Emre Konuk

Beyin Yıkama - 2

Geçen hafta beyin yıkamanın ne olduğundan söz etmiş ve örnek olarak Patricia Hearst olayını vermiştik.  Patricia Hearst’ın zalimce SLA tarafından tutsak alınması, onlarla birlikte gerçekleştirdiği banka soygunu ve SLA’ya bağlılığını halka açıklaması mahkeme tarafından “beyninin yıkanıp yıkanmadığı” tartışmasına yol açmıştı. Mahkeme, Patricia’nın beyninin yıkandığı iddiasını reddederek onu hapse yollamaya karar vermişti.

Bu örnek beyin yıkamanın en önemli 3 özelliğini ortaya koyuyor:

1. Amaç:  Beyin yıkama eylemi kasti bir eylem olarak gösteriliyor. Bu eylemi gerçekleştiren kişinin niyeti karşındakine zarar vermek olmasa da, mutlaka kasıtlı olarak kurbanda değişikliğe yol açmak üzere gerçekleştiriliyor.
2. Bilişsel Değişiklik: Kurbanın yeni benimsediği inançlar eski inançlarından oldukça farklı, kimi zaman da bulunduğu ortam ile çelişen inançlar oluyor. Örneğin Çin’de esir alınan askerler, beyin yıkama kamplarından çıkıp Amerika’ya döndüklerinde komünist sistemine inanmayı bırakmıyorlar.
3. Zaman Cetveli: Aşırı baskı nedeniyle, beyin yıkama kısa sürede etkili olabiliyor.

Bu tür durumların en ilgi çekici özelliği, inançların ne kadar güçlü olduğu ve duygularla olan bağları. Hem beyin yıkama sürecinde hem de daha sonra kurbanların, yeni inançlarına yapılan saldırı ya da itirazlara karşı tepkileri çok güçlü oluyor. Kurban bu tip durumlarda, yeni inançlarını sınamaya çalışan insanlarla mantıklı bir tartışmaya girmeyi de şiddetle reddediyor.

Bir diğer mesele zorlama ve şiddet kullanımı. Hem zihinsel hem de fiziksel işkence yapılıyor ama örneğin bazı tarikatlarda aksine bu tip şiddet içeren öğeler yerine kurbanlar sevgi ve bağlılık içeren öğeler kullanılarak ikna ediliyor.
Çoğu din, tarikat olarak ortaya çıkmış olsa da, aslında “beyin yıkamanın” gündeme geldiği tarikatlar birçok yönden dinlerden ayrılıyor:

1. Liderler ve Takipçileri: Tarikatlarda genellikle gergin, izole ve gittikçe çoğalan paranoyak bir ortam görürüz. Uyuşturucu ve/veya cinsellik ve sosyal bir hiyerarşi mevcuttur. Liderlerini Tanrı gibi gören üyeler genellikle ergenlik dönemlerinde bir güven arayışı ile bu tarikatlara giriyorlar. Zamanla hem liderler hem de takipçileri, dış dünya ile kendileri arasındaki farklarla karşı karşıya kalıyor ve gerçeklerden uzaklaşmaya başlıyorlar. Bu şekilde tarikat içerisinde kendilerine ayrı bir dünya yaratıyor ve içinden çıkamıyorlar.

2. Paranoya ve Ayaklanma: Tarikatlar genellikle yerleşmiş öğretileri ve içinde bulundukları sistemi güçlü duygularla reddediyorlar. Bu kadar güçlü duygularla reddettikleri için, dış dünyanın da aynı şekilde güçlü duygular hissedeceğini düşünüp onlara saldırabileceklerini düşünüyorlar.  Bu şekilde, içeride yaygın bir paranoya hakim oluyor.

3. Sadelik ve Saflık: Tarikat üyeleri kendi tarikatleri dışındaki her şeyi “şeytanlaştırıyorlar”, dış dünyayı günahkar ve yoldan çıkmış olarak gördükleri için, hayallerinin gerçekleşmesinin zamanı geldiğinde dış dünyanın yok olması gerektiğine inanıyorlar. Bu anlamda şiddeti gerekli olarak gösteriyorlar ve üyeler tarikatta bulundukları sürece temiz ve saf kaldıklarına inanıyorlar.

4. Geleceğe dair çarpık düşünceler: Tarikatlar genellikle ütopik bir son vaat ediyorlar: Şu anın değersiz olduğuna ve seçilmiş insanlara muhteşem bir gelecek sunulacağına dair bir son bu. Bu öyle bir iddia oluyor ki, insanlar hayatta oldukları sürece yanlışlanamıyor.

5. Şiddetli final: Tarikatların en rahatsız edici özelliği kendilerine zarar verme eğilimleri. Çoğu insan, doğum, gelişim, dengeli bir hayat ve daha sonra düşüş deneyimlerken, tarikatlar genellikle bu süreçlerden geçmeden sonlanıyorlar. En çok tanınma şekilleri de yaşadıkları ölümle toplumun tüm dikkatini üzerlerine çekmeleri.
Bir sonraki hafta, bunlara örnekler vereceğiz ve fizyolojik olarak bu süreçlerin nasıl işliyor olabileceğinden söz edeceğiz...

22.07.2010

Benzer İçerikler :

Travmadan Performansa - III

Son iki yazımızda, yaşamlarını geçmişte yaşadıkları travmatik süreçlerin etkisinde sürdüren, kendileriyle ilgili tanımlarını ve duygularını (ben sevilmem,...

Cigaranın Dumanı Yoktur İmanı

Kaleler teker teker düşüyor. Yakın bir gelecekte bütün tersanelere girilecek. Karanlık güçler ve onların yurtiçindeki hempaları (hempa nedir diye sormayın,...

İşyerinde Taciz Mobbing

Geçen hafta iş yerinde psikolojik taciz, yıldırma, iş yerinde zorbalık ve iş yeri travması olarak adlandırabileceğimiz davranışları “mobbing” ile...

Epigenetik İlkeler: Bir Paradigma Değişimi

İnsanı ve insan yaşamını çalışanların seneler senesi tartıştıkları belli başlı felsefi sorular vardır. Bizler özgür iradesiyle kendi hayatına yön veren...

İlginizi Çekebilir :

Hareket ve Egzersiz - II

Geçen hafta, egzersizin beyin üzerindeki etkisine değinmiştik. Kısaca hatırlatacak olursak; düzenli egzersizin, başka pek çok faydasının yanı sıra, düşünce...

İnsanın Doğası 3

Geçtiğimiz iki hafta bir soruya cevap aradık: Tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz? Antropolojiden ve diğer...

Çocuğunuzun Güçlü Yanları - 2

Geçtiğimiz hafta, çocukların güçlü yanlarının alıştığımızdan farklı bir sınıflandırmasını yapmıştık. Biraz daha içerikten bağımsız, biraz daha yol, yöntem ile ...

Korku Kültürü - III

Geçtiğimiz haftalarda, bir “korku kültürü”nde yaşadığımızdan bahsetmiş; “korku ticareti”nin psikolojik bir silah olarak, etkilemek ve ...