Dostlara Dair V
Geçen hafta iş yerinde dostluk ilişkileri konusunu ele almıştık. Kısaca hatırlatacak olursak, iş yerinde gerçekten yakın bir arkadaşa sahip olmanın kişiye pek çok avantaj sağladığını vurgulamış, çalışma ortamında özellikle üç veya daha fazla samimi dostun bulunmasının çok güçlü bir etkisi olduğunu dile getirmiş ve iş yerinde dostluk ilişkilerinin sağlıklı bir iş hayatının vazgeçilmez bir unsuru olduğuna dikkat çekmiştik. Bu hafta ise konunun bir başka boyutuna değineceğiz.
Tüm olumlu etkilerine rağmen, iş ortamında dostluk ilişkilerinin sıklıkla kabul görmediğini, teşvik edilmediğini ve hatta kimi zaman aktif olarak engellendiğini paylaşmıştık. Birbiri üzerinde yetkisi olmayan çalışanlar için dahi durum böyleyken, tahmin edersiniz ki ast-üst arasında veya çalışan ile işveren arasında bir dostluk ilişkisinden bahsetmek neredeyse tabu. Şimdi size soruyoruz: Sevgili çalışanlar, sizce patronunuzla arkadaş olmak mümkün mü? Peki ya sevgili patronlar, siz, çalışanlarınızla dost olabilir misiniz?
Yakın zamanda yapılan bir çalışmaya göre, dostlarla geçirilen zaman; çocuklarla, akrabalarla, meslektaşlarla, müşterilerle veya patronlarla geçirilen zamana kıyasla en eğlencelisi. “Birlikte olmaktan en çok keyif alınan kişiler” listesinin sonlarında üçüncülük müşterilerin, ikincilik diğer çalışanların, ve birincilik patronların. Öyle ki, evi temizlemek bile patronla etkileşimde bulunmaktan daha keyifli geliyor. Oysa patron ve çalışan arasında dostane bir ilişki olması, kişilerin gerek iş gerekse özel hayatlarından duydukları memnuniyeti çarpıcı biçimde arttırıyor. Burada önemli bir noktaya dikkat çekmekte fayda var: Böyle bir ilişkiden yarar gören tek taraf, çalışan değil; patron da karlı çıkıyor. Açıklayalım: Araştırmalara göre, yöneticisi ile arkadaş olan kişiler, olmayanlara göre, işlerinden 2,5 kat daha memnun oluyorlar. Çalışan daha çok doyum almaya başladığında motivasyonu, ve dolayısıyla, performansı yükseliyor ve bu da çalıştığı kuruma artı değer olarak geri dönüyor. Başka bir deyişle, patron için iş yerinde dostluk, çalışan memnuniyeti anlamına; çalışan memnuniyeti de nihayetinde kendi memnuniyeti anlamına geliyor. Olumlu iletişimin sağladığı huzuru, kafa rahatlığını saymıyoruz bile. Denklem bu kadar basit; ancak bizler çözümü ısrarla reddediyoruz.
Peki, müşteriler, meslektaşlar, ve (eğer çalışansanız) patronlar ya da (eğer patronsanız) çalışanlarla; arkadaşlarımızla, ailelerimizle ve diğer yakınlarımızla geçirdiğimiz tüm zamanların toplamından yüzde 50 daha fazla zaman geçirdiğimizi biliyor musunuz? Yaşantımızın büyük bir kısmını bu kişilerle geçirdiğimizi düşünürsek, sizce de biraz çaba sarf etmemiz gerekmez mi? Yoksa tercihimiz vasat bir hayatla yetinmek mi?
İstisnalara değinmeden geçmemek lazım. Şüphesiz, bir başkasının gelişimine veya mutluluğuna en ufak ilgisi olmayan ve yaklaşımları ile yanlarında çalışanların mutluluğunu, sağlığını ve üretkenliğini olumsuz yönde etkileyen pek çok yönetici var; ancak çalışanlarını birer birey olarak görebilen, insancıl ve destekleyici yöneticiler de yok değil. Bu yöneticiler, her bir çalışanı ile birebir iletişimi benimseyen, onların bireyselliklerini anlayabilen ve buna saygı gösteren kişiler. Karşılarındaki yalnızca bir araç olarak görmüyorlar. Tabi ki bu tip durumlarda çalışanların işi çok daha kolay oluyor. Hiçbir sosyal etkileşime müsaade etmeyen bir yönetici ile dostluk kurmaya çalışmanın çok zor olabileceğini kabul ediyoruz, ama denemekte fayda var. Patron-çalışan bağlamında konuşurken, dostluktan kastımız illa rakı masasında karşılıklı oturabilmek değil; mesele dostane bir ilişki kurabilmek. En basit hedef, birbirini her şeyden önce bir insan olarak görebilmek, ve iyi geçinebilmek için çaba sarf etmek. “En basit hedef” dediğimize bakmayın; birçoğumuzun çuvalladığı aşama tam da bu.
