İlişkilerde Doğru Bilinen Yanlışlar

İlişkilerde Doğru Bilinen Yanlışlar

Hepimiz bazen iyi niyetle bir sorunu çözmeyi amaçlayarak, doğru bildiğimizi yaparız ama yanlış olur. Mesela:

Her gün üç saat test çözmezse oğlunun sınavı kazanamayacağından kaygılanan baba: “1000 kere anlattım, olmadı bağırdım çağırdım. Bir kulağından giriyor öbür kulağından çıkıyor”.

Kızının odasını sürekli dağınık bırakmasından şikayetçi anne: “40 kere söyledim, nafile”.

Ergen kızı sürekli yalan söyleyen anne: “Her seferinde ceza verdim. Yine yalan, yine yalan”.

Kocası akşamları içen eş: “İçkiliyken yatağa almıyorum. Hiç bir faydası yok”.

Bu ve benzeri örnekler hepimizin yaşamında vardır. Bazen işe yaramadığı halde bazı davranışlarımızı ısrarla sürdürürüz. Davranışımızın hedefi herneyse o hedefin gerçekleşmesi bir yana aslında bu durumun kendisi problem olmaya başlar, bizi içinden çıkamadığımız bir kısır döngüye hapseder  Bu durumu, yani bir güçlüğün ya da sorunun probleme dönüşmesini, o güçlüğü çözmek amacıyla ortaya konan davranışların işe yaramamasına rağmen ısrarla sürdürülmesi ve kişilerin kendilerine ve / veya çevrelerine zarar verecek hale gelmesi olarak tanımlayabiliriz.

Ama bu durumda bile, yani böyle davranmamıza rağmen vaziyet bu kadar kötü ise, böyle yapmazsak her şeyin daha da kötüye gideceğine inanır, inat edersek eninde sonunda başaracağımızı umut ederiz.  Davranışımızın sorunu çözmediği gibi yeni sorunlara yol açtığını göremeyebiliriz. Mesela çocuğu ders çalışmayan babanın her defasında ısrarla ve umut ederek bağıra çağıra ondan ders çalışmasını istemesi, çocuğun giderek çalışacağı varsa da çalışamamasına, kendine güvenini kaybetmesine, babasından uzaklaşmasına, kaygı sorunlarına v.s. yol açabilir. 

Ya da kızı odasını toplamayan anne ısrarla kızına odasını toplamasını söyler, istediği olmazsa sertleşir, bağırır çağırır, kavga eder ve kızıyla arası açılabilir. Kızı agresifleşebilir, ilişkide saygı kaybolabilir.

Yöneticisi bağıra çağıra emirler verirken, olur olmaz her şeyi eleştirirken kendini ezik, çaresiz hisseden ve sesini çıkarmayan çalışan; “gık demediğim halde böyle, bir de tepki göstersem işimden olurum” diye düşünebilir. Ne var ki, giderek kaygı seviyesi artabilir, anksiyete ve depresyon baş gösterebilir, iş verimliliği düşüp hatalar yapabilir, hastalanıp işe gelemeyebilir ve işten çıkartılabilir. Böylece yönetici de çalışan da hedeflediği çözüme ulaşmış olmayabilir, tam aksine en istemedikleri durumla karşı karşıya kalabilirler.

Nasıl oluyor da, insanlar dertlerine çare olmak bir yana sorunu içinden çıkılmaz hale getiren davranışları inatla sergileyebiliyorlar?. Çünkü yaşamın ilk yıllarından itibaren içinde yaşadığımız kültürde öğrendiğimiz problem çözmenin yolları her zaman işe yaramıyor. Bu yolların en önde geleni, ısrar etmek ve tekrar denemek. Israrın başarıya götürdüğüne inanıyoruz. İçselleşmiş, bilinçdışı öğrenmelerimizi sorgulamak ve değiştirmekte zorlanıyoruz. Vazgeçmeyi; geri adım atmak, pes etmek, yenilgi gibi görebiliyoruz. Yanısıra stresli durumlarda beynimizin akıllı kısmı yerine duygular kontrolü ele geçiriyor, daha sınırlı ve katı davranmaya yöneliyor ve başka çözümler arayamıyoruz. Böyle baktığımızda gösterdiğimiz davranışları mantıksız olmaktan çok, fazlasıyla mantıklı, temel öğrenmelerimize uygun davranma ve sonuç alamadıysak tekrar tekrar deneyerek sonuca gitme çabası olarak görebiliyoruz.

