Basında Dbe

Mükemmel Olmayan Anneler Buraya! 

Hamileliğinin 31'inci haftasında anladı ki hayat her zaman planlandığı gibi gitmiyor ve anneliğin mükemmeli diye bir şey olamıyor. Hande Birsay o günden bugüne annelik meselesinin tüm gerçeklerini sosyal medyada paylaşarak, “Bir beceremeyen ben miyim?” diyen annelerin gönlüne su serpiyor.

 

Sosyal medyadaki mükemmel anneliğe inat, o yaşadıkları olumsuzlukları saklamadı, aksine esprili bir dille anlattı. Pek çok kişi dört dörtlük bir hayatı gözler önüne sererken, o Instagram hesabında saçı başı dağınık halini, çocuğunun uyumsuz kıyafetlerini, aslında her evde yaşanan gerçekleri paylaştı. Kısa sürede büyük ilgi gören Hande Birsay’la profili ‘hihieved’ı, ‘Emiyor mu?’ adlı kitabını ve anneliği konuştuk. Günümüzde pek çok anne ‘mükemmel’ olma isteğiyle elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor. “Çocuğum için daha fazla ne yapabilirim” diye çabalıyor. Bu durum da kaygıya neden olabiliyor. DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Klinik Psikolog Irmak Araç konuyla ilgili şu yorumu yapıyor: “Annelik doğası gereği hayal kırıklığı, belirsizlik, yetersizlik, stres ve en önemlisi de kendim suçlama duygularını da kapsar. Toplumda annelerin üzerinde mükemmel anne olmaları için çok fazla baskı var. Fakat iyi anne ya da kotu anne ölçütlerinin neye göre belirlendiği çok fazla düşünülmüyor. Anneliği; iyi, kötü ya da mükemmel olarak tanımlamak yerine ‘yeterince iyi anne’ nasıl olunur şeklinde yaklaşmak daha doğru olur.”

Sosyal medyadaki hayatı toz pembe olan, ‘mükemmel anneler’in hayatından sıyrılıp, hata yapan, zorluk çeken ve bunu söylemekten çekinmeyen, bizden biriyle tanıştık sayenizde. Bu hesabı kurmaya nasıl karar verdiniz? Ve neden adı ‘hihieved’ oldu?

Sosyal medya günlük hayatın bir yansıması ancak üzerinde fazlaca oynanmış bir yansıması. Günlük hayatında yaşadığı zorlukları, ‘başaramadıklarını’, hayal kırıklıklarını değil, çerçevesi çizili belli bir profil çizen insanların sosyal medya kullanımı da çoğunlukla bu yönde oluyor. Sosyal medya düzeltilmiş gerçekliklerin dünyası. En iyi, en kusursuz anların paylaşıldığı, yemeğin sunumunun lezzetinden daha çok önem taşıdığı, ‘gülümseyin, çekiyorum’ dünyası. Bu da çok normal. Söz konusu annelik olunca bu geleneğin devam etmemesi düşünülemez ancak mükemmellik ütopyası ebeveynlik ile o kadar çelişiyor ki, orada kocaman bir sıkıntı baş gösteriyor. Mesele çocuk olunca ve paylaşımlar ‘en iyi anne benim’ üzerinden kurulup, empatiden yoksun ve şişirilmiş bir hale gelince insanda bir “Bir dakika yahu, sen anneysen ben neyim?” hissi yaratıyor. Ben de o ‘bir dakika yahu’yu sözde başarısızlık hikayelerimden devşirerek anlatmaya başladım. Lohusa kafasıyla öyle derin sosyolojik analizler yapamıyorsunuz tabiki… Bu mükemmellik portrelerine karşı “Yine neyi eksik yaptım, yine neyi beceremedim, onlar bunu nasıl yapıyor?” diye soruyor ve kendi kendinizi yiyorsunuz. Adele Faber’in deyişiyle, “Anne olmadan önce harika bir anneydim.”

