenlerinin ve etrafında bulunan diğer yakınlarının sürekli olarak konuşması hakkında yaptıkları yorum, eleştiri, öneri ve düzeltmelere maruz kalırlar. Çoğu zaman yetişkinlerin çocuğa yardımcı olmak maksadıyla göstermiş oldukları bu tutumlar aslında durumun daha da kötüleşmesine sebep olur. Çocuk kekelememek için uğraştıkça daha çok kekeler ve bazı çocuklar giderek konuşmaktan ve sosyal ortamlara girmekten kaçınır hale gelirler. Dolayısıyla, konuşmadaki problemin yanı sıra bir takım psikolojik ve sosyal problemler de ortaya çıkmaya başlar.

Kekemeliğe İlişkin Yanlış İnançlar

“KekemeliÄŸin nedeni psikolojiktir!”

Günümüzde kekemeliğin nedenlerine ilişkin pek çok farklı görüş ileri sürülmektedir. Bu görüşlerden en yaygın olarak kabul görüleni kekemeliğin psikolojik nedenlerden kaynaklandığı görüşüdür. Pek çok kişi kekemeliğin nedeninin aşırı korku, üzüntü ya da heyecan gibi psikolojik bir nedeni olduğuna inanmaktadır. Bu yaygın kanın aksine uzmanlar, kekemeliğin psikolojik nedenlerden kaynaklanmadığını ancak, bu gibi faktörlerin kekeme bireylerin konuşmaları üzerinde olumsuz etkileri olduğunu kabul etmektedir. Yani hiçbir çocuk ya da yetişkin bir şeyden çok korktuğu ya da bir olaya çok üzüldüğü için kekeme olmaz. Bu gibi nedenlerin, kekemeliğe yatkınlığı olan bireylerde tetikleyici ya da kekemeliği şiddetlendirici etkileri olabilir. Ancak asla kekemeliğin doğrudan nedeni değildirler.

“Kekemelik kalıtsaldır!”

Toplumda yaygın olarak kabul gören bir diÄŸer görüş ise, kekemeliÄŸin genetik geçiÅŸ gösterdiÄŸi varsayımıdır. Bir çocuÄŸun anne ya da baba tarafındaki akrabalarından herhangi birinde kekemelik öyküsü varsa, o çocuÄŸun kekeme olma olasılığı yaklaşık %40-60 oranında daha fazladır. Ancak, ailesinde hiç kekemelik öyküsü olmayan kekeme bireyler de vardır. Dolayısıyla kekemeliÄŸin yalnızca genetik nedenlerden kaynaklandığı görüşü doÄŸru deÄŸildir. Ayrıca birinci derece akrabalarında kekemelik öyküsü olan pek çok kiÅŸide kekemelik görülmemektedir. Günümüzde kekemeliÄŸin nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Ancak uzmanlar, kekeme bireylerde, beyin hemisferlerinden konuÅŸmadan sorumlu olan sol hemisferin baskın olmayışının kekemeliÄŸe yol açtığı görüşünde birleÅŸmektedirler. Yapılan araÅŸtırmalar bu yönde güçlü kanıtlar ortaya koymakla birlikte henüz kesin bir yargıya varılamamıştır.

“KekemeliÄŸin tedavisi yoktur!”