Oysa, içinden çıkılmaz bir döngüyü kırmanın ve hedefe ulaşmanın başka yolları pekala bulunabilir.  Örneğin sert ve eleştirel yönetici, ancak bu yoldan çalışanının işi ciddiye alacağını ve verimli olacağını varsaymaktadır, oysa çalışan her seferinde artan düzeyde kaygı duymaktadır ve  çalışma verimi düşmektedir. Bu durumda ne yapılabilir? Eğer yönetici ve çalışanın içinde bulunduğu ilişkiye bir sistem olarak yaklaşırsak, sistemin bir parçasında bile değişiklik yaratmanın diğer parçayı da etkileyeceğini varsayabiliriz. Bir tarafın durumu değiştirecek şekilde, yani işlevsel olmayan davranışın yerine işlevsel bir davranışta bulunması sorunun çözülmesini sağlayabilir. Örneğin yönetici çalışanına saygılı yaklaşır, gerçekçi taleplerini açık, anlaşılır şekilde ve çalışanını cesaretlendirerek bildirirse çalışan işini motive ve doğru şekilde yapabilir. Ya da çalışan yöneticisiyle uygun bir şekilde ve dilde konuşup kendini ifade edebilirse sorunu çözmesi ve verimli çalışması mümkün olabilir.

Keza anne bağırıp çağırmak yerine kızının arkasını toplamaktan vazgeçse belki kızı odasıyla ilgilenmeye başlayabilir. Baba oğluna bağırıp çağırmak yerine oğlunun ders çalışmamasının nedenlerini arasa belki oğlunun sorunlarının farkına varabilir ve aşmasına yardımcı olabilir.

Özetlersek, problem, döngüleri oluşturan işlevsel olmayan davranışlar olduğuna göre bize düşen döngüyü kırmak ve işlevsel davranışlara dayalı pozitif döngülerin oluşmasını sağlamaktır.

Feryal Tükel
Birey, Çift ve Aile Terapisti

Benzer İçerikler :

Beyninizin Üç İşlevini Tanıyın - 2. Bölüm

Beyin hakkındaki küçük bilgilendirmeleri içeren birinci bölümden sonra beyin ile ilgili öğrenecekleriniz hakkında heyecanlandığınızı umuyorum. Bu bölümde, ...

EMDR Avrupa Derneği’nden Türk Araştırma Ekibine Prestijli Ödül

40'tan fazla proje arasından, “Travma Sonrası Stres Bozukluğu” yaşayan Suriyeli mültecilere EMDR Terapisi uygulayarak yaptıkları çalışmayla, ...

AİLE İÇİNDE NARSİST KİŞİLERLE NASIL BAŞ EDEBİLİRSİNİZ?

Ailenizde narsist kişilik bozukluğu olan kişilerle nasıl iletişim kuracağınıza ve aranızdaki ilişkinin sınırlarını nasıl belirleyeceğinize karar vermekte ...

Depresyona Girmemek için Bunları Yapın!

Düzenli egzersiz yapmak sadece beden değil, ruh sağlığı için de önemli. Kendiniz için birşey yapıyor olmak bile iyi hissettirmeye yeter. Düzenli uyumak, ...

İlginizi Çekebilir :

STRES HANGİ DURUMLARDA İYİ VE FAYDALIDIR?

“Kısa süreli stres performansı artırır, bağışıklığı kuvvetlendirir ve hafızayı keskinleştirir.”   Stres, sağlığa zarar vermesiyle ...

Bağlanma Stili Nedir ve Neden Önemlidir?

Mutsuz bir ilişki yaşıyorsanız, sürekli başarısız ilişkilere takılıp kalmış gibi hissediyorsanız, doğru ilişkiyi bir türlü bulamamışsanız bunun nedeni...

Deprem Korkunuz Hayatınızı Ele Geçirmesin!

26 Eylül 2019 tarihinde İstanbul'da yaşanan depremin ardından, günlük yaşamını sürdürürken deprem korkusu sebebiyle zorluklar yaşayan ve deprem korkusuyla ...

Yeni Bir Terapiste İhtiyacınız Olduğunu Gösteren 10 İşaret

Bir danışman ile görüşüyorsanız ya da gelecekte bir terapist bulmayı aklınızdan geçiriyorsanız size tam uygun olan bir terapist bulmanız çok önemlidir. ...