Emre Konuk

İnanıyorum Öyleyse Gerçektir

İnancımın aynı zamanda gerçeği yansıttığına “inanmazsam” hayatta bayağı zorlanırdım. Ailemin, sevgilimin, arkadaşlarımın beni sevdiğine inanıyorsam, aynı zamanda bu sevginin bir yanılsama olmadığına, benim algılamamdan bağımsız olarak “orada olduğuna” yani pencereden baktığımda karşımda duran manzara kadar gerçek olduğuna da inanırım.

Bu son derece insani bir fenomendir ve iyi ki de böyle olmaktadır. Aksi takdirde gün içinde aldığım belki de binlerce kararı alabilmek için, bilimsel deneyler yapmam ya da geçerliliklerini sınamak için yöntemler geliştirmem gerekecekti. Realiteyle (algılarımla) yorumlarımın (inançlarımın) “uyumlu” olması yaşamı kolaylaştırır ve benim yaşam stratejilerime zemin oluşturur.

Yaşam böyle aktığında zaten genellikle sorun yok. Ama “yumurta sağlığa zararlıdır” diye inanırsam ve yumurta sağlığa zararlı değilse sorun vardır. Benim çocukluğum çiftliklerde geçti. Çiftlik demek; birçok hoşluğun yanında tavuk yani yumurta, inek yani süt ve yoğurt ve tereyağı demektir. Çocukluğumdan beri ben de neredeyse her gün yumurta, yoğurt, tereyağı yedim ve süt içtim. Ta ki belli bir yaşa gelene kadar. Önce kolestrolü arttırdığı için yumurta yasaklandı. Sonra tereyağı yasaklandı. Sonra yağı alınmış süt ve peynir dayatıldı. Bilime inanan, makul ve müeddep, yani edepli bir psikolog olarak naçiz bedenimi Türk hekimlerine teslim ettim ve hepsine uydum. Tabii ki çok da faydasını gördüm. Yumurta meselesi hariç.

Birkaç yıl önce bir araştırmacı 900 deneğin yarısına her gün yumurta yedirdi. Diğer yarısı da yemedi. Araştırma süresi bir yıldı ve bu bir yıl içinde yumurta yiyenlerin kolestrolünde anlamlı bir artış olmadı. Sonra literatürü taradığımda; son 25 yılda yapılan 224 araştırmada, yumurta ile alınan kolestrolün, kandaki kolestrolü arttırmadığını gördüm. Peki, şimdi ben ve benim gibi milyonlarca insan, yumurtadan radyasyonlu madde gibi niye uzak durduk? Son yirmi yılda işimin düştüğü en az bir düzine doktor, birçok kitap ve makale, sağlık politikalarını belirleyen yurt içi ve yurt dışı otoriteler ve kurumlar, bilimsel araştırmalar tersini söylerken nasıl oluyor da yumurtayı yasakladılar? Ben de şimdi tabii kafayı tereyağına ve kırmızı ete taktım. İşaretler orada da benzer bir durumun olduğunu gösteriyor.

Bir süre önce baktık işler kesat, piyasalar durgun, “yar bana bir eğlence medet” diye can sıkıntısından ortalarda dolanırken dedik ki: Hepimiz ayrı ayrı terapist olarak kilo sorunuyla uğraşıyoruz ve bir çok durumda başarılı da oluyoruz. Bir araya gelelim, işi projelendirelim, literatürü tarayalım ve işe yarayan tekniklerin, yaklaşımların bir dökümünü çıkaralım. Kendi deneyimlerimizi de ekleyerek bir paket oluşturalım. Sonra test edelim ve başarılı olduğumuzu görüyorsak meslektaşlarımızın eğitimine odaklanarak uygulamaya geçelim.

Şişmanlık, Hastalık ve Ölüm

Literatür taramasının bir bölümü, meselenin organik yanıyla, yani biyolojisiyle ilgiliydi. Daha başta dehşete düştük. Aynı yumurta meselesinde ne olmuşsa, şişmanlık-hastalık-ölüm ilişkisinde ve bunları etkileyen faktörler meselesinde de o olmuş.

Şişmanlıkla ilgili ne “biliyoruz”?
  1. Şişmanlığın kendisi, yani bedende fazla yağ birikimi, tek başına ciddi sağlık sorunlarına yol açar.
  2. Bu ciddi sağlık sorunları nedeniyle (kalp, şeker, kanser, yüksek tansiyon vs.) şişman insanlar normal kilolulara göre daha erken ölürler.
  3. Şişmanlığın giderek artması, yaygın ve ciddi bir sağlık krizine yol açacaktır.

Aklı başında herkes böyle düşünür ve bunları gerçeğin doğru yansıması olarak görür. Bunlara en başta sağlık araştırmacıları, hekimler, sağlık politikalarını oluşturan kurumlar, şişmanlığın tedavisi ile uğraşan kuruluşlar, bu konuda programlar oluşturan uygulamacılar, yazarlar, medya ve normal vatandaşlar dahildir. Yani yukarıdaki cümlelerin “bilimsel gerçekleri” yansıttığına inanılır.

Oysa durum şu:
  1. Orta derecede şişman kişiler, normal kilolu insanlar kadar yaşıyorlar.
  2. Hafif şişmanlar normalden düşük kilosu olanlardan daha çok yaşıyor.
  3. Fazla kilolu insanlar normal kilolu insanlardan daha çok yaşıyorlar.
  4. Aşırı şişmanlarda dahi ölüm oranı normallerden farklı değil.

Peki, ne yapacağız şimdi?

Haftaya devam.

03.02.2008

Benzer İçerikler :

Niye Şişmanlıyoruz

İlkin daha önce söylediklerimizi özetleyelim: 1. Bir kısım araştırmacı, özellikle son 40 yılda yapılan ve bugünün beslenme ve şişmanlıkla ilgili sağlık ...

Yetkinlikler Meselesi 3

Geçen hafta bir soru sorduk: Bir insanı işe aldıktan sonra ne kadar değiştirebiliriz? Bu son derece kritik bir soruydu, çünkü bütün dünyada, yetkinlikleri...

Gençlik Araştırması 1

Sanıyorum Sabah okurları üç hafta boyunca yayınlanan “Gençlik Araştırmasını” izlemiştir. Kaçıranlar için önemli gördüğüm bölümlerini özetlemek ...

Dostlara Dair IV

Bildiğiniz gibi birkaç haftadır dostluk ilişkilerinin hayatımızdaki önemini konu ediyoruz. Güçlü sosyal ilişkilere ve kaliteli dostluklara sahip olmanın, ...

İlginizi Çekebilir :

İlişkiler ve Mutluluk

Bu yazı dizisinde size mutluluğu belirleyen evrensel 5 faktörden söz ederek yola çıktık. Geçen hafta kariyerinizden kaynaklanan mutluluktan söz ettik. ...

Öcalan'ın Trajik Sonu

Geçen hafta Öcalan’ın Prof. Yalçın Küçük’le 1993’de yaptığı görüşmeden alıntılarla, kendisi için hazırladığı trajik sonun ilk adımlarını ...

Egzersiz Ve Beyin

Bazı okurlar anımsarlar; geçtiğimiz senelerde, egzersizin beyin üzerindeki çok çeşitli etkilerini konuşmuştuk. Birçoğumuzun kolunu kıpırdatmakta güçlük çektiği ...

Travmadan Performansa - IV

Neyi niçin yaptığımızı anlamaya çalışmak, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı anlamlı kılmak, hem günlük yaşamımızın bir parçasıdır, hem de ...