KekemeliÄŸe iliÅŸkin bir baÅŸka yanlış inanış, kekemeliÄŸin düzeltilemeyeceÄŸi ve tedavisinin olmadığına iliÅŸkindir. Bazen konuÅŸma terapisti olmayan ya da bu konuda yeterli bilgi sahibi olmayan kiÅŸi veya kurumlar, aileleri çocuklarının kekemeliÄŸinin kalıcı olduÄŸuna ve hiçbir zaman düzelmeyeceÄŸine iliÅŸkin yanlış yönde bilgilendirmektedir. Bu gibi yanlış telkinler ailelerin ümitsizlik duygularına kapılıp durumu bu ÅŸekilde kabullenmelerine ve çocuÄŸu bu problemle tek başına bırakmalarına yol açabilmektedir. Günümüzde çok farklı kekemelik tedavi yöntemleri kullanılmaktadır ve kekeme kiÅŸiler bu yöntemlerden fayda saÄŸlamaktadır. Özellikle de okul öncesi dönemde tedavi edilen çocuklar ileriki dönemlerde hiç kekelemedikleri gibi, pek çoÄŸu küçük yaÅŸlarda uygulanan terapileri dahi hatırlamamaktadır. Ancak yetiÅŸkinlik dönemine kadar hiçbir terapi görmeyen ya da bilimsel yöntemler dışında bir takım arayışlara yönelen bireylerde kısa sürede kesin sonuç alınması daha güç olmaktadır. Çünkü kiÅŸinin yaşı ilerledikçe, hiçbir zaman kekemeliÄŸini kontrol altına alamayacağına inanmaya baÅŸlamaktadır. Ayrıca, sürekli olarak etrafındaki kiÅŸilerin alaylarına ve  eleÅŸtirilerine maruz kaldıkları için konuÅŸmayı gerektiren ortamlara dair bir takım korkular geliÅŸtirirler. YetiÅŸkin bireylerle çalışırken, okul öncesi dönem çocuklarından farklı olarak konuÅŸmaya, yabancı ortam ve kiÅŸilere dair bu korkularının da giderilmesine çalışılmaktadır.  Bu da her zaman çok kolay olmamaktadır. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarının kekelediÄŸini düşündükleri durumda hiç vakit kaybetmeden bu konuyla ilgilenen bir dil ve konuÅŸma terapistinden yardım almaları gerekmektedir.

“Kekemelik ilaçlarla geçer!”

Kekemelik tedavisine ilişkin bir diğer yanlış inanış ise kekemeliğin ilaçla geçebileceği görüşüdür. Henüz dünyada kekemeliği geçiren bir ilaç tedavisi bulunamamıştır. Fakat, bazı doktorlar kekemelik şikayetiyle başvuran ailelere bazı ilaçlar önermekte ve bu ilaçların çocuğun konuşmasını düzelteceği yönünde yanlış bir izlenim yaratmaktadırlar. Kekemelik tedavisi için önerilen bu ilaçların çocuğu zaman çocuk için zararlı bir etkisi olmamakla birlikte hiçbir yararlı etkisi de bulunmamaktadır. Ailelerin kekemeliği düzeltecek, bilimsel olarak ispatlanmış herhangi bir ilaç tedavisi olmadığı konusunda bilinçli olmaları ve bu tip tedavilere bel bağlamamaları çok önemlidir.

“Kekeme çocuklar okulda baÅŸarısız olurlar!”

“Kekeme çocuklar okulda baÅŸarısız olurlar”. Kekeme çocuklar çocuÄŸu zaman konuÅŸmaktan kaçınırlar ve çok iyi bildikleri ÅŸeyler hakkında dahi konuÅŸmayabilirler. Bu da ilk etapta onların yanlış tanınmalarına neden olur. Kekemeler zihinsel geliÅŸim açısından diÄŸer bireylerden daha geri deÄŸildirler. Yalnız konuÅŸma konusunda daha isteksiz olabilirler. DeÄŸiÅŸik alanlardaki baÅŸarılarıyla topluma mal olmuÅŸ bir çok kekeme vardır: Aristotle, Charles Darwin, Marylin Monroe, Bruce Willis, Isaac Newton, Musa Peygamber.

Kekemelik Belirtileri Nelerdir?

  • Ses, hece ya da kelime tekrarları (K-k-k-kalem  aldım/ Dün ha-ha-halama gittik/ Ben- ben-ben geldim.)

  • Ses uzatmaları (aaaaabim / sssssenin)

  • Abartılı yüz ve beden hareketleri (ayakları yere vurma, kaÅŸ kaldırma, burun kanatlarının hareket etmesi, göz yumma, göz kırpma, kolların aşırı hareket etmesi, başını sallama, dudakları büzme, dil ve dudaklarda titreme, abartılı ağız, çene hareketleri vb.)