Anneliğin tükürdüğünü yalama sanatı olduğunu anlamam doğum yaptığım güne denk gelir. Müthiş bir tükürdüğünü yalama sanatçısıyım ben, her geçen gün kendi rekorlarımı kırıyorum. Tüm bu büyük konuştuklarıma ve çevreden gelen baskılara “hı hı evet” demeyi seçtim ve gördüm ki çok kalabalıkmışız!

Anne olduğunuzda zor zamanlar geçirdiniz. Bir prematüre annesisiniz. Bu süreci nasıl atlattınız?
Öncesinde herhangi bir işareti olmayan bir erken doğum hikayesi bizimki. Benim çok yoğun çalışmam dışında her şeyin olağan seyrettiği bir hamilelik. “Hamileysem çatıya tırmanmayacak değilim” diyerek yaptığımız TV çekimleri için elimde yüklerle çatılara da tırmandığım bir hamilelik. Çünkü neden olmasın? Tetikleyen sebebi bilemiyoruz elbette ama ben o tempolu dönemin etkisi olduğunu düşünüyorum. Her şey beş gün içinde olup bitti. 31’inci haftada başlayan şikayetler, hastaneye yatıp kalkmalar, “Bu kez yine eve döneceğiz, taburcu oluruz” derken o gün hızla girilen doğum. Hayal ettiğim Küçük Prens temalı, limonata çeşmeli, sarı&beyaz renkli süit oda yerine her yerinde poşetler, montlar olan, kalabalık ve bebeksiz bir oda, her şeye rağmen kafamdaki o kırmızı taç, yanımda yedek bir kıyafetin bile olmadığı, arkadaşlarımın getirdikleriyle idare ettiğim o birkaç gün, ne olduğunu anlayamamış bir anne-baba, bolca soru işareti, merak ve yorgunluk. Ucu açık bir yoğun bakım süreci, gidip gelmeler, dualar, bolca inanç ve hayal.

Bebeğimle Elele / 01.12.2017

Benzer İçerikler :

Okul modu-on

Bir yandan tatil bitmesin diye üzülürken, diğer yandan da arkadaşlarını çok özlediğin için okulların açılmasını istiyorsun değil mi? Öyleyse, vücut saatini ...

İnternet bağımlılığının nedenlerini uzmanlara sorduk

Teknolojik imkanların sınırsızlaşması bağımlılığın pekişmesi için dönüm noktaları oldu. Sosyal medyada her bireye kendisine ait profil oluşturma ve ...

İdeal Erkek Kime Denir?

"İdeal erkek, psikolojik, fiziksel ve imaj olarak nasıl olmalı? " sorusunu, psikolog Emre Konuk, plastik cerrah Prof. Dr. Akın Yücel ve im...

Yöneticim Sadece Ona Biat Edeni Takdir Ediyor

Yenibiris.com anketlerine göre çalışanların yarısından fazlası yeteri kadar takdir edilmediğini ve bu konuda yöneticilerin adil davranmadığını düşünüyor. Bu ...

İlginizi Çekebilir :

Travmatik Olaylar Karşısında Aile-Çocuk İş Birliği

Terör olayları gibi pek çok durum, her yaştan insanın davranışlarında değişimlere yol açabiliyor, Yaşanan acılar ve kayıplara, dolaylı yoldan maruz kalınsa ...

Pozitif çocuk yetiştirmenin formülü

Pozitif Disiplin yöntemi ile yetişen çocuklar yaşamını düzenleyen, organizasyon becerisi gelişmiş, öz güvenli, üreten bir yetişkin olmaya adaydır. Son yıllarda ...

Yaz tatili bitiyor okul başlıyor

Serbest Geçen Bir Yaz Döneminden Sonra Çocukların Tekrar Okul Düzenine ve Disiplinine Hazır Olmalarını Sağlamak İçin Neler Yapılmalı? Klinik Psikolog Gülşah ...

İdeal Erkek Kime Denir?

"İdeal erkek, psikolojik, fiziksel ve imaj olarak nasıl olmalı? " sorusunu, psikolog Emre Konuk, plastik cerrah Prof. Dr. Akın Yücel ve im...