Pek çok kurumda, çalışanların sadakatini sağlayabilmek veya arttırabilmek üzere epey zaman harcanır. İlgili kişiler pek çok “parlak” fikirle çıkagelirler, ama çoğu kez şu çok etkili yol akıllara bir türlü gelmez: insan ilişkilerine yatırım yapmak. Çalışmalar gösteriyor ki aynı iş yerinde görev yapan iki insan arasındaki sadakati geliştirmek, çalışan sadakatini geliştirmek için birebir.
Bu söylediklerimize kafası yatan birçok okurun zihninde şu sorunun belirdiğini tahmin edebiliyoruz: “Peki, ama nasıl?”. İş yerinde dostluk ortamı oluşturmayı teoride mantıklı ve makul bulan birçok yönetici, pratikte neyin nasıl yapılması gerektiğine dair bocalıyor. Başka bir deyişle, ipin ucunu kaçırmadan olumlu bir hava yaratmanın yolunu bilemiyor. İlgilenenlere birkaç öneri:
Çalışanlarınızı düzenli olarak dostluğa yönlendirin: Araştırmalara göre, yöneticiler, çalışanlarını dost olmaya yönlendirdiğinde ve teşvik ettiğinde, çalışanların iş ortamında samimi bir arkadaş edinme olasılıkları üç kat artıyor.
Dostlukların kurulabileceği ve geliştirilebileceği fırsatlar sunun: Yöneticiler, çalışanlarının iş dışında bir araya gelebilecekleri zemini hazırladıklarında sosyalleşme için elverişli bir ortam sağlamış ve ilişkilerin kurulmasına ve geliştirilmesine olanak tanımış oluyorlar.
Kişilerarası iletişimi sürekli kılın: Herkesin olan bitenden haberdar olduğu bir ortam sağlayan yöneticiler, kişilerin hem kendilerini daha “dahil olmuş” hissetmelerine hem de diğer insanlarla daha çok ilişki halinde olmalarına yardımcı oluyorlar.
Dostlara Dair III
Dostlara Dair IV
31.05.2011
Kaynak: Rath, T. (2006). Vital Friends: The people you can’t afford to live without. NY: Gallup Press.
Benzer İçerikler :
Geçtiğimiz haftalarda, insan ilişkilerini, psikopatolojiyi ve psikoterapiyi kişilerarası ilişkiler bağlamında ve iletişim biçimleri üzerinden inceleyen bir ...
Ergenlik dönemi, çocuklar ve aileleri için genellikle biraz sıkıntılı bir dönemdir. Çocuk, ergenlik dönemine girmesiyle birlikte, kendi isteklerine göre ...
Geçtiğimiz haftalarda, özellikle kognitif psikoloji, nöropsikoloji gibi alanlarda yapılan birçok bilimsel çalışmaya göre, (dil ve kognisyon arasında çift yönlü ...
Çocuk dediğiniz şey, zamanla hepimizde yok olan bir güzel özellikle doğar. Bu özellik, çocukların hiç anlamadığımız hareketler yapmasına, hiç durmadan oradan ...
İlginizi Çekebilir :
İlkin daha önce söylediklerimizi özetleyelim: 1. Bir kısım araştırmacı, özellikle son 40 yılda yapılan ve bugünün beslenme ve şişmanlıkla ilgili sağlık ...
Önce geçen haftayı bir özetleyelim: 1. ‘Gerçek’ güvenilir kaynaklar tarafından sunulursa, çarpıtılmış bile olsa, inanılır. 2. Bilimsel...
Geçtiğimiz iki hafta, sorunları aşmak için takındığımız iki tavır üzerinde durmuştuk. Birincisi; sorunların ortaya çıkmasına yol açan nedenleri araştırmak ve ...
Önce geçen haftanın önemli noktalarını bir özetleyelim: Kilonun, yani bedende biriken yağın kendisi kalp, kanser, diyabet, gibi rahatsızlıkların nedeni...