  • Düzensiz nefes alma. KonuÅŸurken nefes almaya çalışma.

  • KonuÅŸmaktan kaçınma.

  • Bir ÅŸeyi söylerken takıldığında konuyu deÄŸiÅŸtirme ya da konuÅŸmaktan vazgeçme.

  • KonuÅŸamadığına iliÅŸkin yorumlarda bulunması. (KonuÅŸamıyorum, konuÅŸmaya baÅŸlayamıyorum, arkadaÅŸlarım konuÅŸmamla alay ediyor vb kendi konuÅŸmasına iliÅŸkin yorumlarda bulunması, konuÅŸurken yüzünü saklama ya da aÄŸlama vb).

Kekemeliğin Arttığı Durumlar

Telefonda, kalabalık dinleyicilere ve otorite figürlerine karşı konuşma, fıkra anlatma, birinin adını söyleme, adı sorulduğunda cevap verme, zaman baskısı altında olma, beklenmedik bir durumla karşılaşma, yeni insanlarla tanışma, yeni bir şey söylemek durumunda kalma.

Kekemeliğin Azaldığı / Yok Olduğu Durumlar

Şarkı söyleme, küfür etme, dua okuma, koroyla ya da diğer bir kişiyle birlikte okuma, fısıltıyla konuşma, küçük çocuklarla konuşma, yüksek/ maskeleyici gürültünün etkisi altında konuşma, monoton konuşma, ritm tutarak konuşma. Bu gibi konuşma durumlarında en ağır kekemelerin bile oldukça akıcı konuşabildiklerini görebilirsiniz.

Özlem Akgün, Uzman Konuşma Terapisti - DBE Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık Merkezi

Benzer İçerikler :

Sosyal Beceride Ebeveyn Rolü

Sosyal gelişim, bireylerin yaşamında önemli bir yere sahip. Erken yaşlarda aile desteği ile geliştirilebilen sosyal beceriler, kişilerin iletişimde uyum...

ÇOCUKLARA DEĞERLERİ ÖĞRETMEK: AFFETMEK

Çocuklar doğası gereği arkadaşlarıyla sıkça sorun yaşayabilir. Anne ve babalar da çocuklarının arkadaşlarıyla ilişkisini onarabilmek adına yol gösterici olmayı ...

Ani Bebek Ölümü Sendromu Nedir ve Ne Zaman Yaşanır?

Görünürde sağlıklı olan bir bebeğin 1 yaş öncesi hiçbir ön belirti göstermeden ve başka tıbbi nedenlerle açıklanamayacak bir biçimde uyku sırasında beklenmedik ...

DİJİTAL DÜNYADA EBEVEYN OLMAK

Günümüzün teknoloji dünyasında internetin de hayatlarımıza dâhil olmasıyla beraber yaşamımızda birçok şey değişti. Teknolojinin artık hayatımızın hemen hemen ...

İlginizi Çekebilir :

Erken Çocukluk Döneminde Model Alma

'Erken Çocukluk Döneminde Model Alma' konusuna başlamadan hemen önce erken yaş dönemlerinin özelliklerine bir göz atalım. Doğumdan sonraki ilk üç yılı ...

Okulda Zorbalık – Çocuğunuz için Savunma

Okul zorbalığı başka bir insanı kontrol etmek için güç kullanmaktır. Zorbalığa uğrayan öğrenciler kendilerini savunmakta zorluk çekebilir ya da saldırılardan ...

DUYGUSAL DAYANIKLILIĞI YÜKSEK ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK

Çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi günlük hayatlarında birçok durumla ve duyguyla baş etmek zorundadırlar. Sınıf arkadaşlarına uyum sağlamak, zor bir ders ...

ÇOCUKLARDA ÖFKE KONTROLÜ VE OLUMLU DAVRANIŞ KAZANDIRMA

Öfke; çocuklarda zaman zaman kabul edilebilir olarak görülen ve çocukları alarma geçiren bir duygu olarak bilinir. Çocuklarda öfke, kendilerinin yanlıÅ...